Takke takmak sünnetin müstehap kısmındandır. Tembellik eseri yanında takke taşımayı bir külfet sayarak veya başını örtmeyi ehemmiyetsiz görerek başı açık namaz kılmak mekruhtur. Allah Resûlü: “Sarıklı kılınan namaz, sarıksız kılınan namazdan 70 defa daha hayırlıdır” buyurmuştur. (Deylemî, Müsned-i Firdevs c.2 s.265, 3233.) Bâzı âlimlere göre, başı takke ile örtmek de sarık yerini tutabilir.
Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) zamanında başa giyilen takkeye kalansüve deniliyordu. Bu kalansüvelerin üzerine sarık sarılıyordu. Kalansüvesiz sarık sarıldığı da oluyordu.
Dikkat çekici husus, namazda başa bir şeyin konulması ve başın bir şekilde örtülmesidir. Bu örten şeyin kavuk ya da takke olması durumu değiştirmez. Bunlar, biraz da örfe göre değişebilir. Niyet sünnete tabi olmak olduktan sonra, coğrafyaya, kültüre göre şekil değişebilir ve bu uygulamalarla insan sünnet sevabı kazanır.
Burada sarığın ve sarıkla kılınan namazın faziletiyle ilgili rivayetlere uydurma diyenler çıkabilir. Ancak, insan psikolojisini düşündüğümüzde, insanın sarıkla kıldığı namaz, sarıksız kıldığı namazdan daha huzurlu ve daha konsantrasyonlu oluyor. Sarık vesilesiyle insan namazda daha fazla huzur duyuyor. Buradan hareketle diyebiliriz ki, bazı rivayetler velev ki zayıf veya uydurma da olsa, madem sarığın pratikte böyle güzel neticeleri var ve madem Peygamber Efendimiz bunu hem günlük hayatında hem de namazlarında kullanmış, o zaman örfî de olsa bir sünnete uymak insana bir şey kaybettirmez, bilakis çok şey kazandırır. Çünkü başkalarını taklit caiz olmamasına rağmen Efendimizi (s.a.s) taklit güzeldir ve insana sünnet sevabı kazandırır. Çünkü O (s.a.s), her yönüyle bize örnek olarak yaratılmıştır.
Belki burada dikkat edilecek husus, sarık gibi bir sünneti uygulayalım ve teşvik edelim derken, gıybet suizan gibi haramlara girmemek, sarıkla ilgili hadislerin kritiğini yapıyorum derken de zayıf da olsa bazı sünnetleri hafife almak ve o sünnetleri uygulayanları kınamak suretiyle kaybedenlerden olmamaktır.