Şiiler, Efendimiz’in (s.a.s.) ve ashabın namaz kılarken yere yani kum ve toprak üzerine secde ettiklerini halı, kilim gibi şeylere secde olamayacağını söylemişlerdir. Ehl-i sünnete göre önemli olan secde yerinin temiz bulunması ve secde etmeye elverişli sertlikte olmasıdır. Vakıa, Efendimiz zamanında mescidin zemininde halı kilim yoktu. Yere yani toprağa secde ediliyordu. Bazı sahabe efendilerimiz, sıcakta kavrulan toprağa secde edemediklerinden dolayı yanlarında taş getiriyor ve serin taşların üzerine secde ediyorlardı. Fakat bu tamamen o zamanki şartlar içerisinde cereyan ediyor ve bir zarurete binaen gerçekleşiyordu. Ayrıca bu husus, namazın huşuuna, huzuruna da mani olmuyordu. Çünkü takvayı esas alan insanların, ibadetlerini nasıl daha kolay ve arızasız yapacaklarına dair bir ihtiyaçtan kaynaklanıyordu.
Şiilerin Kerbela’dan getirilen taşa secde etmeleri ise kerbela hadisesinden sonra mezhebî bir içtihattır. Böyle bir şey, ehl-i sünnet ulemasına göre bidattır. Hem namazın ruhuna da aykırıdır. Namazda insanla Allah arasına bir şey girmemelidir. Namazın dış şekli Efendimiz’den (s.a.s.) aldığımız tarzdadır. Namazın iç yönü ise, onun tamamen Allah korkusu, Allah haşyeti, Allah saygısı içerisinde ve niyaz ile eda edilmesidir. Efendimizin gösterdiği namaz kılma şekillerinde ise, taşa secde etmek yoktur. Dolayısıyla bidattir.