Hadîs-i şerîfte, “Gıybet etmek, söz taşımak, yalan yere yemin etmek, mahrem olmayana şehvetle bakmak orucu bozar” buyurulmuş olmasına rağmen, İmâm-ı A’zâm hazretleri, bu hadîs-i şerîfi açıklamış ve, “Bu günahlar orucun sevabını bozar, sıhhatini bozmaz, oruç mekrûh olur” buyurmuştur. Yani bu günahları işleyen, oruç borcundan kurtulur ise de, oruca has olan büyük sevaba kavuşamaz. Unutmamak gerekir ki, Efendimiz bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Nice oruç tutanlar vardır ki, onlar oruçların-dan açlık ve susuzluktan başka bir şey elde etmezler.”
Oruç, müminler için bir nimet ve emanettir. Emanete riayet etmek lâzımdır. Onun zâyi’ olmaması için şartlarını ve edeplerini gözetmek gerekir. Harama bakmaktan sakınmak müminin her zaman özen göstermesi gereken bir husustur. Çünkü Efendimiz bir hadiste şöyle buyurur: “Harama bakmak, şeytanın zehirli bir okudur. Allah’tan korkup bunu terk edene, Allah Teâlâ öyle bir iman verir ki, tatlılığını kalbinde bulur.” (Hâkim, Müstedrek, 4/349).
Bununla beraber oruçlu, dilini de korumalıdır! Yine Efendimiz, “Oruç, ateşe kalkandır. Gıybetle parçalanmadıkça korur. Oruçlu cahillik edip de kötü söz söylemesin! Biri kendine sataşırsa, “Ben oruçluyum.” desin!” (Buhârî, Savm 9) buyurarak bu hususa işaret etmiştir. Söz orucu bozmaz. Fakat nefisle cihad için susmak, zikir ve fikirle meşgul olmak mendub ve daha uygundur.
Gözü ve dili günahlardan koruduğumuz gibi, kulağımızı da korumamız lâzımdır. Konuşulması haram olan şeyi, dinlemek de haramdır. El, ayak ve diğer uzuvları da haramdan korumalıdır! Oruç tutup azâları ile günah işleyen, ilâç yerine zehir içen hastaya benzer. Çünkü günah zehirdir. İbadetlerimizin sevabını yok eder. Onun için oruçlarımızı ve diğer ibadetlerimizi haram işleyerek sevapsız hâle getirmemeliyiz!