Yeminde adı zikredilen varlık çok büyük ölçüde yüceltilmiş olduğu için Allah’tan başkası adına yemin edilmez. Hz. Peygamber (s.a.s), Hz. Ömer’in (r.a) “ve ebî” (babama yemin olsun ki) şeklinde yemin etmesi üzerine “Allah, babalarınıza yemin etmenizi yasaklıyor. Kim yemin edecekse Allah’a yemin etsin veya sussun” buyurmuştur (Buhari, Eyman 3). Hadisin bir rivayeti de “Babalarınıza yemin etmeyin. Kim Allah’tan başka bir şeye yemin ederse şirk koşmuş olur” şeklindedir. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/47)
Allah’ın Kur’an’da çeşitli varlıklara veya zamanlara yemin etmiş olması, O’nun zatına mahsus bir özellik olarak kabul edilir. Fıkıhçılar bu ilkeden hareketle Peygamberi, Kâbe veya Kur’an da dâhil olmak üzere Allah’tan başkasına kasem şeklinde (ve’l-Kabeti gibi) yemin edilmesini uygun görmezler ve bunları başlangıçta yemin de saymazlarken daha sonrakiler, örfe bağlı olarak görüş değiştirmişler ve Kur’an’a doğrudan yapılan yeminde de kefâret gerekeceğini söylemişlerdir.
Buna karşılık söze kuvvet vermek ve muhatabı inandırmak için itikadî açıdan küfrü gerektiren hususların zikredilmesi, helal olan bir şeyin haram sayılması da yemin kabul edilir. Meselâ “…yapmışsam Kur’an’dan uzak olayım”, “… Peygamberden uzak olayım”, “…Allah’ım olmasın” veya “…yemek yemek haram olsun”, “…şu arabaya binmek haram olsun” şeklindeki ifadeler böyledir. Örfe bağlı olarak, Allah’ın adı veya sıfatı zikredilmeksizin “…yemin ederim”, “…and içerim” tarzındaki ifadeler de yemin sayılır. (Kaynak: İslam İlmihali, Marmara İlahiyat Vakfı)