İçindekiler
Her işinde bizim bildiğimiz bilemediğimiz birçok hikmetleri olan Allah, bazı hayvanların etlerinin yenmesini haram kılmıştır. Haram kılınan şeyler, inanç, maneviyat, ahlâk ve temizlik gibi değişik açılardan haram kılınmıştır. Dolayısıyla sadece tıbbî yönden değerlendirmek isabetli olmaz.
Kur’ân’da yiyecekler konusunda haramlıkla ilgili açıklamaların ortak noktası ise, tayyibat (iyi ve temiz) sayılmayan “habais” yani pis ve iğrenç şeylerin yenmemesi gereğidir. Ayrıca insan sağlığına zararlı maddelerin yenilmemesi, İslâm’ın genel prensiplerindendir.
Etinin yenmesi haram kılınan hayvanlar ile ilgili olarak Kur’ân’da şöyle buyrulmuştur:
“Ey Muhammed, de ki: Bana vahyolunanlar arasında, yiyen kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Yalnız murdar ölmüş hayvan eti veya akmış kan yahut domuz eti ki, bu, şüphesiz pistir; yahut Allah’tan başkası adına bir fısk olarak boğazlanan hayvan müstesnadır. Ancak kim darda kalırsa, aşırı gitmemek ve zarûret miktarını aşmamak şartıyla bunlardan yiyebilir.” (En’âm, 6/145).
“Size şunlar haram kılındı: Kendiliğinden ölen hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının adına kesilen, -henüz canı çıkmadan yetişip şartına uygun tarzda kestikleriniz müstesna- boğulmuş, bir şey vurularak öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanmış, boynuzlanmış yahut canavar tarafından parçalanmış olup da ölen hayvanların etleri, putlara ait sunaklarda kesilen hayvanların etleri ve zar atarak, kumar oynayarak elde edilen etler. Bütün bunlar itaat dışına çıkıştır. Artık bugün kâfirler dininizi söndürmekten ümitlerini kestiler. Öyleyse onlardan korkmayın, Benden çekinin. İşte bugün sizin dininizi kemâle erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’ı seçtim, hoşnutluğum ondadır. Kim günaha meyletmeksizin açlıktan bunalıp çaresiz kalırsa, haram olan etlerden yiyebilir. Çünkü Allah Gafurdur, Rahimdir (affı ve merhameti boldur)” (Maide, 5/3).
Şimdi yukarıda zikredilen ayetlerde yenilmesi haram kılınan dört şey üzerinde ayrı ayrı durmak istiyoruz:
1. Leş
Haram kılınan şeylerin başında “meyte” tabir edilen “leş” gelmektedir.
Leş yani “meyte” sadece kendiliğinden ölen veya canlının mukabili ölü hayvan olmayıp bu sayılanları da içine alacak şekilde tezkiye edilmeksizin yani dini usule göre boğazlanmadan ölen hayvan demektir. Böyle bir hayvan temiz değildir, yenilmez.
Hayvanın İslam’a Uygun Olarak Kesimi (Tezkiye)
Konuyla ilgisi bakımından bir hususu açıklamakta fayda görüyoruz. Eti helâl olan bir hayvanın dine uygun bir şekilde boğazlanması gerekir ki buna “tezkiye” denir. Hayvanın tezkiyesi, nefes borusu, yemek borusu ile şah damarları denilen iki kan damarının kesilmesidir. Böylece hayvan kanın akmasına imkân verecek şekilde boğazlanmış olmaktadır.
Eğer boynun tamamı koparılır, yahut hayvan boğazı sıkılarak veya başka şekilde öldürülürse bunlar, uygun boğazlama sayılmaz. Zira bu durumda kan vücutta kalıp pıhtılaşır, ete yapışır.
Hayvanın damarlarında sıvı halde dolaşan kanda birçok mikroplar, parazitler barınabilmektedir. Hayvanın kesilerek kanının akıtılması suretiyle bu mikroplar, parazitler v.b. zararlı şeyler dışarı atılmaktadır. Kesilmeyip kendiliğinden ölen hayvanda ise; kan atılmadığından, mikroplar, parazitler vs. bünyede kalır, bunlar hızla çoğalır ve hayvanın bünyesi mikrop yuvası haline gelir. Zaten bu yüzden “leş” denmiştir.
Müdahalesiz ölen hayvanlar, genellikle şiddetli zayıflık, zehirlenme ve mikrobik hastalıklar sebebiyle ölürler. Onların yenmesi sıhhî yönden tehlikeli neticeler doğurabilir.
Diğer taraftan, insanlar bu tür hayvanları yemeyince, yaşayan kuşlar ve diğer hayvanlar gıda bulma imkânına kavuşurlar. Gerçekten de leşler, diğer hayvanların fıtrî gıdalarıdır.
Yine Kur’ân’da bildirildiği üzere (Maide, 5/3) şu hayvanlar da leş hükmündedir:
- Kesilmeden boğularak öldürülen,
- sopa veya herhangi bir şey ile bir yerine vurulmak suretiyle öldürülmüş olan,
- yüksek bir yerden düşüp ölen,
- başka bir hayvanın boynuzuyla, kafasıyla veya tekmesiyle vurması neticesi ölen,
- bir yırtıcı hayvan tarafından parçalanmak suretiyle ölen hayvanlar.
Ancak bu saydığımız hayvanlara, henüz kendisinde az çok bir hayat emâresi varken yetişilir ve bu hayvanlar besmele ile boğazlanırsa, murdar olmaktan çıkarlar, etleri yenilir hâle gelir.
Kendi kendine ölürse, kara hayvanlarının dışında su hayvanları da leş sayılırlar.
Leşlerin haram oluşundan maksat, onun etinin yenmemesidir. Ama boynuzlarından, kemiğinden ve kılından faydalanılabilir. Leşin derisinden faydalanmak ise, deriyi tabaklamak suretiyle mümkün olur. Peygamberimiz; “Bir deri tabaklanmakla temiz olur.” buyurmuştur. (Müslim, hayız, 105; Ebû Dâvud, libâs, 38.) Bundan sadece domuz derisi istisnadır. Domuz derisi tabaklanmakla temizlenmiş olmaz.
Eti yenen bir hayvanın etinden, daha kendisi hayatta iken kopan bir uzvu ve parçası da leş hükmündedir. Bir hayvanın kesildikten sonra, henüz kendisinde hayat eseri varken kopan parçası ise, leş sayılmaz. Ancak böyle bir parçayı yemek mekruhtur.
2. Akmış kan
Akan kan haram kılınmıştır (Enam, 6/145). Hayvanlar kesilince vücuttaki kanın büyük bir kısmı dışarı akar, az bir miktar da ince damarlarda kalır. Kan yemenin haram oluş hikmetlerinden biri, daha önce geçtiği üzere akan kan ile birlikte vücuttaki mikrop ve parazitlerin de dışarı atılmasıdır. İşte bu dışarıya akan kanı yemek, içmek haramdır. Zaten böyle bir şey pis olduğundan bozulmamış insan tabiatı onu yemekten, içmekten tiksinir.
İnce damarın içinde kalan veya dalak ve ciğer gibi âzalarda bulunan kan ise, akmış sayılmadığından et ve sakatat ile birlikte yenilmesi mübahtır.
3. Domuz eti
Domuz etinin yenmesi Kur’ân’ı Kerim’de açık ve kesin bir ifade ile haram kılınmıştır. (Bakara, 2/173, Maide, 5/3; Enam, 6/145); yine ayette bildirildiği üzere domuz etinin pis oluşunda şüphe yoktur. (Enam, 6/145)
Esasen domuz etinin yenmesi bütün ilâhî kaynaklı dinlerde haramdır. Tevrat’ta domuzun murdar olduğu bildirilip etinin yenmesi ve ölüsüne dokunulması yasaklanmıştır: “Domuz çatal tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır. Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız.” (Tesniye, 14/8)
İncil’de, domuz etinin yenilmesini kesin yasaklayan açık bir ifade yoktur. Bununla birlikte birçok yerde domuz aşağılanmıştır. (Bkz. Matta, 7/6; Markos, 5/11/14)
Domuz, tabiatı icabı, ekşimiş ve kokuşmuş maddeler yiyen ve pislik içinde yüzen bir hayvandır. Bu sebeple eti, başta trişin ve tenya olmak üzere birçok mikroba yuvalık yapmaktadır. Domuz etinden insana geçebilen trişin, domuzlarda ağır bir hastalık yapmaz. Halbuki insanlarda, çok tehlikeli ve öldürücü bir hastalık meydana getirir.
Domuz etiyle alınan trişin kurtçukları, mide ve bağırsak yoluyla kana geçer. Böylece de, bütün vücuda yayılırlar. Trişin kurtçukları özellikle çene, dil, boyun, yutak ve göğüs bölgelerindeki kas dokularına yerleşirler. Çiğneme, konuşma ve yutma adalelerinde felçler meydana getirirler. Yine kan damarlarında tıkanıklığa, menenjit ve beyin iltihabına sebep olurlar. Bazı ağır vakalar, ölümle sonuçlanır. Bu hastalığın en kötü tarafıysa, kesin bir tedavisinin olmamasıdır.
Trişin gibi zararlı maddeler modern tesislerde istihale ile arındırılabilir. Fakat bu durum onu helâl hale getirmez. Her şeyden önce Allah, domuzu haram kılmıştır. Onda bizim bildiğimiz bilemediğimiz birçok zararlar vardır.
Diğer taraftan domuz eti çok yağlıdır. Yenildiği takdirde, bu yağ kana geçer. Böylece kan, yağ tanecikleriyle dolmuş olur. Kandaki bu fazla miktardaki yağ; atar damarların sertleşmesine, tansiyon yükselmesine ve kalp krizine sebep olur.
Ayrıca, domuz yağı içerisinde “sutoksin” denilen zehirli maddeler mevcuttur. Vücuda giren bu zehirli maddelerin dışarı atılması için, lenf bezlerinin fazla çalışması icap eder. Bu durum, bilhassa çocuklarda lenf düğümlerinin iltihaplanması ve şişmesi şeklinde kendini gösterir. Hasta çocuğun boğaz bölgesi anormal bir şekilde şişerek, âdeta domuza benzer. Bu sebeple, bu hastalığa “domuz hastalığı” (skrofuloz) adı verilir. Hastalığın ilerlemesi halinde, bütün lenf bezleri cerahatlenerek şişer. Ateş yükselir, ağrı başlar ve tehlikeli bir durum ortaya çıkar.
İnsan ve hayvanlar, yedikleri gıdaların az-çok tesirinde kalırlar. Mesela, köpek, aslan gibi et yiyen hayvanların yırtıcı; koyun, keçi, deve gibi ot ile beslenen hayvanların daha uysal ve yumuşak huylu oldukları malumdur.
Bu durum insanlar için de geçerlidir. Nebati gıdalarla beslenenlerin, genellikle halim-selim; et ve et ürünleriyle beslenen insanların ise daha sert mizaçlı oldukları tespit edilmiştir.
Domuz, dişisini kıskanmayan bir hayvandır. Domuz eti ile beslenen insanlarda, kıskançlık hissinin zayıfladığı veya dumura uğradığı gözlenmiştir.
Fransız filozoflarından Savorin de beslenmenin mizaç üzerindeki bu tesirine çok önem vererek, “Bana ne yediğini söyle, senin ne olduğunu haber vereyim.” demiştir.
Denizde veya belli havuzlarda domuz yağı katılmış yemle beslenen balıkların yenmesinde mahzur yoktur. Çünkü bu yem, balıkların vücudunda belli istihalelere, yani kimyevî değişikliklere uğrar. Şu kadar ki, nasıl sokaklarda salma gezen ve pislik yeme durumunda olan hayvanların boğazlanmadan önce birkaç gün bekletilmesi gerekiyorsa, necisü’l-ayn yani tabiatıyla pis bir şey yiyen balıklar da bir-iki gün bekletilmelidir.
4. Allah’tan başkası adına kesilenler
Hayatı veren de alan da Allah’tır. Allah’ın izin ve iradesiyle insanlar, hayvanları boğazlamaktadırlar. İşte hayvanı keserken, Allah’ın ismini anmak, Allah’ın insana verdiği bu izni tazelemek; ölümün ancak O’nun kudret ve iradesiyle olduğunu hatırlamak içindir.
Ayette bildirildiği üzere Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etini yemek haramdır. (Bakara, 2/173 )
Hayvanın kesimi sırasında Allah’tan başkasının ismi zikredilince, Allah’ın bu izni ve rızası iptal edilmiş; böylece kesilen hayvandan mahrumiyeti gerektiren büyük bir nankörlük içine girilmiş olur.
Hayvanları Allah’tan başkası adına kesme yasağı, aynı zamanda putperestliğin kökünü kazımak, tevhit inancını perçinlemek hikmetini de taşır.
Bir hayvanın etinin helâl olabilmesi için boğazlamadan veya ava ateş etmeden önce “Bismillâh” veya “Bismillâhi Allahu Ekber” diye besmele çekmek gerekir. Allah, unutularak işlenen hatalardan insanı sorumlu tutmayacağı için kasden olmayıp unutularak besmelesiz kesilen hayvanın eti yenilir. Ama hayvan kesilirken kasden besmele çekilmezse o hayvanın etini yemek haramdır.
Ayrıca Peygamber Efendimiz’in teşri yetkisini ifade eden ayetin şu ifadesi, helal olmanın dayandığı temeli de açıkça belirtir: “O peygamber onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri de haram kılar.” (A’râf, 157).
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünneti de Kur’ân-ı Kerim’deki bu yasakları teyid ederek, “pis ve iğrenç” yiyeceklerin özelliklerine ilişkin detaylandırıcı açıklamalar içermektedir. Meselâ Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)
- “Azı dişi olan yırtıcı hayvanların (zî nab: ağzının dört yanında uzun ve sivri dişleri olan hayvanlar) ve “yırtıcı kuşların” (zî mihleb: pençesi ile avını parçalayan kuşlar) etlerinin yenmeyeceğini özellikle belirtmiştir (Müslim, sayd, 15, 16; Ebû Dâvûd, et’ime, 32).
- İbn Abbâs’ın rivâyetinde bu hadisin devamı şöyledir: “Pençesi ile avlanan her kuş haramdır.”(Müslim, sayd 12-16).
Zikredilen ayetlere açılım getiren hadisler ışığında haram kılınan diğer hayvanlar şunlardır:
Ayet-i kerimede geçen “pis” diye vasıflanabilecek bütün hayvanlar
Burada geçen “pis” olma vasfı insana zararlı olabilecek şekilde zararlı şeylerle beslenen hayvanları içine aldığı gibi, tabiatı gereği insanın iğrendiği bütün hayvanları da içine alır. Yılan, fare, kaplumbağa, köstebek, kirpi, solucan, sinek gibi hayvanlar bu gruba girer.
Akar Kanı Olmayan Böcekler
Çekirge dışındaki böcekler.
Pençesiyle Avlanan Yırtıcı Hayvan ve Yırtıcı Kuşlar
Hanefi fıkhına göre “siba (yırtıcı hayvanlar)” kelimesi et yiyenler şeklinde kabul edilmiş ve bu gruba giren bütün etçil hayvanların eti haram sayılmıştır. (Aslan, kaplan, kurt, ayı, tilki, çakal, fil, gelincik, sansar, samur, sincap, maymun, köpek, kedi vs.) Şâfiîler ise bu kelimeye “insanlara saldıran ve parçalayan” anlamını verdikleri için tilki ve çakalı bunların dışında değerlendirip etlerini helâl kabul etmişlerdir. Mâlikilerde ise bu tür hayvanları yemek haram değil mekruhtur.
Yırtıcı kuşlar hakkındaki görüşler ise, Hanefilerde akbaba ve karga mekruh görülürken Malikilere göre bütün yırtıcı kuşlar mekruhtur. Şâfiîler ise zararı dokunup dokunmadığını ölçü almakta ve zararı dokunanları mekruh görmektedir.
At, Eşek ve Katır
Eşek ve katırın yenmesi bütün mezheplerde haramdır. Bu konuda Hz. Câbir’den (r.a.) şöyle rivâyet edilir. “Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hayber gazasında eşek etini yasak etti, at etini yemeye izin verdi” (Buhâri, zebâih, 28; Müslim, nikâh, 30; sayd, 23.) Bu hadis-i şerifi ölçü alan Ebû Yûsuf, İmam Muhammed gibi Hanefî imamlar, Ahmed b. Hanbel ve İslâm hukukçularının çoğunluğu at etini helâl kabul ederken; Ebû Hanife, tenzihen mekruh (helâle yakın mekruh) hükmünü vermiştir.
İmam Mâlik ise, “Resulullah; at, katır, eşek etini ve azı dişi bulunan her yırtıcı hayvanın etini yasak etti.” (Ahmed b. Hanbel, I, 147.) hadisini esas alarak at etini haram saymıştır. Ebû Hanife ve İmam Mâlik’in at etini helâl kabul etmeyişlerine diğer bir delilleri de; “O, atı, katırı ve eşeği bunlara binmeniz ve süs için yarattı.” (Nahl, 16/8) ayet-i kerimesidir. Atın sütünün içilmesinde ise bir mahzur yoktur.
Suda Yaşayan Hayvanlar
Bu konuda kabul edilen genel kriter “insan tabiatının çirkin görmesi”dir. Bu prensipten hareketle, mezheplerin yaklaşımı farklılık arz etmektedir. Hanefiler çerçeveyi dar tutarak suda yaşayan hayvanlardan yalnız balığın yenilebileceği, kurbağa dâhil diğer bütün deniz hayvanlarının yenilmesinin ise helal olmadığı kanaatindedirler. Mâlikîler ise çerçeveyi oldukça geniş tutmuşlardır. Onlara göre, deniz domuzu hariç bütün deniz hayvanları yenilebilir. Şafiîler’de ise, deniz hayvanlarından tabiatları gereği pis olanlar haram, temiz olanlar helâldir.
Hastalık sonucu kendiliğinden veya zehirlenerek ölen deniz hayvanları yenmez. Bunun dışında taş, sopa gibi maddelerle darbe sonucu veya havasız, susuz kalma neticesinde ölenler helâldir. Kara hayvanlarında kanın akıtılması şart olduğu halde su hayvanlarında boğazlama veya yaralamak suretiyle bir kan akıtma şartı aranmaz.
Diğer kara hayvanlarından yenmesi haram olanlar ise şunlardır;
- Azı dişleri ve pençesiyle avını tutup parçalayan ve dövüşen vahşî ve yırtıcı hayvanların etleri haramdır, yenmez. Kurt, ayı, aslan, kaplan, sırtlan, pars, sansar, sincap, fil, maymun, tilki, gelincik, kedi, köpek gibi.
- Tırnaklarıyla avını kapıp avlayan ve tab’an kerih görülen kuşların da etleri haramdır veya tahrimen mekruhtur. Bunlar; çaylak, kuzgun, kartal, akbaba, yarasa, atmaca, şahin, alacakarga gibi hayvanlardır.
- Yaradılıştan pis ve iğrenç olan hayvanların etleri de yenmez. Fare, köstebek, kirpi, kertenkele, akrep, yılan, kurbağa, kaplumbağa, salyangoz, solucan, arı, sinek, kurt, böcek, v.s.
- Temiz olmayan şeyleri yemiş olan tavuk, koyun, sığır gibi hayvanların etleri de, bir temizlik süresi geçmeden yenilemez. Bunun için böyle necasetle gıdalanan hayvanlar hapsedilir, temiz gıda ile beslenirler. Bu hapis süresi tavukta üç gün, sığır ve deve için on gün, koyun için de dört gündür.
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası
İlave bilgi için bkz.