Sünnet-i seniyyeye bakıldığında, yolculuğa çıkış anından bineğe oturulduğu esnaya, gidilen beldenin görüldüğü andan o beldeye giriş vaktine, dönüş yolundan aile fertlerinin yanına ulaşıldığı ana kadar yolculuğun âdeta her karesinin dualarla dolu dolu geçirildiğini görüyoruz. Mesela sahih kaynaklarda Ruh-u Seyyidi’l-Enâm Efendimiz’in (aleyhi elfü elfi salâtin ve selâm) bir sefere çıkarken biniti üzerine oturunca önce üç defa tekbir getirdiği, sonra şu ayeti okuyup şöyle dua ettiği rivayet edilmektedir:
سُبْحَانَ الَّذِي سَخَّرَلَنَا هٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ وَإِنَّا إِلَى رَبِّنَا لَمُنْقَلِبُونَ
اَللَّهُمَّ إِنَّا نَسْأَلُكَ في سَفَرِنَا هٰذَا الْبِرَّ وَالتَّقْوٰى، وَمِنَ الْعَمَلِ مَا تَرْضٰى. اَللَّهُمَّ هَوِّنْ عَلَيْنَا سَفَرَنَا هٰذَا وَاطْوِ عَنَّا بُعْدَهُ، اَللَّهُمَّ أَنْتَ الصَّاحِبُ فِي السَّفَرِ، وَالخَلِيفَةُ فِي اْلأَهْلِ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثَاءِ السَّفَرِ، وَكَآبَةِ اْلمَنْظَرِ، وَسُوءِ اْلمُنْقَلَبِ فِي الْمَالِ وَاْلأَهْلِ وَالْوَلَدِ
“Bunları bizim hizmetimize veren Cenâb-ı Hakk’ı tesbih ve takdis ederiz; O yüceler yücesidir, her türlü eksiklikten münezzehtir. Allah lütfetmeseydi biz buna güç yetiremezdik. Muhakkak ki biz sonunda Rabbimize döneceğiz.” (Zuhruf, 43/13-14) Allahım, bu yolculuğumuzda Senden her türlü iyilik, hayır, takva ve hoşnut olacağın ameller istiyoruz. Allahım, bu seyahatimizde bize kolaylıklar ihsan eyle, mesafeleri bize yaklaştır. Allahım yolculuk boyunca bizim sahibimiz, arkada kalan çoluk çocuğumuzu da görüp gözeten Sensin. Allahım, yolculuğun meşakkatinden, tasalı, kederli, kırık dökük, morali bozuk ve buruk bir duruma düşmekten, mal, aile ve çoluk çocuğun kötü bir duruma maruz kalmasından Sana sığınırım.” (Müslim, Hac 425. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihad 72; Tirmizî, Daavât 45-46.)
Sahabe efendilerimizin (radıyallâhu anhüm ecmain) ne güzel hâlleri vardır. Mesela onlar sefer esnasında aşk, heyecan ve coşku içerisinde tekbirat u tesbihatta bulunur, gürül gürül dua ederlerdi. Öyle ki İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Esamm u gaibe seslenmiyorsunuz. Allah her şeyi duyuyor.” (Buhârî, Daavât 50, 67; Müslim, Zikr 44) buyurarak onların içlerinden kopup gelen o gürül gürül edayı tadil etme lüzumu duyuyordu. Evet onlar, gidecekleri yere sürekli Allah’ı anarak gidiyor; tesbihat, tahmidat, tekbiratla âdeta kanatlanıyor ve böylece gafletten uzak bir hayat yaşıyorlardı.
İşte büyüklerimiz sahabe efendilerimizin bu hâlinin, bugün de aynı şekilde hayata taşınması, hayata hayat kılınması gerektiğini düşünüyor ve bizim de “herhangi bir vasıtaya bindiğimizde Efendiler Efendisi’nin yaptığı duaları yaparak gideceğimiz yere gidelim ve seyahatimizi gafletten uzak bir şekilde gerçekleştirmeye çalışalım” tavsiyesinde bulunuyorlar. Yolculuk esnasında musibetlerden korunmak ve seyahati bereketlendirmek için daha başka dualar da okunabileceğini; mesela, her ne kadar me’suratta yeri olmasa da, Ayete’l-kürsi’nin belalardan korunma adına çok önemli mânevî bir zırh olduğunu ve bir hak dostundan vasıtaya binince yedi defa Ayete’l-kürsi’nin okumayı tavsiye ettiğini dile getiriyorlar.
Hasılı, yolculuklarımız “yolculuk âdâbına” uygun olmalı ve dualarla başlayıp dualarla bitmeli (Detaylı bilgi ve dualar için bkz. Dua Mecmuası).