İçindekiler
Bir kimsenin zekâta tâbi malı nisap miktarına ulaşınca, -sene geçmesi şart olan mallarda- kişi o vakti tespit eder, bunun üzerinden bir yıl geçip ertesi yılın o vakti geldiğinde -sene içerisinde malda artma eksilme olabilir- malı eğer nisap miktarı veya bu miktarın üzerinde ise o kimseye zekât farz olur. Ve malın cinsine göre ne kadar zekât vermesi gerekiyorsa o kadar zekât verir.
Zekâtı verilmesi gereken değerlerle bunların oranlarını kısaca şöyle özetleyebiliriz:
Zekâta Tâbi Mallar
a. Ticaret Eşyası
Ticarete konu olan, yiyecek, giyecek, hayvan, mücevherat, arsa, ev ve arazi.. her çeşit emtia, ticaret malıdır ve zekâta tâbidir. Yalnız bir malın ticaret malı sayılabilmesi için, niyet, yani kâr sağlama maksadıyla elde bulundurulması ve alış verişe arz edilmiş olması gerekmektedir.
Ticaret mallarının nisab miktarı, 85 gr. altın veya 595 gr. gümüş karşılığı olarak tespit edilmektedir. Bu miktar, sene içinde bu rakamların altına düşse de, sene başı ve sonunda nisab miktarını tutması şarttır. Zekâtı verilecek bu mallar, sene sonunda toptan piyasa fiyatlarına göre değerlendirilir. Sene içinde fiyatların artması veya eksilmesine itibar edilmez.
Ticaret için beslenen hayvanlar, ticaret malı hükmündedir ve % 2,5 nispetinde zekâta tâbidir.
Ticaret mallarının zekâtı % 2,5 oranında mal olarak verilebileceği gibi, toplam değer üzerinden yine % 2,5 oranında para veya başka cins bir mal olarak da verilebilir.
Bu bilgiler ışığında; tüccar, sene sonunda sahip olduğu ticarî emtiayı toptan fiyatlarına göre, para olarak hesap eder. Bunun üzerine mevcut parasını, borç olarak verdiği paraları ve ticarî satışının karşılığı olan alacaklarına çek, senet, açık hesapta bulunan miktarları da ilâve ederek bu miktardan borçlarını çıkarmak suretiyle sonuçta elde ettiği rakamın % 2,5 nispetini zekât olarak verir.
b. Hayvanlar
Hayvanlar, belli sınıflandırmalara tâbi tutulur; her biri için zekât verilmeyi gerektiren miktar ve verilecek değer açısından farklı uygulamalar söz konusudur. Bunların her biri bizzat Allah Resûlü tarafından tespit edilip uygulanan hususlardır. Buna göre, bilhassa o dönemde hemen herkesin elinde bulunan deve, sığır ve koyun cinsleriyle ilgili zekât ve nisaplar, bir tablo halinde şu şekilde özetlenebilir:
Deve
Nisab
5-9
10-14
15-19
20-24
25-30
36-45
46-60
61-75
76-90
91-120
121-129
130-139
140-149
150-159
160-169
170- 179
180- 189
190-199
200-209
Vacip Olan Miktar
1 tane koyun
2 tane koyun
3 tane koyun
4 tane koyun
2 yaşında bir dişi deve
3 yaşında bir dişi deve
4 yaşında bir dişi deve
5 yaşında bir dişi deve
3 yaşında iki dişi deve
4 yaşında iki dişi deve
3 yaşında üç tane dişi deve
4 yaşında bir , 3 yaşında iki deve
4 yaşında iki , 3 yaşında bir deve
4 yaşında üç dişi deve
3 yaşında dört dişi deve
3 yaşında üç, 4 yaşında bir deve
3 yaşında iki, 4 yaşında iki deve
4 yaşında üç, 3 yaşında bir dişi deve
4 yaşında dört veya 3 yaşında beş dişi deve
Et, süt ve güçlerinden istifade etme gibi çok yönlü kendilerinden yararlanılan manda ve sığırların zekâtları da yine, hadislerle tespit edilmiştir. Camızlar da sığır konumunda değerlendirilmektedir. Bu hayvanlardan zekât verilme şartı, 30 adet olduklarında başlamaktadır.
Sığır
Nisab
30
40
60
70
80
90
100
120
Vacip Olan Miktar
Bir buzağı
3 yaşında bir tosun
2 yaşında bir dana
2 yaşında iki dana ve 3 yaşında bir tosun
3 yaşında iki tosun
2 yaşında üç dana
2 yaşında iki dana ve 3 yaşında bir tosun
3 yaşında üç tosun veya 2 yaşında dört dana
Koyun
Koyun ve keçi gibi küçükbaş hayvanların nisabı 40 olup zekât verilme durumları ise şöyledir;
Nisab
40-120 arası
121-200 arası
201-399 arası
400-449 arası
500-599 arası
Vacip Olan Miktar
1 koyun
2 koyun
3 koyun
4 koyun
5 koyun
599’dan sonraki her 100 koyunda bir koyun ilave edilerek zekâtı hesaplanmaktadır.
Yukarıda zikredilen hayvanların dışında kalan ve et ve sütünden yararlanma maksadı dışında ticarî bir maksada yönelik beslenenlerden alınacak miktar 1/40’tır. Gerçi aynı durum, yukarıda sayılan hayvanları ticaret maksatlı besleyen kişiler için de söz konusudur. İpek böceği, bal, yumurta gibi ürünler de aynı kapsamda ticarî emtia olarak kabul görmekte ve %2.5 oranında zekâtlarının verilmesi gerekmektedir.
c. Menkul Kıymetler
Ticarî maksat dışında süs eşyası olarak bilhassa kadınların kullandıkları ziynet eşyaları için zekâtı gerektirecek nisap, altında 85, gümüşte ise 595 gramdır ve bu miktar altın ve gümüşü olan kimse %2.5 nispetinde zekât vermekle yükümlüdür. Nakit yerine kullanılıp istenildiğinde paraya çevrilebilen hisse senedi, bono, çek ve senet gibi değerlerin zekâtı da ticaret eşyası statüsünde 1/40 oranında zekâta tabidir.
İhtiyaç fazlası süs eşyaları, koleksiyon ve değerli taşlardan da zekât verilmesi genel olarak benimsenmektedir.
İhtiyaç fazlası arabayla kişinin statüsünün üstündeki pahalı bineklerden de zekât alınması gerektiği ağırlıklı olarak ifade edilmektedir.
d. Gayr-i Menkuller
İnsanın aslî ihtiyacı dışındaki ev, arsa ve iş yeri gibi gayr-i menkullerden de zekât vermesi gerekmektedir. Arsanın, ziraat maksatlı kullanılması durumunda, verilen emeğe göre 1/10 veya 1/20 oranında ‘öşür’ denilen bir zekât söz konusudur. Bu durumda tarlanın kendi değerinden değil, elde edilen mahsulden zekât alınmış olur. Ancak, ticari gayeyle tutulan gayri menkullerdeki hüküm, yine ticari malların zekâtıyla aynıdır.
Fabrika gibi üretime yönelik yatırımlarla, kira getirisi olan gayr-i menkulün zekâtında, elde edilen gelirden mi yoksa mülkün kıymetlerinden mi zekât verileceği konusu kısmen tartışmalıdır. Ağırlıklı görüş, maslahat prensiplerine göre zatî değerlerinden verilmesi istikametindedir. Aynı şekilde alınacak oranlarda da farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bazı İslâm âlimleri, kira gelirlerini öşüre benzeterek 1/10 veya 1/20 oranında zekât alınmasının gerekliliğini ileri sürerken diğer bir kısmı ticarî eşya statüsünde 1/40 ölçüsünün geçerliliğini savunmaktadırlar.
e. Madenler
Geçmiş dönemlerde yer altına gömülerek saklanmış kıymetli eşya manasına ‘kenz’ ve toprak altındaki zenginliklerin tamamını ifade eden ‘rikaz’ olarak her türlü değerden de zekât alınması gerekmektedir. Altın, gümüş, yakut, zümrüt, mermer, kireç, petrol ve doğalgaz gibi her türlü yeraltı zenginliklerinden alınacak zekâtın oranı 1/5, bir başka ifadeyle %20’dir.
f. Ziraî Mahsuller
Zirai mahsullerde iki türlü uygulama mevcuttur: şayet sulama, ilaçlama ve benzeri bir emek sarf edilerek bir tarım yapılıyorsa 1/20, ekimi yapıldıktan sonra herhangi bir emek sarf edilmeden kendi tabiîliği içinde ürün alınıyorsa 1/10 nispetinde zekât alınması gerekmektedir ki, onda bir anlamında bunun genel adı, ‘öşür’dür.
Bunlardan başka sosyal hayatı canlandıracak mükellefiyetler de söz konusudur. Bunların bazıları zorunlu sayılırken diğer bir kısmı isteğe bağlı kabul edilmiş ve zenginlerin vermeleri teşvik edilmiştir. Buna göre, fıtır sadakası, kurban, akika ve velime gibi faaliyetler yanında vakıf müessesesi, adaklar ve her türlü nafile sadakalar, yoksulun durumunu iyileştirme adına sosyal hayatta İslâm’ın ön gördüğü potansiyeller olarak değerlendirilebilir.
Sadakalarla ilgili beyanların Kur’ân’da, herhangi bir kayıtla sınırlandırılmadan şümullü lafızlarla umumiyet arz etmesi, aynı zamanda sadakada sınırlama konulmadığını göstermesi bakımından önemlidir. Mesela şu ayetler, hemen ilk akla gelenlerdir:
“İnfak ettiğiniz her şeyin, mutlaka O, arkasını getirir” (Sebe’ 34/39)
“Hayır adına infak ettiğiniz her şey, karşılık olarak mutlaka size dönecektir ve siz, asla zulme maruz bırakılmazsınız” (Bakara, 2/272)
“Hayır adına infak ettiğiniz her şeyi Allah bilmektedir” (Bakara,2/273)
Konuyla ilgili Peygamber Efendimizin de yüzlerce beyanı vardır (Misal olması bakımından bkz. Buharî, ilim, 15; zekât, 5, 10; edeb, 34; Müslim, zekât, 66-68.) ve bütün bunların her biri, fakirin gözetilip kollanmasına yönelik teşvik edici ifadelerdir.
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası