Nur sûre-i celîlesinin üçüncü âyetinde şöyle buyrulur:
اَلزَّاني لَا يَنْكِحُ إِلَّا زَانِيَةً أَوْ مُشْرِكَةً وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَۤا إِلَّا زَانٍ أَوْ مُشْرِكٌ وَحُرِّمَ ذٰلِكَ عَلَى الْمُؤْمِنينَ “Zinakâr, ancak bir fâhişe veya putperest bir kadınla evlenmek ister. Fâhişeyi de ancak bir zinakâr veya putperest nikâhlamak ister. Böyle bir evlilik müminlere haram kılınmıştır.” (Nur Sûresi, 24/3.)
Âyet-i kerîmede, müşrikler, zinayı mubah sayıp hafife alanlar ve bir de böyle olmayanlar olmak üzere üç kısım insan zikredilmiştir. Birinci kısım olan müşriklerle evlenmek haramdır. İkinci kısma gelince, onlar da zinayı helâl saydıklarından ve bu büyük günahı hafife aldıklarından dolayı küfre düşmüş olacaklarından onlarla evlenmek câiz olmaz. Üçüncü kısım da zinası sabit olan fakat bunu mubah saymayan bir kadını, bir mümin nikâhlarsa, nikâh geçerli olur fakat böyle bir evlilik tahrîmen (harama yakın) mekruhtur.
Bu üçüncü kısımda, farklı içtihadlar vardır. Bazılarına göre âyet, yasaklamayıp sadece toplumdaki bir durumu bildirmektedir. Bazılarına göre ise nikâhlanma yasaktır.[1]Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, 4/3473-3478. Fıkıh âlimlerimiz, bu meseleyi ele almışlar ve uzun boylu üzerinde durmuşlardır. Bunlardan bir kısmı, zina yapan kadınlarla evlenmeyi nehyeden âyet-i kerîmenin mensuh olduğunu, hükmünün kaldırıldığını söylemiştir. Bununla beraber sahabeden, tâbiinden ve tebe-i tâbiinden bu âyetin nesh edilmediğini söyleyen fukaha da vardır. Bunlar da meselenin katiyen haram olmasa bile kerahetten de uzak olmayacağı görüşündedirler. Merhum Elmalılı da tefsirinde bu konu hakkında fakihlerin nokta-i nazarlarını arz ederken şunu söylüyor: “Tefsircilerin çoğunun açıklamasına göre; bu haram kılma, zina edenleri nikâhlamaktan müminleri sakındırıp korkutmak gayesiyle mübalağa içindir.”[2]Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, 4/3477.
Böyle sere serpe kendisini sokağa atan ve gençliğin hevesâtına hitap eden, onların şehevî hislerini tahrik eden kadınlar, muvazenesiz, hevesât-ı nefsaniyelerinin mağlubu bir kısım gençlerin nazarında iffetli kadınlardan daha cazip olacağından, Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan bu mevzuda tahşidât yapmış ve: “İffetli insanlar iffetlilere, iffetsizler de iffetsizlere yakışır.” (Nur Sûresi, 24/26.) demiştir. Burada tahşidatı yapılan husus, tertemiz ve nezih erkeklerin beşerî duyguların mağlubu olarak sere serpe sokaklarda dolaşan kadınlara gönüllerini kaptırmamalarıdır. Bu konuyla ilgili bazı âlimlerimiz de “En azından böyle bir izdivaç tahrîmen mekruhtur.” demektedirler.
Fakat zina etmiş bir kadın eğer tevbe etmiş, yeniden iffetli bir hâl kazanmışsa bu kadını da ortada bırakmamak icap eder. Böyle bir evlilik, başlangıç itibarıyla mekruh olsa da netice itibarıyla müstehaptır zira böyle bir kadına el uzatılmış ve ona sahip çıkılmış olacaktır fakat bu mevzuda tam teminat vermek zordur. Bu yüzden ulu orta böyle bir şeye girmek pek tavsiye edilmemekle beraber ancak gerekli araştırmayı yapıp katî kanaat getirdikten sonra, ister erkek isterse kadın, önceden zina etmiş olsalar bile, evlenebilirler. Hatta bu tercihleriyle, günahına pişman olan ve toplum içinde mahcubiyet yaşayan bir iffetli kişiye sahip çıkmadan dolayı sevap bile kazanabilirler. İşin doğrusunu Allah bilir.
Dipnotlar