Bir Müslüman kadının, Müslümanların dışındaki erkeklerle evlenmesi caiz değildir. Bu konuda ulema arasında ittifak vardır.[1]Serahsî, el-Mebsût 5/45-46; Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, 3/444. Delil olarak bazı âyetler zikredilmiştir:
وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّ وَلَأَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ أَعْجَبَتْكُمْ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِكينَ حَتّٰى يُؤْمِنُوا وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ أَعْجَبَكُمْ أُولَۤئِكَ يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَاللّٰهُ يَدْعُۤو إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ وَيُبَيِّنُ اٰيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
“Müşrik kadınlar iman etmedikçe onlarla evlenmeyin! Mümin bir cariye, hoşunuza giden hür bir müşrik kadından daha hayırlıdır! Mümin kadınları da onlar iman etmedikçe, müşriklere nikâhlamayınız; Mümin bir köle hoşunuza giden hür bir müşrikten daha hayırlıdır. Müşrikler sizi cehenneme davet ederler. Allah ise sizi kendi izniyle, cennete ve mağfirete davet eder ve üzerinde düşünüp gerekli dersi alsınlar diye âyetlerini insanlara açıklar.” (Bakara Sûresi, 2/221)
اَلزَّاني لَا يَنْكِحُ إِلَّا زَانِيَةً أَوْ مُشْرِكَةً وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَۤا إِلَّا زَانٍ أَوْ مُشْرِكٌ وَحُرِّمَ ذٰلِكَ عَلَى الْمُؤْمِنينَ “Zinakâr, ancak bir fâhişe veya putperest bir kadınla evlenmek ister. Fâhişeyi de ancak bir zinakâr veya putperest nikâhlamak ister. Böyle bir evlilik müminlere haram kılınmıştır.” (Nûr Sûresi, 24/3).
Bu âyetlerdeki مُشْرِكٌ ifadesinin ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanları da kapsadığı ifade edilmiştir.
Delil olarak zikredilen bir diğer âyet-i kerîme de şudur:
وَلَنْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لِلْكَافِرينَ عَلَى الْمُؤْمِنينَ سَبيلًا “Allah kâfirlere müminler aleyhinde asla hâkimiyet vermeyecektir.” (Nisâ Sûresi, 4/141).
Zira kadın çoğunlukla, erkeğin hâkimiyetine girer ve onun dinine göre hareket eder. Allah Teâlâ, Müslüman bir kadının, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmek suretiyle onun hâkimiyetine ve reisliğine giremeyeceğine bu âyetiyle işaret etmekte ve dolaylı yoldan buna meydan verilmemesini istemektedir.[2]Serahsî, el-Mebsût 5/45-46; Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, 3/444.
Baştan, Müslüman bir kadının; Hristiyan, Yahudi, Budist ya da Mecusî bir erkekle evlenmesi haramdır. Ancak Müslüman değilken evlenmiş olup sonradan Müslüman olan eşlerde durum nasıl olacaktır? Bunlar boşanacaklar mı yoksa evliliklerine devam mı edeceklerdir?
Eğer erkek Müslüman olursa, kadın Hristiyan veya Yahudi olarak kalırsa bu aile, devam edebilir zira İslâm, Müslüman bir erkeğin Hristiyan ya da Yahudi bir kadınla evlenmesine izin vermektedir (Mâide Sûresi, 5/5). Evlendikten sonra erkek Müslüman olup, kadın Mecusî ya da daha başka bir inanış içindeyse Müslüman olması teklif edilir. Kabul etmezse boşanmış olurlar zira yukarıda zikredilen âyetler ışığında dinimiz buna izin vermemektedir.
Şayet evlilik sonrasında kadın Müslüman olur da erkek müslüman olmazsa ne yapılacağına dair genel görüş şöyledir: İslâm memleketinde yaşayan fakat Müslüman olmayan bir ailede, kadın Müslüman olduğunda, hâkim, kocasına da Müslümanlığı teklif eder. Eğer kabul ederse evlilikleri devam eder. Kabul etmezse hâkim boşanmalarına karar verir ve bir bâin talakla boşanırlar. Boşanmadan sonra kadın, üç hayız dönemi iddet bekler. Evlilik sırasında münasebet gerçekleşmişse, mehrin tamamını hak eder ve iddet müddeti boyunca nafaka alır. Münasebete girilmemişse, mehrin yarısını alma hakkı vardır.
İslâm memleketlerinin dışında böyle bir hadise olmuşsa, hâkim İslâm’ın hükümlerine göre hüküm vermeyeceğinden kadın üç hayız dönemi bekler. Bu dönem içerisinde kadının kocası Müslüman olursa evlilik, önceki nikâh üzere devam eder, Müslüman olmazsa üç hayız döneminin bitiminde boşanmış olurlar. Teferruatlardaki bazı farklılıklarla beraber mezheplerin genel kabulü bu şekildedir.[3]Tahavî, Şerh-u Meâni’l-Âsâr, 4/290-291; Serahsî, el-Mebsût, 5/45; Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, 3/607; Maverdî, el-Hâvî fî Fıkhi’ş-Şâfiî, 9/258.
Bununla beraber, Müslüman olan bir kadının kocası Müslüman olmadığında; hanımının İslâm’ı yaşamasına karşı çıkmaz ve dine de düşmanlık yapmazsa, evliliği devam ettirip ettirmeme hususunda kadının muhayyer bırakılacağına dair görüş bildirenler de olmuştur.[4]İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, 5/124; San’ânî, Sübülü’s-Selam, 3/133.
Dipnotlar