1. Kainatta Abes ve Tesadüfe Yer Olmayışı
İbretler ve hikmetlerle dolu olan bir alemin, hedefi olmadan yok olup gitmesi düşünülemez. Eşya ve hadiseleri dikkatle inceleyen herkes, her şeyin üstünde Yüce Yaratıcının hikmet mührünü ve izlerini görecek ve rahatlıkla bu alemin başıboş olmadığına ve bir hedef ve gayesinin olduğuna hükmedecektir.
Dünyaya anlam kazandıran ahirettir. Zira, harekete anlam veren maksattır. Ebedi olan ahiret alemi olmasaydı dünyanın gerçek maksat diyebileceğimiz nihai bir maksadı olmazdı ve her şey gezip dolaşma cinsinden boş yere bir dönüp-durma olurdu.
Bunun içindir ki, Kur’an Cenab-ı Hakk’ın, varlığı kendisi için bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadığını ve böyle bir şeyin O’nun şanına da uygun düşmeyeceğini vurgulayan şu ifadelere yer verir:
“Elbette biz göğü, yeri ve bunların aralarında olan varlıkları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Eğlenme dileseydik, nezdimizde eğlenecek çok şey bulurduk! (Faraza) yapacak olsak, öyle yapardık.” (Enbiya suresi, 21/16, 17.)
Kainattaki eşsiz nizamı ve onda tezahür eden mükemmelliği nazarlarımıza arz etmek suretiyle düşünceyi harekete geçiren Kur’an-ı Kerim, varlığın her bir cüz’ünün bir hakikat/gerçek üzere yaratıldığını (Bkz. Yunus suresi, 10/5-6.) ve bu hakikat üzere kuruluş ve yaratılışın da, ölüm sonrası yeni bir hayatın varlığını düşündürme ve inandırmaya matuf olduğunu bildirir. Önemle üzerinde durduğu bu husus bir ayette şöyle ele alınır:
“Gökleri, görebileceğiniz bir direk olmadan yükselten, sonra da arş üzerine istiva eden Allah’tır. (O Allah ki,) Güneş’i ve Ay’ı iradesine boyun eğdirmiştir. Her biri belli bir vakte kadar akıp gitmektedir. Rabbinizle karşılaşacağınıza yakinen inanasınız diye, O, (mevcudatın) işini (işte böyle) düzenler (ve) ayetleri (ni böyle) ayan-beyan açıklar.” (Ra’d suresi, 13/2)
Hem görüyoruz ki, bu dünyanın kemali yoktur; geçici, devamsız, kararsız ve değişkendir. Alemlerin Rabbi Yüce Allah’ın ebedi ve muhteşem rububiyeti, muazzam ve kuşatıcı hakimiyeti böyle bir dünya üzerinde kurulamaz ve duramaz. Demek ki, Ona layık daimi, kararlı, zevalsiz, mükemmel ve muhteşem başka bir diyar gerekir. O halde Yüce Allah’ın başka bir baki memleketi vardır ve insanı onun için çalıştırmaktadır.
2. İnsan Ruhunda Bulunan Sonsuz Yaşama Arzusu
İnsan ruhundaki sonsuzluk arzusu, ahiretin varlığını gösteren çok kuvvetli psikolojik bir delildir. Su ile susayan insan arasında özel ve deruni bir alakanın bulunması gibi, insanın da ruhunda ebedi bir hayat arzusunu hissetmesi, esasında böyle bir şeyin mevcudiyetine büyük bir delil teşkil etmektedir. Bu psikolojik arzu, akıbetimizin ahiret gerçeğiyle olan alakasını kuvvetlendirmektedir.
İnsanlık tarihi, ondaki bu fıtri duygunun tezahürlerini gösteren örneklerle doludur. Aslında insanın düşünmeden ilk bakışta ‘bir yok oluş’ gibi telakki ettiği ölümden ürkmesi bile, onun bu ebediyet duygusuna olan derin arzusundan kaynaklanmaktadır. Fıtrattan yükselen bu ses, insanın ebed için yaratıldığını gösterir. Her insan, kendinde yok olmayı istemeyen bu fıtri duyguyla, gelip geçici iğreti bir hayat için değil de, ebedi, yok olmayan bir hayat için yaratıldığını hisseder ki, bu his ve şuur da fani bir hayattan sonra ebedi bir hayatın varlığının açık bir işaretidir.
En kötü var olma bile yokluktan iyidir. Filozof M. Unamuno, yok olmanın kör talihinden kurtulup var olmaya devam edebilmek uğrunda, insanların her türlü işkenceye katlanabileceğini şu çarpıcı sözüyle dile getirir:
“Yok olmaktansa, ebediyyen Cehennem’de yanmaya razıyım, çünkü hiçbir şey bana, yokluğun kendisi kadar korkunç görünmemiştir.”[1] Migvel de Unamuno, Yaşamın Trajik Duygusu, (Çev.: Osman Demirsu), İstanbul 1986, s. 20.
Bir başka alemde de olsa, hayatın ebediliğini arzu etmek, insanların ruhunda hafife alınması mümkün olmayan güçlü bir duygudur. Şüphesiz ruhumuzun derinliklerinde şiddetle arzulayıp duyduğumuz bu duygu, insanlığın varlığında mevcut asli/fıtri bir duygunun yankısı mahiyetindedir.
Sonuç: Maddi yönüyle bile insanı tatmin edip cevap veremeyen dünyanın, onun hayal ve ebedi yaşama arzusu gibi kainatı kuşatacak istidat ve kabiliyetlerine cevap vermesi düşünülemez. Öyleyse dünyada bu duygularının karşılığını göremeyen insan, onların karşılığını başka bir alemde görecektir.
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası
Dipnotlar
⇡1 | Migvel de Unamuno, Yaşamın Trajik Duygusu, (Çev.: Osman Demirsu), İstanbul 1986, s. 20. |
---|