Akraba kelimesi, Arapça ka-ra-be fiilinden türetilmiş olup yakın manasına gelen “karîb” kelimesinin çoğuludur. Arapçada “akribâ” diye okunurken Türkçemizde akraba şeklinde kullanılması meşhur olmuştur. Bu kelime, gerek kan bağıyla gerek süt emmeyle gerekse evlilik yoluyla olsun bütün yakınları ifade eder.
Akrabalık ve akrabalar dinimizce çok azizdir, ilgiye ve değer vermeye layıktır çünkü bir insana en yakın onlardır. En başta insan, insan olarak çok değerlidir. Yüce Rabbimiz (celle celâluhû) bir âyette:
وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِۤي اٰدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلٰى كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلًا
“Gerçekten Biz Âdem evlatlarını şerefli kıldık, karada ve denizde kendilerini taşıyacak vasıtalar nasib ettik, onlara helâl ve hoş rızıklar verdik ve onları yarattığımız varlıkların çoğuna üstün kıldık.” (İsrâ Sûresi, 17/70.) buyurur.
Bir insan, Yaratıcımız tarafından bu kadar değerliyse, insanların bize kan ve evlilik bağıyla yakın olanları elbette daha bir kıymetli olacaktır. Bu kıymeti dinimiz ahlâken ele aldığı gibi hukuken de ona gereken değeri vermiş ve bu hususlar miras, velâyet, nafaka, sıla-i rahim gibi konularla beraber kitaplarımızda genişçe yer almıştır. Yakınlığın elbette kendine ait bir hukuku vardır.
İnsan hayatta her zaman yardıma muhtaçtır. Yardıma koşacak ilk kişi, o insanın en yakını olacaktır. Bu yakınlığı hukukî zemine de oturtan dinimiz, az önce misalini verdiğimiz benzer pek çok konuda akrabalık hissiyatını harekete geçirir, onu vesile göstererek akrabalara sorumluluk yükler. Sadece sorumluluk değil, onlara bir kısım haklar da verir. Zaten akrabalar arasında bir yardımlaşma söz konusuysa bu yardımına yetişilenin hakkıdır, yardım için çırpınanın da vazifesidir. Bütün bunların elbette kendine ait fazileti ve sevabı vardır. Rahmeti bol rabbimiz, meselenin sadece fazilet ve sevap yönünü göstermemiş, miras ve nafaka gibi maddî kazançla da akrabaları ve akrabalık bağlarını pekiştirmiştir. İşte böyle karşılıklı hak ve vazifelerin bulunduğu, ayrı bir haz ve neş’enin yaşandığı akrabalık müessesesinin korunması adına Kur’ân’da ciddi tahşidatlar yapılmaktadır. Bir âyette şöyle buyrulur:
يَاۤ أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثِيرًا وَنِسَۤاءً وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذِي تَسَۤاءَلُونَ بِهِ وَالْأَرْحَامَ إِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا
“Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan ve ondan da eşini yaratıp o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anıp Kendisini vesile ederek birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlık etmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakınınız. Allah sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.” (Nisâ Sûresi, 4/1.)
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali