İçindekiler
Cenab-ı Hakk’ın mutlak kudret ve adaletinin ahiretin vukuuna delaletine, ilgili konu başlıkları münasebetiyle değinmiş olduğumuzdan burada meseleyi yalnızca O’nun sonsuz hikmeti, keremi, rahmeti ve hıfzının delaleti zaviyesinden ele alacağız:
İlahi Hikmet Açısından
İnsanın engin bilgi ve istidatlarla donatılmış olması, onun sonsuz bir hayata namzet bir varlık olarak yaratıldığını göstermektedir. Bütün canlılar içinde en güzide ve gözde bir yeri olan ve adeta varlıkların odak noktasında bulunan insana, sahip olduğu akıl, his, şuur, irade ve ihtiyar gibi bütün bu üstün duygu ve kabiliyetler, ebedi alemde ona lütfedilecek nimetlere layık olması için verilmiştir. Eğer bu böyle olmasaydı, insandaki mevcut bu idrak ve üstün kabiliyetler manasız ve abes olurdu.
İnsanları boş yere yaratmayan Allah, elbette onları başıboş bırakmayacaktır. Bu cümleden olarak, Yüce Yaratıcı, beşer için yeniden dirilişin gerekliliğini ve bunun kesinliğini ifade sadedinde şöyle buyurur:
“Bizim sizi boş yere bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi, zannettiniz?” (Zariyat suresi, 51/56);
“İnsan başıboş bırakılacağını mı zanneder?” (Kıyame suresi, 75/36.)
İnsan hayatının doğum perdesiyle başlayıp ölüm perdesiyle sona ereceğini düşünmek, Yüce Yaratıcı’nın bu fiiliyle abes bir iş yaptığını tasavvur etmek demek olacaktır ki, aklı başında birinin böyle bir iddiayı tasdik etmesi düşünülemez. Öyleyse ölüm, insan hayatına son vermek değil, ikinci bir perdenin başlamasının startı mahiyetinde bir fasıladan ibarettir.
Varlıkta Görülen İlahi Hıfzın Delaleti
Bu alemde görülen hıfz ve muhafaza da, ahiretin vuku bulacağına ayrı bir delildir. Bilindiği gibi Cenab-ı Hakk’ın bir ismi de Hafiz’dir. Hafiz ismi yapılan bütün işleri muhafaza etme, her şeyi belli bir vakte kadar her türlü tehlikelerden saklayıp gözetme, kontrol etme manalarını ifade etmektedir.
Allah (c.c.), insanların iyi veya kötü konuştukları bütün söz ve sesleri eksiksiz olarak muhafaza etmektedir. Bu husus Kur’an’da şöyle belirtilir:
“İnsanın ağzından çıkardığı her sözün yanında hazır bir gözcü vardır.” (Kaf suresi, 50/18)
Konuşulan sözlerin yanı sıra, insanın bütün hareketleri de kaydedilmektedir. Kur’an kişinin Kıyamet gününde bütün hareketlerinin mükemmel bir film şeridi gibi önüne serildiğinde duyacağı teessürü bize şöyle aktarır:
“Vay halimize! Bu nasıl bir kitaptır ki, büyük küçük dememiş hepsini sayıp dökmüş.” (Kehf suresi, 18/49.)
Modern ilim, insanların söylediği sözlerin yok olmayıp fezanın derinliklerinde muhafaza edildiğini söylemektedir. Sesin meydana getirdiği dalgalar ilk meydana gelişinden sonra ebediyyen fezada kalırlar. Nazari olarak bu sesleri tespit etmenin ve gelecekte de bu tespitin gerçekleşmesinin mümkün olduğu, bilim adamları tarafından ifade edilmektedir. Bunun için bir alet icad edilmesi durumunda mazideki sesleri gelecekte dinlemek mümkün olacaktır.
Ayrıca, gerek aydınlıkta, gerekse karanlıkta ferdi veya toplu olarak yaptığımız bütün hareketlerin şekiller halinde fezada mevcut olduğunu; herhangi bir kimsenin hayatı boyunca yapmış olduğu bu hareketlerin istenildiği anda bir araya getirilmesinin mümkün olacağını da, pek çok ilim adamı ileri sürmektedir.[1]Bkz. Han, Vahidüddin, el-İslîm Yetehaddî, s. 130-133.
Buna göre, ahiret gerçeğiyle bütün bunları karşılaştırırsak, muazzam bir uygunluk ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, eğer bir işe yaramayacaksa bu sesleri ve hareketleri muhafaza etmek boşunadır. Halbuki Kainatta boşuna ve israf olan hiçbir şey yoktur. Öyleyse bu sesler çok mühim bir muhasebe için saklanmaktadır. Buradan şu noktaya gelmek istiyoruz:
İçinde yaşadığımız bu alemde her şey zayi olmadan ve kaybolmadan muhafaza edilmektedir. Her bir canlıyı karakterlerinin en ince teferruatına kadar kromozomlarında muhafaza eden böyle bir Hafiz, insan gibi, varlığın odak noktası ve yeryüzünün halifesi olan bir değeri, öldükten sonra elbette yokluğa terk edip zayi etmeyecektir; toprağa atılan bir tohum gibi, başka bir alemde ona has bir hayat lütfedecektir.
Allah’ın Sınırsız Kereminin Delaleti
Yine insana bu dünyada sonsuz kerem ve ihsanda bulunan Kerim Rab, bu ihsan ve nimetlerini kesip de nimet ve lezzetleri azaba çevirmeyecektir. Zira bu ihsan ve kerem ebedi olmazsa, lezzet azap olur, muhabbet/sevgi düşmanlığa dönüşür. Öyleyse, O’nun sonsuz kereminin bir gereği olarak bütün bunların devam edeceği bir ebedi alem olmalıdır.
Allah’ın Sonsuz Rahmetinin Delaleti
Dünyada en basit şeylere gösterilen şefkat ve ihtimam, ahiretin tahakkuk edeceğine ayrı bir delildir. Böyle en ehemmiyetsiz gibi görünen canlıların imdadına şefkati ile karşılık veren sonsuz merhamet sahibi Yüce Rahim’in, beka arzusuyla yanıp tutuşan insanın bu arzusunu yerine getirmemesi mümkün müdür?
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası
Dipnotlar
⇡1 | Bkz. Han, Vahidüddin, el-İslîm Yetehaddî, s. 130-133. |
---|