Bir baba yavruları arasında ayrımcılık yapmaz! Fıtratı böyle bir haksızlığa rıza gösteremez. Şayet gösteriyorsa akla gelebilir ki, ortada bir itaatsizlik ve kusur söz konusu ki, babanın fıtratını zorlamış, yapmaması gerekeni yaptıracak kadar iş kötüye gitmiş. Bence meselenin bu yanı öncelikle düşünülmeli, evlatlar kendilerini babanın malından mahrum ettiren kusur ve hatalarına bakmalılar:
Hangi kırıcı ve üzücü hallerimiz bizi böylesine bir ihmale maruz bıraktı acaba? demeliler. Bu mühim noktayı böylece tespit ettikten sonra gelelim yavruları arasında ayrım yapan babanın durumuna. Bu babaya tarihî bir olayı hatırlatmak gerekiyor anlaşılan.
Ne midir bu tarihî olay? Buyurun birlikte okuyalım.
Sahabeden Beşir’in hanımı, oğlu Numan için babasından özel bir bağış istiyordu. Öteki hanımdan olan oğullardan ayrıca istiyordu bu bağışı. Nitekim beyini, razı da etti:
Şu sulak hurma bahçemi oğlum Numan’a bağışladım, dedi Beşir.
Ancak hanım böyle sağlam olmayan sözlü bir bağışa razı olmadı. Dedi ki:
Bu bağışı Rasûlullah’ın (sav) huzurunda yap, O’nu da şahit tut ki, bağışın sağlam olsun, itiraz edilmesin sonra.
Beşir, oğlunun elinden tutarak Rasûlullah (sav)’ın huzuruna girdi ve şöyle anlattı:
Ya Rasûlallah, bu Amre’den doğma oğlum Numan’a ben sulak hurma bahçemi bağışladım, siz de şahit olun.
Efendimiz (sav) hemen olayı tasdik edip de şahit olmadı.
Şöyle bir soru ile karşılık verdi bağış yapan babaya:
Senin başka çocukların da var mı?
Var efendim, başka kadınımdan olan çocuklarım da var!
Başka çocuklarının da olduğunu işiten Efendimiz (sav), Beşir’e oldukça ikaz edici bir karşılık vererek buyurdu ki:
Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında adaletten ayrılmayın. Birilerine verip birilerini mahrum bırakmayın!
Buhari’deki kayıtta deniyor ki:
Bu ikazdan sonra evine dönen Beşir, hanımına olayı aynen anlatıp yaptığı bağıştan vazgeçtiğini söyledi. Hanımı Amre de itiraz etmeyip haklı bularak özel bağış isteğinde ısrarlı olmayı terketti.
Konuyla ilgili şu hususlar da gözden kaçırılmamalıdır:
Bir baba, çocukları içinde zayıfları kollayabilir. Özürlü ve hasta olanlara özel bir hibe ve yardımda bulunabilir. Bu bir adaletsizlik sayılmaz. Belki kendini kurtarmış olana az, kurtarmakta zorlananlara da normal olarak fazla vermiş sayılır, adalete aykırılık arz etmez bu kollamalar.
Şu gerçek te unutulmamalıdır. Adil olmasa bile, mal sahibi malında tasarruf hakkına sahiptir. Bu hakkı elinden alınamaz.
Ahmet Şahin