Bu, şahısların durumuna, örf ve adetlere göre düzenlenecek bir durum. Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellemin hayat-ı seniyyelerinde, eşlerinden sadece Hazreti Hatice ve Hazreti Zeynep binti Huzeyme (radıyallahu anhüma) vefat etmişler. Diğer zevceleri, kendinden sonra vefat etmişler. Efendimiz’in evlilik merasimleri şaşaadan uzak, sade şekilde olmuştur. Akit yapılır, yemek verilir.
Kişinin eşinin vefatının üzerinden ne kadar zaman geçtiği, yeni evleneceği kişinin bekar veya dul olması, karşıdaki kişinin istekleri, kişilerin geldiği kültürlerin ve içinde yaşadıkları cemiyetin kabulleri gibi durumlar, hareket tarzını belirlemede önem arz eder. Kişi kendisi, ilk evliliğindeki gibi bir düğüne gerek duymuyor olabilir ancak buna tek başına karar veremez; yeni eşinin ve onun yakınlarının istekleri de bu hususta önemli. Dolayısıyla, bu tür durumlar için genel bir şey söylemek çok zor olsa da belki şu kadarını söyleyebiliriz:
Bir Müslümanın düğün merasimi zaten belli ölçüde vakar üzere olmalı. Bu ölçüde olduktan sonra, iki tarafın yakınlarının isteklerinin, çevrenin, örflerin belirleyeceği bir çerçevede düğün yapmakta bir sakınca yoktur.
Allah’a emanet olun.