Seleflerimiz, “Bir insan Bedir ashabının isimlerini herhangi bir maksadı için şefaatçi olarak zikretse, Allah o maksudunu hasıl eder” demişlerdir.
Ad ve isim mühim değildir. Mühim olan o müsemmayı hatırlamaktır. Siz: “Allahümme bi seyyidina Hamza” dediğiniz zaman, Hazret-i Hamza’nın mübarek ruhanîyatı orada hazır bulunacaktır. Geçmişteki büyüklerimizin ittifak ettikleri bu hususta pek çok rivayet de vardır. Ve onların adları Cebrail’in, Mikail’in İsrafil’in, Azrail’in ve diğer bütün meleklerin adlarından önce gelen adlardır.
O gün, Bedir ashabı babaları, kardeşleri, akrabaları, evlatları ve aşiretleriyle karşı karşıya geldiler. Yani birlikte neş’et edip birlikte büyüdükleri, kimi zaman acılarını kimi zaman sevinçlerini paylaşarak hayat sürdükleri şahsî dostlarını, Allah ve Resûl’ü için terk edip karşı karşıya geldiler. Ebu Ubeyde babasıyla karşı karşıya geldi. Hazreti Ali, kardeşi Akil’in karşısında durdu. Hazreti Ebu Bekir atını sürüp oğlu Abdurrahman’ın saflarını yardı. Hazreti Ömer, hiç tereddütsüz, dayısı As İbni Hişam’ın boynunu vurdu…
Abdurrahman, Müslüman olduktan sonra bir gün, babası Ebu Bekir’e şöyle dedi: “Bedir savaşında, birdenbire gözüme iliştin. Önüne gelen herkese kılıç sallıyordun. Seni başkalarına bırakıp, bir başka tarafa gittim. O’nu başkası öldürsün dedim.” Ebu Bekir ise oğluna: “Oğlum sen o gün karşıma çıksaydın, vallahi senin gibi yapmazdım. Allah ve Resûlü için oracıkta öldürürdüm seni” dedi. Her baba evladını sever. Hazreti Ebu Bekir gibi bir baba ise çok daha fazla sever. Ama Allah’ı ve Resûlullah’ı her şeyden çok sever.
Hakkında ayet nazil olunan, daha enterasan hadise ise; Ebu Ubeyde Hazretleri’nin başından geçen hadisedir. Allah Resûlü O’na “Ümmetin emini” buyurmuşlar, Cennet’le müjdelemişlerdi. Ümmetin arasındaki huzursuzluklar, hoşnutsuzluklar ve geçimsizlikler çok defa O’nun eliyle giderilirdi. Hazret-i Ömer vefaat edeceği zaman: “Hayatta olsaydı, size, O’nu tavsiye ederdim” demişti.
Ebu Ubeyde, çok şefkatli ve merhametli, babası Cerrah ise, gözü dönmüş bir haindi. Bedir harbinde, birdenbire, oğlunun karşısına çıkıverdi. Ebu Ubeyde, karşısında babasını görünce, kendisini bırakmasını söyledi. “Baba, beni bırak, başka tarafa git, başkalarıyla savaş” dedi, hemen safların bir başka tarafına geçti. Babası tekrar karşısına dikilince: “Baba benimle uğraşma” diyerek yine yerini değiştirdi. Babası kafir bile olsa, bir baba katili olarak Resûlullah’ın huzuruna gitmek istemiyordu. Ama babası, tekrar, öyle bir yerde karşısına çıktı ki, yerini değiştiremedi, kaçamadı, kılıcını babasının sinesine sapladı. Cerrah, oracıkta yıkılıp öldü. Ebu Ubeyde ağlaya ağlaya Resûlullah’ın huzuruna geldi. “Ya Resûlullah. Ben istemeyerek babamı öldürdüm” dedi.
Baba insanın velinimetidir. Babayı öldürmek de çok mühim bir hadisedir. Fakat, Allah ve Resûlullah’ın karşısına çıkarsa, Allah ve Resûlü babaya tercih edilir. Hadise üzerine Cenâb-ı Hakk, şu ayeti inzal buyurdu: “Sen Allah’a ve ahirete îman eden, Allah ve Resûlullah’ı seven, bağlanan o kimselerden hiçbirisini Allah’a karşı böyle bir tahaddide (meydan okumada), Allah düşmanlarına karşı müsamahakar göremezsin, bulamazsın. Onlar, Allah ve Resûlü’nün karşısına çıkan hanımlarını, çocuklarını, torunlarını, baba ve atalarını terk eder, Allah’ın ve Resûlü’nün rızasını tercih ederler.”
Bu ayet Ebu Ubeyde’nin sinesine su serpmiş, yüreğindeki ateşi söndürmüş, aynı zamanda da itidal tavsiye etmişti. Ayetin ruhunda, insanın babasını o vaziyette öldürmeyip, başkasına havale etmesinin olacağı, fakat Allah ve Resûlü için öldürürse de muahaze edilmeyeceği mündemiçtir.
Bizi de Allah ve Resûlü’ne ciddi bir sadakatin ifadesi olan aynı şeylerle imtihan etseler, bilmem ki o imtihanı kazanır mıyız? Deseler: “Resûlullah hanenize gelecek, şereflendirecek.” Acaba mü’minler, O’nun gelmesini istemeyen kızları, hanımları, babaları veya oğulları varsa, onları evlerinden temizleyip, hanelerini Resûlulah’ın teşriflerine hazırlarlar mı?
Eğer, evlerini önceden temizleyip Resûlullah’ın teşriflerine hazırlamışlarsa, onlar sadıklardandırlar. Sadakatlarını ifade etmişler demektir. İslâm’ın, Kur’ân’ın ve Allah’ın rızası uğrunda sizden istenenleri yerine getiriyorsanız, siz de sadıksınız demektir. Aksi halde sadakattan uzaksınız demektir. Hainlik veya hiyanet içindesiniz diyemiyorum. Çünkü kalpte burkuntu yapar. Ama mefhum-u muhalifi odur.
Cenab-ı Hakk (c.c.) bizleri onların şefaatine nail eylesin. Amin
Kaynak: Hitap Çiçekleri, “Bedir Ashabı Neden Büyüktür”