İftira; zarar verme, kıskançlık vb. sebeplerden dolayı olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme, bir kimseye işlemediği suçu isnat etme demektir. Bu kelimenin sözlük anlamı da yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak gibi manalara gelir. Fahreddin Razi de iftira için “Din kardeşine kendisinde bulunmayan bir kusur ve kötülük isnat etmendir” demiştir. Efendimizin büyük günahlardan saydığı, iffetli kadınlara zina isnadında bulunmak olan “kazf” da iftiranın çeşitlerindendir.
Müslümanları kötü huy ve davranışlardan uzak tutmaya çalışan Hz. Peygamber onları iftira konusunda da uyarmıştır. Peygamber Efendimizin yeni Müslüman olanlardan biat alırken şirk koşmama, zina ve hırsızlık yapmama gibi şartların yanında iftirayı da zikretmesi ve söz alması, iftiranın din nazarında ne kadar menfur olduğunu anlatması bakımından bizim için önemlidir. Aynı zamanda iftira günahını irtikâp eden bir kişi “Müminler ancak kardeştir”(Hucurât Suresi, 49/10) “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir“ (Buhârî, İmân, 4) “Sizden biriniz, kendisi için istediğini başkası için de istemedikçe iman etmiş sayılmaz” (Buhârî, İman, 7) gibi âyet ve hadislerle, genel olarak doğruluk, dürüstlük ve adaleti emreden nasslara muhalefet etmektedir. (DİA, “İftira”)
Nitekim Hz. Peygamber bir kişiyi kendisinde bulunan bir kusurla anmanın gıybet, ona asılsız bir kusur veya suç isnat etmenin ise iftira olduğunu bildirmiştir. (Müslim, “Birr”, 70; Tirmizî, “Birr”, 23)
Aynı zamanda iftira eden kimse yalan günahını sırtlanmakla birlikte diğer taraftan kul hakkına da girmekte ve Mü’minler arasındaki kardeşliğin, birlik ve beraberliğin zedelenmesine sebep olmaktadır.
Buna göre iftira haram olup, asla bir mümin sıfatı olamaz. Bununla birlikte Müslüman kendisine yapılan böyle bir günaha misliyle karşılık vermemeli, eğer mümkünse meşru yollardan kendisine atılan bu iftiranın izalesine çalışmalıdır.