Çocuğun içtimaîleşmesi (sosyalleşme) mevzuunda, bu iki hususun arz ettiği ehemmiyet cidden büyüktür. Yuva, bu iki mühim vazifeyi yerine getirdiği takdirde, daha sonra çocuğa verilmesi planlanan şeylerin ârızasız olarak verilebileceği kısmen kolaylaşmış olur.
Evet, bir kere daha tekrar edelim ki: çocuğun en çok tesirinde kalacağı duyup duygulanacağı ders, yuvanın, bir kalp gibi âhenkli ve ritmik işleyişinden aldığı derstir. Buna, anne ve babanın sıcak şefkatleri de eklenince, gayri çocuk bütün bir hayat boyu, bir yumuşak atmosferde görüp duyduğu şeylerin tesirinde kalır gider.
Yalnız, şunu da hemen kaydedelim ki; terbiyede, şefkatin ağırlığı ve tesiri kadar onun çocuklar arasında müsavî ve adilâne olması da ehemmiyet arz etmektedir. Çocukların, dengeli ve mutedil olmaları ve anne babanın da onların nazarında saygılı kalmaları için, şefkatte adâlet ve müsâvât şarttır.
Onlardan birine, bir şey alınırken, beriki katiyen ihmâl edilmemelidir. Biri kucaklanıp bağra basılırken diğeri bundan mahrum bırakılmamalıdır. Aksi yapılacak olursa çocuklar, hem anne-babalarına karşı hem de kardeşlerine karşı huysuzlaşırlar. Böyle huysuz çocuklar ise, yuvada devamlı huzursuzluk çıkaracakları gibi, terbiye adına gösterilen ve anlatılan şeylerden de istifade edemeyeceklerdir. Ve hele, kıskançlıktan kıvranıp duran yaramaz gönülleri, onları bir kısım kötülüklere zorlayacaktır ki; (maâzallah) neticede cinayet işlemeleri bile melhuzdur.
Nebi (sav) evlatlarının, kıskançlık duydukları kardeşlerine karşı giriştikleri uygunsuz ve sevimsiz teşebbüsler, kıskandırılmış kardeşlerin, huysuzlaşmasına göstermesi bakımından oldukça manidardır. Hâbil ve Kabil’in yüreklere oturan acıklı serencâmelerinden. Hz. Yusuf (sav) dramına kadar, nice vakalar vardır ki, arkasında hep böyle ehemmiyetsiz bir kıskançlık yatmaktadır. Bundan başka, yuvanın hakkâniyetinden kuşkuya düşen çocuklar, yavaş yavaş yuvadan soğumağa ve hatta uzaklaşmağa başlarlar. Anne babasına karşı itimadı sarsılmış ve yuvadan tatmin olmamış çocukların, dışta mesnet ve sığınacak bir yer aramaları gayet normaldir. Nefrete binâ edilen böyle bir ayrılık ise, beraberinde bir kısım sapkınlıklar getirir ki, modern usûllerle yapılan araştırmalara göre, büyük bir nispette toplum ve aile düşmanları, bunların arasından çıkmaktadır.
Şefkat mevzuuna ilave edilecek diğer bir husus da, daima çocukların içinde ve yanında bulunmaktır. Onların psikolojik durumlarını kavramak, infiallerine alınganlıklarına şahit olmak için, onlarla haşr-u neşr olmak şarttır.
Çocuklarla İlgilenme
Her anne ve babanın, hayatlarının belli bir bölümünü onlara tahsis etmeleri ve bu süre içinde onlarla düşüp kalkmaları tıpkı büyük insanlar gibi, onların meseleleriyle alâkadar olmaları ve hatta onların, o basit dünyaları içinde ehemmiyet atfettikleri, oyun eğlence ve diğer meşgalelerini titizlikle takibe koyulmaları yatma ve uygunsuz bulunma saatlerinin dışında, yatak odalarına kadar, her yere rahatça girip çıkmalarına izin vermeleri, onlarda şahsiyetin teşekkülü ve umulan bir kısım şeylerin alınması için elzemdir. Aksine, onların hususî dünyalarına girmeden, onları insan yerine koymadan ne içtimaîleşmeleri ne de terbiye adına onlardan-bir şeyler alınması asla bahis mevzuu olmaz. Onlara söz geçirmenin ve hükmetmenin yolu, onları insan yerine koyma ve onlarla haşir, neşir olmaya bağlıdır.
Bu mevzuda, şu hususlara titizlikle riayet edildiği takdirde netice alınacağı kanaatindeyiz:
- Yanlarına uğranıldığında ve ayrılırken (selâm) verilmesi.
- Evin içinde, kendilerine hususî bir yer ve bazı şeylerin tahsis edilmesi (oda, yatak ve dolap gibi şeyler..)
- Onların kendi seviyelerindeki iş ve eğlencelerinin, yürekten, fakat seviyeli olarak takip edilmesi.
- Büyüklere yapıldığı gibi, sık sık hal ve hatırlarının sorulması.
- Hastalandıklarında ziyaret edilerek, dertlerinin paylaşılması ve teselli edilmeleri.
- Yer yer kucağa alınmaları, öpülmeleri ve hatta, başlarda, omuzlarda gezdirilmeleri.
- Hoşlarına gidecek güzel ve tatlı isimler takılması ve bu isimlerle çağırılmaları. Ve bilhassa, bu isimlerin, onlarda yiğitlik ve kahramanlık hislerini uyaracak şekilde seçilmesi.
- Meşrû dairedeki oyun ve eğlencelerinde hususiyle ilerdeki hayatlarına esas teşekkül edecek olan oyun ve eğlencelerinde serbest bırakılmaları ve hattâ bilmedikleri bazı şeylerin öğretilmesiyle kendilerine yardımda bulunulması ve bu cümleden olarak daha bir sürü şey…
Evet, ona değer verip insan yerine koyduğumuz müddetçe, onu yükseltmiş ve içtimâileştirmiş oluruz. Aksine, değersiz gördüğümüz veya hayatına hacir koyduğumuz sürece de, onu köreltmiş ve onun için fazilete giden yolları tıkamış oluruz.
Aslında böyle bir davranış, sadece çocuklar için değil; büyükler için de bahis mevzuudur. Hangi insan vardır ki, kendisine ehemmiyet atfedildiği, değer verildiği zaman uysallaşmaz ve tesir altına girmez. Ve yine hangi insan vardır ki, ehemmiyet verilmediği ve horlandığı zaman huysuzlaşmaz. Ne var ki, bu durum çocuklarda daha bâriz, daha belirgindir.
Evde Af ve Müsamaha Meltemi
Bu mevzuu bağlarken, son bir hususu daha belirtmede fayda mülahaza ediyorum: Çocuklar evin içinde daimi bir af ve müsâmaha melteminin, esip durduğunu hissetmelidirler. Çocukluk fıtrat ve tabiatının gereği olarak yaptıkları bazı işlerden ötürü, her zaman affedilme ve bağışlanabilme inancı içinde bulundurulmalıdırlar.
Onların, evin içinde bazı şeyleri kırmaları, bazı şeyleri bozmaları ve çevreyi kirletmeleri gayet tabiidir. Bu mevzuda azarlama veya tekdir etme yerine, kırıp bozdukları veya kirlettikleri şeyleri, onlarla müşterek olarak tamir edip eski haline getirme; temizleyip yerine koyma daha uygun olacaktır. Böyle bir davranış, hem onlara ne yapmaları gerektiğini öğretme, hem de gönüllerini fethetmeye bâdi olacaktır. Altına idrar yaptı veya bir bardak kırdı diye dövülen çocuk yetim, bunu yapanlar da anne-baba olmadan fersah fersah uzak talihsizlerdir.
Sözün özü, çocukların hayatlarına ortak olmak, onların eğlence ve neşelerini paylaşmak; teessür ve acılarına iştirak etmek, anne ve babayı onların nazarında saygı-değer birer âbide haline getirir. Aksine, onlarla haşr u neşr olmama onların hayatına inmeme, çocuk için bir bahtsızlık, anne ve baba için de bir görgüsüzlük ve bir şekavettir.
Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1981, Sayı 31.