Çocuğunuz sık sık hastalanıyor mu? Çocuğunuzun grip, bronşit, astım, sinüzit, idrar yolu enfeksiyonu gibi rahatsızlıkları sık sık tekrar mı ediyor? Eğer rahatsızlıklar tedavilerle geçmiyorsa bunun nedeni psikolojik problemler olabilir.
Eğer çocuğunuz sık hastalanıyor grip, bronşit, astım, sinüzit, idrar yolu enfeksiyonu gibi rahatsızlıkları sık sık geçiriyorsa bunun nedeni psikolojik problemler olabilir. Bu konuyu inceleyen psikonöroimmunoloji ya da PNI şimdi tıp bilimine önderlik yapan bir bilim dalıdır. “Psiko” (zihni veya duyguları ) “nöro” sinirsel ve hormonal sistemleri kapsayan nöroendoktin sistemi, “immünoloji” ise bağışıklık sistemini temsil etmektedir. Yapılan araştırmalar stresin bağışıklık sistemini etkilediğini sinir hücreleriyle bağışıklık hücreleri arasında kimyasal haberciler vasıtasıyla etkileşim olduğunu göstermektedir. Merkezi sinir sistemiyle bağışıklık sistemi sayısız şekilde zihni duyguları ve bedeni ayrı değil karmaşık bir halde iç içe tutan biyolojik kanallarla iletişim halindedir.
Psikolojik stres kaynakları dışında bağışıklık sistemini etkileyen pek çok neden bulunmakla beraber, psikolojik nedenler bunlar arasında önemli bir yer tutmaktadır. Büyükler çocukların duygusal sorunlarının organik hastalıklara bilhassa enfeksiyonlara yol açabileceğini bazen düşünememektedir. Bu kadar küçük bir çocuk nasıl üzüntüden veya sıkıntıdan hastalanabilir diye hayret eden anne babalara sık rastlamaktayız. Halbuki çocuk doğumdan itibaren hatta anne karnında etrafında olup bitenlerden haberdar olmaya ve etkilenmeye başlar.
3 yaşındaki Sevgican’ın annesiyle babası, evlendikleri günden beri anlaşamamaktadırlar. Sevgican’ın babası Sevgican henüz anne karnındayken eşine şiddet uygulamıştır. Karı koca birbirlerine olan sevgilerinden ve geleneksel nedenlerden ayrılamamışlar; fakat büyük kavgalar Sevgican’ın doğumundan sonra da devam etmiştir. Sevgican çok sık üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları, 2 kere de zatürree geçirmiştir. Aynı zamanda çok çeşitli maddelere karşı alerjisi vardır.
Bu örnekte görüldüğü gibi “travma sonrası stres bozukluğu” çocuklarda psikolojik sorunlara yol açtığı gibi bedensel hastalıklara da yol açmaktadır. Travma sonrası stres bozukluğu deprem, yangın, ölüm, kaza gibi felaketlerden kaynaklandığı gibi başka insanlara daha hafif gelen fakat kişinin kendisi için önemli duygusal nedenlerden kaynaklanan duygusal travmalara da bağlı olabilir. Bunda kişilik özellikleri de etkili olmaktadır.
Mesela bir çocuk anne babasının kardeşiyle diyaloglarını, bazı sözlerini, bakışlarını kendince yorumlayarak; onu daha güzel veya akıllı gördükleri veya daha çok sevdikleri gibi düşünce ve duygularla bile duygusal travma geçirebilir.
Aile içi sağlıklı iletişim ve iyi bir bakım çocuğun dış dünyadaki zorluklarla başa çıkmasını kolaylaştırır. Bununla beraber okulla, öğretmenle, diğer aile üyeleri ve arkadaşlarla ilgili ciddi sorunlar da çocukta duygusal travmalara yol açabilir.
Duygularla bağışıklık sisteminin etkilenmesi salgılanan hormonlarla oluşur. Çok karmaşık bir şekilde gerçekleşen bu etkileşim esnasında stres uyarılması sonucu salgılanan adrenalin, noradrenalin, prolaktin gibi hormonların ve doğal uyuşturucuların bağışıklık sistemi üzerinde güçlü bir etkisi vardır. Stres sonucu değişen beden kimyası, hayatın devamı açısından çok daha acil olan ve o anki olağanüstü duruma öncelik tanıyan bir enerji tasarrufu ile bağışıklık direncini en azından geçici olarak bastırır. Bu durum büyük felaketlerde büyük önem arz eder. Ancak stres hali sürekli ve yoğun olursa bu bastırma da uzun süreli olabilir. Bunun sonucunda çocukta sık tekrarlayan hastalıklar ortaya çıkabilir.
Bedenin duygusal nedenlere bağlı organizmayı daha az tehdit eden streslere karşı da bu şekilde tepki vermesi düşünülecek olursa mükemmel bir sistemle mümkün olmaktadır. Sıkıntılarını ihtiyaçlarını dil ile ifade edemeyen küçük çocuklar veya bu hakları engellenen veya iletişim becerileri gelişemeyen yetişkinler; sevilme, anlaşılma, değer verilme, duygusal paylaşım, eğitim, kişisel gelişim, gezme, temiz hava alma gibi önemli ihtiyaçlarını bedensel tepkileriyle ifade etmektedirler. Böylece bir bakıma hayatımızda bir şeyler ters gidiyor şeklinde yardım çağrısında bulunmaktadırlar. Yani kısaca “dil söyleyemez ise beden söylemektedir”.
Farika Teymur Artır