Çocuğun Sorularına Uygun Cevaplar Verilmeli, Şüpheleri Giderilmeli
Her karşılaştığı olay sonucunda ve öğrendiği yeni bilgilerden sonra çocuklar, büyüklere sorular sorarlar. Çocuğun her konuda olduğu gibi, Allah hakkında da soruları ve şüpheleri olabilir. Çünkü onların zihni bazı soyut hakikatleri anlamakta zorlanmaktadır. Çocukların özellikle soyut düşünemediği dönemlerde Allah hakkındaki sorularına cevap vermek zordur. Büyük insanların aklının bile anlamakta zorlandığı konuları, çocukların çarçabuk anlamasını bekleyemeyiz. Onların sorularına ve tereddütlerine uygun bir lisanla, anlayabileceği tarzda ve uygun metotlarla cevaplar verilmelidir. Hiçbir zaman çocuğun soruları yadırganmamalıdır.
5–6 yaşlarındaki çocukların soruları anne ve babalarını bunaltacak kadar çok olabilir. Bu durum karşısında anne ve babalar onları susturmayı tercih ederler ve sorularını cevapsız bırakırlar. Bazen de çocuklarını baştan savmak için rastgele konuşurlar veya yanlış cevaplar verirler. Bunun sonucunda çocuğun aklındaki soru ve tereddütler büyüyecek veya bu tür konulara karşı ilgisi azalacaktır. Böyle bir durumda anne ve babalar soruların cevaplarını bilmiyorsa öğrenmeli ve çocuklarıyla yakından ilgilenmelidir.
İleri yaşlardaki çocukların; “Kâinatı kim yarattı? Allah’ı kim yarattı?” gibi soruları, Allah inancı konusunda sağlam bir alt yapısının olmadığını gösterir. Bu tür soruların çokluğu, erken yaşlarda çocuklara verilmesi gereken temel bilgilerin verilemediğini gösterir. Bazen de soruların çokluğu, bu konuda yanlış bilgilendirmelerden kaynaklanabilir. Küçük yaşlarda çocuğun zihnindeki tereddütler giderilmediği takdirde, hayatı boyunca bu şüpheler onun aklını meşgul eder. Böyle bir insan Allah inancı konusunda tatmin olamamışsa, dinî meselelere uzak duracaktır.
Anlayamaz düşüncesiyle çocukların şüphelerine cevap vermemek olmaz. Mutlaka onun anlayacağı bir lisanla ve bazı somut örneklerle konu anlatılabilir. Cevaplandırılmayan sorular çocuğun aklını hep meşgul edecek, belki de onun inancını olumsuz etkileyecektir.
Çocukların Allah hakkındaki sorularına her zaman inanma konusunda bir endişe olarak bakmamak gerekir. Bunlar inanmaya karşı bir itiraz veya bir başkaldırma değildir. Bazen bu sorular bir arayışın eseri ve Allah’ı derinliğine öğrenme gayreti olabilir. Bu durumda soruların ciddiyetle cevaplanması, çocuğun inancını artırma konusunda mesafe aldıracaktır.
Çocuğun sorularına vereceğimiz cevaplar, onun seviyesine uygun, anlayabileceği tarzda olmalıdır. Gerektiği kadarıyla cevap vermeli, fazla detaya girmemelidir. Yoksa gereksiz detaylarla çocuğun şüpheleri artabilir. Bunun yanında cevaplar mutlaka doğru olmalı, anlayamaz düşüncesiyle yanlış cevaplar verilmemelidir. Cevap verirken ciddiyetle yaklaşılmalı, bu konulara ne kadar önem verdiğimizi konuşmamızla, ciddiyetimizle göstermeliyiz.
Çocuklar Allah hakkında soru sordukça anne ve babalar veya diğer büyükler, kısa ve doğru bilgiler vermelidir. Çocuğun ilgi ve merakı ne yönde ise, o sorulara cevap vermelidir. Çok şey öğretme endişesiyle ilgisiz şeyler anlatılmamalı ve fazla bilgi verilmemelidir. Cevaplar çocuğun kapasitesi ölçüsünde ve anlaşılır olmalıdır. Sorulara cevap verirken konuyu dağıtmamalı, neyi sormuşsa ona cevap vermelidir. Çocuğun soruyu sormasına sebep olan etkenler iyi bilinmeli ve bu doğrultuda cevap verilmelidir. Mesela küçük yaşlarda bir çocuk; “Allah’ı niye göremiyoruz?” diye sorunca, onun seviyesine göre, kısa ve net cevaplar vermelidir. Ona Allah’ı bizim görmemizin mümkün olmadığı, gözümüzün her şeyi göremeyeceği, gözümüzün bunun için yetersiz olduğu gibi cevaplar verilebilir. Bu konuda göremediğimiz bazı şeyleri örnek olarak verebiliriz. Bu kadar açıklama da onu yeterince tatmin etmeyebilir. Fakat onun seviyesi bu konuyu anlamaya müsait olmadığı için fazla detaya girmek doğru değildir. Bu tür konuları zamanla daha iyi anlayacaktır.
Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Çocukların sorularını cevaplarken dikkat edilecek en önemli noktalardan birisi, daha sonraki sorular için açık bir kapı bırakabilmektir. Bu, çocuğun düşüncesini köreltmeme açısından önemlidir. Verilecek cevaplar onun bir üst gelişim basamağına geçişini kolaylaştırmalı, daha ileriyi düşünmesini sağlamalıdır. Şunu da unutmamak gerekir ki, sorulara verilecek cevaplar, içinde bulunduğumuz şartlar ve çocuğun o andaki durumu göz önüne alınarak verilmelidir.[1]1 Selçuk, Çocuğun Eğitiminde Dinî Motifler, s.78.
Çocuğun sorularının ve tereddütlerinin cevabı konusunda onun seviyesi dikkate alınmalı, etrafında gördüğü ve yaşadığı hadiselerden örnekler vermelidir. Mesela; “bir iğne ustasız olmaz, bir köy muhtarsız olmaz, öyleyse bütün bu kâinatı yaratan ve idare eden birisi vardır, O da Allah’tır” şeklinde benzetmeler ve örneklerle anlatılabilir.
Çocuğun aklındaki sorular ve şüpheler izale edilemezse, ileride onun ruhunda ciddî boşluklar ve arızalar meydana getirebilir.
“Bu sorular, onun iç dünyasında bir yara gibi o kadar hızlı büyür ki, bir gün o zavallıyı tamamen yere serer de farkına bile varamayız. Öyle ki artık o her gün camide sizinle beraber ‘La ilahe illallah’ der, tespihini yapıyor görünebilir, ama o aslında şüphelerine yenik düşmüş ve vesveselerin ağında erimektedir. Bunun için çocuklar, hiçbir zaman aklı, kalbi ve ruhu itibariyle boş bırakılmamalı ve sürekli yaşına-başına göre beslenmelidir.”[2]2 Gülen, Çekirdekten Çınara, s.105.
Dipnotlar