İnsan ömrü içerisinde terbiye bakımından en mühim safha bulûğ devresine kadar olan çocukluk safhasıdır. Terbiyecilerin, ahlâkî terbiyenin burada sona ereceğini söylediklerini kaydetmiştik. Sünnette de aynı hususun teyid edildiğini görmekteyiz. Hz. Peygamber: “Hayır âdettir, şer ise husumettir…” buyurmaktadır. Sarihler bunu: “Hayır, insan fıtratına muvafık düşmekle aklın hoş karşılayacağı, şer ise fıtrata muvafık olmadığından aklın çirkin bulacağı” şeklinde izah ederler, İbn-i Mes’ud, kalb tarafından kolaylıkla ve memnuniyetle kabul edilecek olan hayrın müstemir (sabit ve devamlı) bir vasıf olabilmesi için, alışkanlığın da şart olduğunu belirtir: “Hayra alışın, zira hayır âdet (ve alışkanlık) ile kaimdir.” Hayırla, dînen emredilen farz, vacip, nafile, mendûb, müstehab vs. nevinden her çeşit ibâdet, edeb, güzel ahlâk vs. ifade edilmekte olduğuna göre, bütün bunlara “tecrübe ve meşakkatle alışmak gerekmektedir; ne aklı tevkif ne de fıtrata (tab’a) inkıyadla ulaşılamaz.”
Sünnet, hayra alışkanlık için en iyi zamanın çocukluk ve gençlik devresi olduğunu söyler: “İlmi gençken öğrenen, sanki taş üzerine nakşetmiş gibidir. Büyüdüğü zaman öğrenen ise, sanki su yüzüne yazı yazmış gibidir.”Bu sebeple Kur’ân da bu yaşta öğrenilmelidir. “Kim Kufan’ı gençliğinde öğrenirse, onu etine ve kanma mezcetmiş olur, büyüdüğü zaman öğrenen elinden çabuk kaçırır…”
Küçüklükte öğrenilen ve alışılan şeylerin bir nevi meleke durumuna geçerek hayat boyu ferde müessir olacağı için Hz. Peygamber, çocuklara farz olmadığı halde, namaz, oruç, hac gibi bütün ibadetlerin alıştırılması, hattâ namaz misalinde olduğu gibi, cebrî bir tarzda alıştırılmasın! istemiştir. Hz. Peygamber (sav)’in bu çeşit emirlerindeki eğitme ve alıştırma maksadını nazara almadan “farz olmayan bir şey için on yaşındaki çocuğun dövülmesini emreden hadîsler mensûhtur”diyen Beyhakî, son derece şâzz bir yol tutmuş oluyor. Hükemâ ve terbiyeciler “Çocukların meşguliyette boğulup, akıllarının dağılmasından önce, terbiye ve te’dîb edilmesi”zaruretinde müttefiktirler ve “çocuğunu küçükten terbiye eden, büyüyünce ondan memnun kalır”demişlerdir. ihvânu’s-Safâ risalelerinde şöyle bir izah yapılır: “Bil ki: Fikirde herhangi bir ilim veya itikâd hasıl olmazdan önce o tıpkı boş beyaz bir kâğıt gibidir, ne hak, ne batıl hiç bir şey yoktur. Buraya bir şey yazılınca mekanı işgal ederek arkadan bir başka şeyin yazılmasına mani olur, bunun silinmesi de kolay olmaz. Kişilerin efkârı da böyledir, hak olsun, batıl olsun herhangi bir ilim, itikâd veya âdet, ilk defa yerleşme şansını elde etti mi onun çıkarılması zor olur… Onlarla uğraşma veya tedricî hareket et, bütün gücünle gençleri ele al, onlarla meşgul ol.”
Kaynak: Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Prof. Dr. İbrahim Canan.