Ana-baba hakkı hiçbir suretle yok olmaz. Bu ana-baba isterse kız ve oğullarını İslâm dışı anlayışlara itmek istesin, günah olan hususlara teşvikte bulunsun. Dindar bir evlat, ana-babanın bu gibi günah ve haram olan istek ve arzularına bakıp da onları terk edemez, hizmetlerini ihmal edip, ihtiyaçlarına bîgane kalamaz. Şu kadar var ki, böyle lâubali ana-babaların hizmetini, İslâmî durumuna zarar vermeyecek şekilde ifa eder, ihtiyaçlarını dinî vazifelerine halel getirmeden karşılama gayretinde bulunur.
Ashabın birçoklarının da ana-babaları ilk günlerde İslâm’ı kabul etmemiş, hatta İslâm’ın zıddı bir putperestlikte kalmışlardı. Bunlar da evlatlarına baskı yapıyor, İslâm’ı terk etmelerini istiyorlardı. Rabbimiz gönderdiği âyetinde, ana-babanın İslâm’a zıt isteklerine uymamak gerektiğini bildirdi, ama onları bütünüyle de terk etmemeyi emretti. Belki mümkün olduğu kadarıyla hizmetlerinde bulunmayı, dinî ölçülere zıt düşen isteklerine uymadan gönüllerini almaya gayret etmeyi istedi. Zaten vefalı evlâda düşen de budur.
Ana-babaya iyilik edip evlatlık yapmak isteyen yavrular, böyle zamanlarda evlatlıklarını göstermeli, mümkün olan şekliyle yakınlıkta bulunmalıdır. Terk etmek, hatalarını, kusurlarını esas alıp ithamda bulunmak herkesin yapabileceği bir şeydir. Halbuki evlat, herkesin yapabileceğini değil, yapamayacağını yapmalı, yabancıların başaramayacağı feragat ve fedakârlıkla evlatlığını ispat etmelidir. Onları İslâm’a ısındırmak da ancak böyle bir feragat ve fedakârlıkla olur.
Ahmet Şahin