Toplumun temel taşı olan ailenin sağlam olması, eşler arasında ilk günden itibaren var olup ömür boyu sürmesi gereken karşılıklı sevgi, sadakat ve vefaya bağlıdır. Bu durum her kültürde değişik derecelerde var olan evrensel prensiplerden biridir. Hatta hayvanlar aleminde bile eşler arasında vefa ve sadakat anlamında değerlendirilebilecek davranışlar sergilenmektedir. Ölen eşin arkasından bir süre üzülüp yas tutmak, eşyalarını saklamak, hatırasından ötürü bir süre evlenmemek, süslenmemek, eğlenceli mekânlara gitmemek hatta bir süre evden çıkmamak gibi davranışlar, eşler arasındaki vefanın birer tezahürüdür. [1]Şah Veliyullah Dehlevi, özellikle kadının iddet süresi boyunca takınması gereken üzülme, süslenmeme vb. davranışların vefâkarlık gösterisi olduğunu, aksi davranışların bir … Okumaya devam et
Allah (c.c.), eşlerin nikâh sırasında birbirlerine verdikleri söze vefa göstermeleri gerektiğini şöyle dile getiriyor:
“Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayınız. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız? Vaktiyle siz birbirinizle içli-dışlı olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde nasıl geri alırsınız?” (Nisa, 4/20-21)
Buradaki teminat, nikâh akdinin Allah’ın emri, Peygamber’in kavli ve şahitler huzurunda, ciddî bir sözleşme ile kıyılmasıdır. Elbette mehir de garanti altına alınmıştır. Bir yastıkta kocama, karşılıklı vefa, saygı, sevgi, namus ve haysiyeti koruma, mutlu ve mutsuz anlarda beraber olma ve yek diğerine maddî-manevî destek olma gibi, aileyi ayakta tutan konuların hepsinde söz verilmiş olunmaktadır.
İşte bu sözlerin tamamına vefa gösterilmesi, gereğinin yerine getirilmesi eşlerin karşılıklı hak ve görevleri arasındadır. Eşler arasında vefa ve sadakatin çok azaldığı ve bu yüzden birçok ailenin yıkılmayla karşı karşıya olduğu, âdeta bu konunun insanlığın birinci gündem maddesi haline geldiği günümüzde, bu alandaki vefaya da ne kadar muhtaç olduğumuz izahtan varestedir.
Peygamber Efendimiz de, “Şartlarına eksiksiz uymanız gereken en önemli sözleşme, eşinizle yaptığınız nikâh sözleşmesidir.”[2]Buharî, şurût, 6, nikah, 52; Müslim, nikah, 63; Ebû Davut, nikah, 39; Tirmizî, nikah, 31; Nesei, nikah, 42; İbn Mace, nikah, 41; Müsned, IV, 144, 150. buyurarak konunun önemine dikkat çekmiştir. Peygamber Efendimiz, ailesi için bu vefanın da en güzel örneğini vermiştir. Öyle ki vefatlarından sonra bile hanımlarının dost ve arkadaşlarına karşı saygılı davranmış, onları gözetmiş ve ilişkisini kesmemiştir. Mesela, evlerine bir hediye geldiğinde, “Falan kişilere de götürün. Zira Hatice hayatta iken onu severdi.” diyerek onlara hediyeden gönderirdi.
Bir gün yanına yaşlı bir hanım geldi. Peygamber Efendimiz, onu tanımak için kim olduğunu sordu. Ben “Cusame el-Müzeniye’yim.” deyince, onu hatırladı ve “Sen Husane (güzel kadın) el-Müzeniye’sin.” diyerek ona iltifat etti. Sonra da onunla yakından ilgilendi, hal hatırını sordu, “Görüşmeyeli nasılsınız?” dedi. Kadın, “Anam-babam sana feda olsun Ya Resulallah, iyiyiz.” cevabını verdi. Kadının kim olduğunu soranlara ise şunları söyledi:
“Bu kadın, Hatice hayatta iken bize gelir giderdi.” (Hakim, Müstedrek, iman, 41 (I, 62).)
Verilen söze en güzel şekilde uymak imandandır. Öyle anlaşılıyor ki, nikâh akdi sırasında verilen söze, akrabaların yanı sıra eşlerin birbirlerinin dost ve arkadaşlarıyla da ilgilenmek ve irtibatı kesmemek de girmektedir; üstelik bu durum imandan sayılacak kadar da önemlidir.
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası
Dipnotlar
⇡1 | Şah Veliyullah Dehlevi, özellikle kadının iddet süresi boyunca takınması gereken üzülme, süslenmeme vb. davranışların vefâkarlık gösterisi olduğunu, aksi davranışların bir nevi vefâsızlık olarak telakki edilebileceğini ifade etmektedir. Bak: Huccetullah el-Baliğa, II, 449. (Ter. M. Erdoğan), İst. 1994. |
---|---|
⇡2 | Buharî, şurût, 6, nikah, 52; Müslim, nikah, 63; Ebû Davut, nikah, 39; Tirmizî, nikah, 31; Nesei, nikah, 42; İbn Mace, nikah, 41; Müsned, IV, 144, 150. |