Ezan şeairdendir. Yani İslam’ın nişanıdır. Beldelerin şehadetidir. Kur’an ve Kabe gibi, Namaz ve hac gibi.. Şeaire ise sahip çıkmak ve saygı göstermek Kur’an’ın bize bir emridir: “…Kim Allah’ın şearini tazim ederse, şüphe yok ki bu kalplerin takvasındandır.” (Hac, 32) Dolayısıyla Allah’ın şeairlerine “saygı göstermek, Müminin kalbinde takva olduğunu gösterir. Kaldı ki ezan kelimesinin lugat manalarından biri de “işitilen bir şeye kulak verip dinlemek“[1]Feyrûzabadî, Besair, II, s. 149. yani dikkatli dinlemek demektir. Kelimenin lugat anlamı da bizi şeaire karşı saygı ve dikkate davet etmektedir.
Peki ezan nasıl dinlenir? Ezana saygı nasıl gösterilir? Bunu da dinimiz adına her şeyi kendisinden öğrendiğimiz, Rehber-i Ekmel Yüce Peygamberimizden öğreniyoruz. Zira Hakk ve hakikate ondan daha derin bir saygı duyan yoktur. O, bu manada da bir Rehber-i Ekberdir.
İşte Efendimiz buyuruyor ki:
“Ezanı işittiğiniz zaman siz de müezzinin dediğini deyin.”[2]Buhârî, Ezân 7; Müslim, Salât 10; Ebu Dâvud, Salât 36; Nesâî, Ezân 33; Tirmizî, Salât 154; İbn Mâce, Ezân 4
Resulü Ekremin bu konudaki uygulamasını, Ümmü Habîbe validemiz şu şekilde anlatmaktadır:
“Peygamber (s.a.v.), benim yanımda bulunduğu zaman, müezzinin ezan okuduğunu duydum. Müezzin sustuğu anda, onun söylediğini tekrar ederdi.”[3]Es-Saatî, el-Fethu’r-Rabbanî li tertîbi Müsned-il-İmam Ahmed, III, s. 29, Daru İhyai’t-Türas, Beyrut
Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte de bunun karşılığında cennet vaat edilmektedir:
“Resülullah (s.a.v) buyurdular ki: Müezzin, ‘Allahu ekber Allahu ekber’ deyince sizden kim samimiyetle, ‘Allahu ekber, Allahu ekber’ derse, sonra müezzin: ‘Eşhedu en lâ ilâhe illallah’ deyince, ‘Eşhedu en lâ ilâhe illallah’ derse; sonra müezzin: ‘Eşhedü enne Muhammeden Resülullah’ deyince, ‘Eşhedü enne Muhammeden ResüIullah’ derse; sonra müezzin: ‘Hayye ale’s-salât’ deyince ‘Lâ havle velâ kuvvete ille billah’ derse; sonra müezzin: ‘Hayye ale’l-felâh’ deyince, ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ derse; sonra müezzin: ‘Allahu ekber Allahu ekber’ deyince, ‘Allahu ekber Allahu ekber’ derse; sonra müezzin: ‘Lailâhe illellah’ deyince ‘Lâilahe illellah’ derse cennete girer.” (Müslim, Salât 12; Ebu Dâvud, Salât 36.)
Evet; bu ulvî hakikat, bu yüce sesler ve tekbirler karşısında Fahr-ı Kainat, adeta hazır ola geçmemizi istemiştir. Bu yönüyle ezan, adeta bir dikkat komutu gibidir. Ezanın ilk kelimesi olan “Allah…”lafzı duyulur duyulmaz, herkes kendini toparlayacaktır. Uygunsuz tutum, durum ve davranışlardan uzak duracaktır. Huzur ve huşu içinde sadece ezanı dinleyecektir. Konuşan Hak ve hakikattir, Hakk’a kulak verilecektir. Her şey susacak, ezan konuşacak, ezanla konuşulacaktır. Ezanlaşılacaktır.. Ezandan irfan ve iz’an alınacaktır. Bu manada ezan bize, malayaniyattan uzaklaşma uyarısı, bir temkin ve bir zikr-i daimî dersidir.
İşte Peygamberimiz (s.a.v.), ezanı duyar duymaz, kulak vermiş, gönlünü vermiş, duyduklarını tekrarla duaya durmuştur. Davete icabet ederek kulluğunu eda etmiştir. Sadece dilde kalmamış, dudaklarından eksik olmayan dualarını, davet edilen yere icabetle de pekiştirmiştir. Gerçek manada ezana saygı ve davete icabet de ancak budur.
Evet; ezan okunurken, kainatta en büyük hakikat konuşurken, herkes susmalı, her şey durmalıdır. Tekbir ve şehadetlerle dolmalıdır. Bütün hamdler senalar sadece O’nadır, Tek “Bir”le beraber olmalıdır. Kur’an okuyan bile okumasını kesip ezanı dinlemelidir. Selam veren selamı vermemeli, namaza durmak isteyen dahi, namaza kalkmamalıdır. Zira ezan, selamdır. Ezan duadır. Ezan dua anıdır. Mü’min buna katılmalıdır. Ezan dikkattir, dikkat anıdır. Herkes dikkatle onu takip etmelidir. Zira ezan, dualara mutlaka cevap verildiği ganimet zamanıdır. Af için fırsat anıdır. Mümin dikkat eder, takib ederse, suküt murakabesine dalar, gönlünün diliyle yalvarırsa kazanır.
İşte bu dikkat ve diriliş anını kaçırmış olan çok şey kaçırmış olabilir. Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şu beş şey için semanın kapıları açılır; Kur’an okunduğu an, düşmanla karşılaşıldığı an, yağmur yağdığı an, mazlum dua ettiği an ve ezan okunduğu an.”[4]O an dua kabul edilir, fakat duanın kabul şartlarına mutlaka riayet edilmelidir. Bu konu hakkında ve benzer rivayetler için bkz. M. Muhammed Hattab es-Subkî, el-Menhelu’l-azbu’l-mevrûd … Okumaya devam et
Kâmetteki Fırsatlar
Kamet getirildiği zaman dilimi de böyle bir lutuf anıdır.
“Ezan okunduğu an, semanın kapıları açılır ve dualara icabet edilir. Kamet getirildiği anda ise hiçbir dua reddolunmaz.”[5]Kenzu’l-Ummal, II, s. 108; Bu hadisin ilk kısmı Müsned’de, Cabir b. Abdullah’tan, ikinci kısmı ise Enes b. Malik’ten ayrı ayrı rivayet edilmektedir. Bkz. es-Saatî, … Okumaya devam et
Namaz için kamet getirildiği anın değeri bir başka hadisde şöyle ifade edilmektedir:
“Şu dört yerde semanın kapıları açılır ve dualara cevap verilir. Allah yolunda düşmanla karşılaşıldığında, yağmur yağdığı zamanda, namaz için kamet getirildiğinde ve Kabe görüldüğünde.”[6]Kenzu’l-Ummal, II, s. 110.
Yine bir başka hadisde Allah Resulü (s.a.v), ezanla kamet arasındaki vaktin değerine de dikkatlerimizi çekmektedir: “Dikkatli olun! Ezanla kamet arasında yapılan dua red olunmaz. Onun için o vakitlerde dua edin.”[7]Kenzu’l-Ummal, II, s. 108. Hadisin başka bir rivayetinde şu ilave de vardır: “Bunun üzerine sahabe-i kiram; ‘Ya Resulellah! O an dualarımızda Allah’tan ne isteyelim?”diye sordular. Resulüllah (s.a.v.): “Dünya ve ahirette af ve afiyet isteyin” buyurdular.[8]Kenz’l-Ummal, II, s. 108; Bu hadis, sadece “Ezan ve kamet arasında yapılan dua ret olunmaz” kısmıyla Tirmîzî ve Ebu Davud’un Sünenlerinde de rivayet edilmektedir. Tirmîzî, Salat, … Okumaya devam et Bunun hikmeti ise “ilahî rahmetin inmesi ve her tarafı kaplamasından; dua edenin de tam bir teslimiyet arz ederek ilahî rahmeti hak edecek bir konumda durmasındandır.“[9]Şah Veliyyullah Dihlevî, I,s. 540 Bunun için ezan ve kamet esnasında asla konuşulmaz. Selam verilmez. Aksırana “yerhamukellah” bile denilmez. Hatta bu duayı o anda içinden bile söyleyemez. Bazı kaynaklarda öksürmenin de konuşmak olarak kabul edildiği belirtilmektedir.[10]İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar Ale’d-Dü’rri’l-Muhtar (Trc. Ahmet Davudoğlu ) II, s, 77, Şamil Yay. İstanbul 1982
Ezan okunurken müezzine icabette, tekbirler ve kelime-i şehadetler yukarıda hadis-i şerifde de geçtiği üzere aynen tekrar edilir.[11]İlk “Eşhedü enne Muhammeden ResüIullah”cümlesinde “salle’llahu aleyke Ya Resûlellah”yani “Allah sana af ve merhamet eylesin ey Allah’ın Resulü”; ikincisinde ise “Karret … Okumaya devam et “Hayyales Selah” ve “Hayyalel Felah” cümlesinde “la havle vela kuvvete illa billah” denilir. Yani; Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur. Yoksa müezzinin bu emirlerini aynen bizim de tekrar etmemizin bir anlamı olmayacağı gibi bu doğruda olmazdı. Çünkü bir emri aynıyla tekrar etmek eğlence ve alay sayılır. Onun için müezzinin “Namaza koşun, kurtuluşa koşun, yönelin”emirleri karşısında bize, bu tesbihi söyleme tavsiye edilmiştir. Burada söylenen bu cümlenin manasını ezandaki bu emirle şöyle irtibatlandırabiliriz: “Allah’a isyandan ancak Allah’ın kuvveti ile, onun muhafazası ile korunulur. Allah’a hakkıyla itaata da yine Allah’ın yardımı ve kuvveti ile ancak muvaffak olunur.”[12]Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, I, s. 553; Yaklaşık manalar için bkz. Muhammed Hattab es-Subkî, IV, s. 202 Çünkü;
“Bu büyük ibadetle en büyük murada ermek en üstün hayır ve en büyük bahtiyarlıktır. Fakat bizden engelleri kaldırıp itaat ve ibadetlere kuvvet verecek olan şanı yüce Rabbimizdir. Binaenaleyh bu konuda da kendisinden yardım dileriz.”[13]Hüseyin Cisrî Efendi, Risale-i Hamidiyye, s. 107
Kâmet, Namaza Konsantrasyonun Bir Parçasıdır
Farza başlamadan önce getirilen kamette, böyledir. Ezanı dinleyip namaza koşanlar, kamete de eşlik etmelidir. O mübarek kelimeleri dinlemek ve ifade ettiği derin manaları üzerinde tefekkür etmek farza hazırlık ve konsantre adına, çok önemlidir. Hoca Efendi’nin, ‘Namaz’ adlı bir makalesinde ezan ve kametlerin insanı ibadete nasıl hazırladığını şöyle açıklamaktadır:
“Mescide doğru yürüyüş, yol mülâhazası, abdestle gerçekleştirilen ilk gerilim ve akordasyon hep birer kıvama erme cehdi sayılabilirler. Ezan, âdeta harem dairesine alınma daveti, ruhumuzun derinliklerinde bizi konsantrasyona hazırlayan ledünnî bir ses ve duygularımız üzerine inip-kalkan bir mızrap gibidir. Her gün tekerrür ettiğinden kulaklarımız ona alışmış olsa da, düz mantığımız ona karşı bir kanıksama hissetse de, ezan, her zaman ötelerle aramızdaki tepelerin arkasından tıpkı bir ay gibi birdenbire zuhur eder.. yıldırımlar gibi gürler ve bir anda arzî olan nazarlarımızı semâya çevirir.. ve derken her yanda şadırvanlar gibi ince ince çağlayan, şelâleler gibi ihtişamla coşan yepyeni ilâhî bir fasıl başlar.. ve başlar-başlamaz da ruhlarımıza dünyanın en enfes, en çarpıcı ve en diriltici mûsıkîsini boşaltır.”Bu itibarla, “Her zaman kendini yenileyip kalbî ve rûhî hayatı itibâriyle taze kalabilen canlı vicdanlar, her ezan vaktinde, onun ilk gökten indiği dönemin halâvet ve tarâvetini duyar ve minarelerden yükselen sesin içinde peygamberlerin çağrılarını dinlerler.. gönlünde meleklerin tekbir, tehlil, şehadet korosuna erer.. ve âdeta Cibrîl’in dirilten nefeslerini, İsrâfil’in hayat veren soluklarını duyar gibi olurlar. Ezanla, namaz dışı gerilim ve doyum tamamlanınca, henüz farzla gerçek kurbet enginliklerine açılmadan evvel, ılgıt ılgıt ilâhî rahmet esintilerinin ruhları kuşatma faslı sayılan ilk nafile namaz ve kametle, o dakikaya kadar adım adım derinleştirilen konsantrasyon bir kere daha kontrol edilir; nihâî huzura ait teveccüh ve temkin bir kere daha gözden geçirilir ve miraca yürünüyor gibi namaza yürünür. O âna kadar gönlümüze çarpan, insanî yanlarımızı alarma geçiren ve bizi ebedî mihrabımıza yönlendiren ses, söz ve davranışlar, vicdan tellerinde gönlümüze ait hakiki nağmeleri bulabilmek için bir akort ameliyesi gibidir.”[14]Gülen, Yeşeren Düşünceler, s. 75-76
Evet, Allah’ın huzuruna girerken müminlerin iç hazırlığı çok önemlidir. Ve getirilen Kamet artık son hazırlıktır. Onun için müezzin, “Kadkameti’s-Salat” yani “namaz başlıyor” müjdesini verirken; “ekamehallahu ve edameha” denir. Yani “Allah hepimizi, namazlarımızı huşu içinde dosdoğru kılmaya ve onu bu şekilde devam ettirmeye muvaffak kılsın” demektir. “Ebu Ümâme (r.a) veya Ashabdan bir başkası tarafından rivayet edildiğine göre: “Hz. Bilâl (r.a) kamet getirirken, ‘Kad kâmeti’s-salât’ deyince, Resülullah (s.a.v); ‘Allah, onu (namazı) ikâme etsin (hakkıyla edaya muvaffak kılsın) ve dâim kılsın!” (Ebu Dâvud, Salât 39) buyurmuştur. Sabah namazının ezanında, “es-salatü hayrun mine’n-nevm” yani “namaz uykudan hayırlıdır.” kısmında ise “Sadakte ve bererte” yani “doğru söyledin ve iyi söyledin” denilir.
Kaynak: Dr. Selman Kuzu
Dipnotlar
⇡1 | Feyrûzabadî, Besair, II, s. 149. |
---|---|
⇡2 | Buhârî, Ezân 7; Müslim, Salât 10; Ebu Dâvud, Salât 36; Nesâî, Ezân 33; Tirmizî, Salât 154; İbn Mâce, Ezân 4 |
⇡3 | Es-Saatî, el-Fethu’r-Rabbanî li tertîbi Müsned-il-İmam Ahmed, III, s. 29, Daru İhyai’t-Türas, Beyrut |
⇡4 | O an dua kabul edilir, fakat duanın kabul şartlarına mutlaka riayet edilmelidir. Bu konu hakkında ve benzer rivayetler için bkz. M. Muhammed Hattab es-Subkî, el-Menhelu’l-azbu’l-mevrûd Şerhu Sünen-i Ebi Davud, IV, s. 187, Daru İhyai’t-Türas, Beyrut |
⇡5 | Kenzu’l-Ummal, II, s. 108; Bu hadisin ilk kısmı Müsned’de, Cabir b. Abdullah’tan, ikinci kısmı ise Enes b. Malik’ten ayrı ayrı rivayet edilmektedir. Bkz. es-Saatî, el-Fethu’r-rabbanî, III, s. 12-13. |
⇡6 | Kenzu’l-Ummal, II, s. 110. |
⇡7 | Kenzu’l-Ummal, II, s. 108. |
⇡8 | Kenz’l-Ummal, II, s. 108; Bu hadis, sadece “Ezan ve kamet arasında yapılan dua ret olunmaz” kısmıyla Tirmîzî ve Ebu Davud’un Sünenlerinde de rivayet edilmektedir. Tirmîzî, Salat, 158; Ebu Davud, Salat, 9; es-Saatî, el-Fethu’r-Rabbanî, III, s. 12;Tirmîzî, hadisi hasen sahih olarak değerlendirmektedir. |
⇡9 | Şah Veliyyullah Dihlevî, I,s. 540 |
⇡10 | İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar Ale’d-Dü’rri’l-Muhtar (Trc. Ahmet Davudoğlu ) II, s, 77, Şamil Yay. İstanbul 1982 |
⇡11 | İlk “Eşhedü enne Muhammeden ResüIullah”cümlesinde “salle’llahu aleyke Ya Resûlellah”yani “Allah sana af ve merhamet eylesin ey Allah’ın Resulü”; ikincisinde ise “Karret aynî bike ya Resûlellah”yani “Seninle mesut oldum, yüzüm gözüm aydınlığa erdi ey Allah’ın Resûlü”demek müstehaptır. Bunu söyleyen kimse sonra her iki baş parmağının tırnaklarını gözleri üzerine koyarak, “Allahumme metti’nî bi’s-sem’i ve’l-besar”yani “Allah’ım! İşitmekle ve görmekle nimetlendir, faydalandır.”derse Efendimiz (s.a.v), cennete doğru o kimsenin delili olur. Kitabu’l-Firdevs’de ise “her iki baş parmağının”ifadesinden önce, “Kim ezanda, Eşhedü enne Muhammeden Resulüllah cümlesini işitince ‘Allahumme metti’nî bi’s-sem’i ve’l-besar’ derse, onun önderi ve cennet saflarına koyanı ben olurum”denilmektedir. Bkz. İbn Abidin, A.g.e., s., 96 |
⇡12 | Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, I, s. 553; Yaklaşık manalar için bkz. Muhammed Hattab es-Subkî, IV, s. 202 |
⇡13 | Hüseyin Cisrî Efendi, Risale-i Hamidiyye, s. 107 |
⇡14 | Gülen, Yeşeren Düşünceler, s. 75-76 |