Nikâhta şahitlerin hazır olması şarttır ve bu konuda icma (fikir birliği) vardır. Şahitlerin olması, nikâhın sıhhat şartlarındandır. Yani şahitsiz nikâh geçerli değildir. Şahitlerin hikmetlerinden biri de nikâhın duyurulmasıdır.
Ancak, şahitlerin varlığı, nikâhın duyurulması için yeterli midir, değil midir, burada ihtilaf vardır. İmam Azam ve İmam Şafii hazretleri, şahitlerle yapılan fakat ilan edilmeyen evlilik için “mekruh olsa da sahihtir” derken; İmam Malik, şahitlerin huzurunda yapılsa da halka ilan edilmeyen ve şahitlere “bu evliliğimizi kimseye söylemeyin” denilen nikâhın geçersiz olduğu görüşündedir. Ona göre, bu şekilde evlenenlerin nikâhı, yetkili merci tarafından bozulmalıdır. Çünkü bu durum, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) “Nikâhı ilan ediniz” emrine zıttır. (Tirmizi, Nikâh 6) Bir diğer hadislerinde Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyururlar: “Nikâhta, haramla helali birbirinden ayıran şey, def çalmak ve sestir.” (Tirmizi, Nikâh 6; Nesai, Nikâh 72) Yani, o nikâhın ilan edilmesidir.
Biz, bugün hususiyle Maliki mezhebinin görüşünün daha bir ehemmiyet arz ettiğini düşünüyoruz. Zira Maliki mezhebinin delil olarak zikretmiş olduğu hadisi şeriflerden anlaşılan; evlilik gibi önemli bir müessesenin halka ilan edilmesi emridir. Bu emirlerinde, insanlığı her yönüyle kuşatıcı bir sistemle gelen Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.), mutlaka gözettiği hususlar/hikmetler vardır. Anlayabildiğimiz kadarıyla, bunlardan birisi, evliliğin teşvik edilmesidir. Yani, gizli kapaklı beraberlikler değil de evlilik nazara verilmektedir. İkinci bir husus, evlenen insanların suizan altında bırakılmamalarıdır. İnsanların, evlenenler hakkında kötü düşünmemeleri için, evliliğin ilanı şarttır. Üçüncü olarak da, toplumun selameti ve düzeni düşünülmüştür. Zira sahipsiz nesillerin ortalığı sarmaması, eşlerin ve özellikle de kadının mağdur edilmemesi, dolayısıyla da toplum yapısının bozulmaması için, evlenenlerin, evliliklerini halka duyurmaları gerekir.
İşin bir diğer yönü de, kızın, anne-babasından habersiz yaptığı evliliktir. Hanefiler haricindeki diğer üç mezhep, nikâhta velinin iznini şart koşar. Bu konuda dayandıkları ayetler ve hadis-i şerifler vardır. Nur Suresi’nin 32. ayetindeki “içinizden evli olmayanları evlendirin!” hitabında, “evlensinler” denilmemiş de “evlendirin” denilmiş. Öyleyse, bunu yapacak birinin olması gerekir ki bu da velidir.
“Kadınların, kendilerini boşayan kocaları ile tekrar nikâhlanmalarını engellemeyin!” (Bakara Suresi, 2/232)ayetinin inmesine sebep olan hadise şöyledir: Ma’kıl ibn Yesar’ın eniştesi, kız kardeşini boşadıktan sonra tekrar nikâhlamak istemiş, Ma’kıl da buna karşı çıkmıştı. Bunun üzerine az önceki ayet inmiş, Ma’kıl, Allah Resulüne, “ne yapayım” diye sormuş, Allah Resulü de, “kardeşini o adama nikâhla” buyurmuştu. O da kardeşini, eski kocasına nikâhlamıştı. Eğer, velisiz nikâhlanmak söz konusu olsaydı kadın, abisini dinleme lüzumu duymadan, kendisi tekrar eski kocasına dönebilirdi. Zaten dönmeyi de istiyordu. Bu ayet ve ayetin inmesine sebep olan hadise, velisiz nikâhın caiz olmadığına en önemli delil olarak serdedilir.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), “Hangi kadın velisinin izni olmaksızın nikâhlanırsa onun nikâhı batıldır!” buyurmuşlar ve bunu üç kere tekrar etmişlerdir. (Ebu Davud, Nikâh 20; Tirmizi, Nikâh 14)Bir başka hadislerinde de şöyle buyururlar: “Velisiz nikâh, yoktur!” (Tirmizi, Nikâh 14; Ebu Davud, Nikâh 20)
Nikâhta velinin izni şart değildir diyen sadece Hanefi mezhebidir. İmam Azam ve onun talebesi İmam Ebu Yusuf, akıl baliğ olan bir kızın kendi iradesiyle evlenebileceğini, babasının ya da annesinin iznini alması gerekmediğini belirtirler. (Hidâye, 1/231) Ancak, anne baba sonradan damatlarının kızlarına denk olmadığını anlarlarsa evliliği bozma yetkileri vardır. Görülüyor ki, Hanefi mezhebi de meseleyi tamamen “özgürlük” çerçevesinde ele alıp işin ucunu bırakıvermiyor. Kaldı ki, mezhepte hakim olan görüşlerden biri de, her ne kadar kızın, babasından izin alması gerekmiyorsa da edeben babasını annesini haberdar etmesidir. Zira evliliğin daha sonra sağlam devam etmesi ve anne babayla evlatlar arasında küslük yaşanmaması için böyle bir haberdarlık, büyük bir ehemmiyet arz eder.
Netice
Özetle diyebiliriz ki, şahitlerin varlığı nikâhın geçerli olması için yeterli görülse de, evliliğin ilan edilmesi ve velinin izninin alınması bugün daha bir ehemmiyet arz etmektedir. Zira, gizli evliliklerden dolayı bugün pek çok insan mağdur olmakta, nice anne-babanın evlatlarıyla arası açılmaktadır. Dolayısıyla toplum içerisinde bir huzursuzluk yayılmaktadır. Halbuki biz Müslümanlar toplumu yıkmak için değil sağlam bir toplum oluşturmak için evleniriz. Öyleyse, evlatlar evlenmek istediklerinde, acele etmemeli, hislerine kapılmamalı, evliliği akıl-mantık planında düşünmeli, kendi fikirlerinin yanında anne-babalarıyla da istişare etmeli, onların da rızasını almalı ve herkesin bileceği şekilde evlenmelidirler. Anne babalar, yani veliler ise, çocuklarının böyle bir talebi olduğunda hemen karşı çıkmamalı, elden geldiğince münasip birilerini bulmaya çalışmalı, kendileri bulamıyorlarsa bulabilecek insanlara danışmalı, çocuklarının buldukları adayları makul bir çerçevede değerlendirmeli ve meseleyi hep istişare ortamında halletmeye bakmalıdırlar.
Kaynaklar:
El- Hidaye
Bidayetü’l Müctehid
Fetavay-ı Hindiyye
Fıkhu’s Sünne