608
Hüsn-ü zan insanlar hakkında iyi fikirli olma, güzel düşünme manalarına gelmektedir. Adem-i itimad ise; insanın zaaflarına karşı tedbirli olma demektir.
Adem-i itimad meselesini üç kategoride değerlendirebiliriz.
- İnsanın kendisine karşı adem-i itimadı: Yani, insanın kendi nefsine güvenmemesi. Zira, potansiyel insan nefsi, kötülüğü ister. (Yusuf Suresi, 12/53) Öyleyse insan kendisine verilmiş güzel kabiliyetleri hayırlı yollarda kullanmanın yanı başında nefsine karşı da tedbirli olmalı, ben etkilenmem, ben bozulmam, ben kaymam diyerek kendini emanette görmemelidir. Emanette görerek günaha açık işlerden uzak durmalı ve kaymaya müsait yerlerde dolaşmamalıdır.
- İnsanın bir Müslüman kardeşine karşı adem-i itimadı: Müslümanlar arasında hüsn-ü zan esastır. Ancak bir beşer olarak herkeste günaha açık taraflar vardır. Hele bazı insanların öne çıkan öyle zaafları vardır ki, bunlarla kayıp gitmeleri her an söz konusudur. Öyleyse bu insanları, kayacakları zemine yaklaştırmamak gerekir. Mesela, para zaafını bildiğimiz bir insanı maliye işleriyle vazifelendirmemeliyiz. Mesela, benim çocuğum akıllıdır ne yapacağını bilir deyip tedbirsiz zeminlerde dolaşmasına, kötü arkadaşlarla içli dışlı olmasına müsaade etmemeli, takibi ve tedbiri elden bırakmamalıyız. Evet, özellikle idarecilerin, anne babaların ve insanlar üzerinde söz sahibi olanların bu hususa çok dikkat etmeleri gerekir.
- Bir de, art niyetli insanlar vardır. Nifak sıfatları taşıyordur üzerinde ve bu sıfatlar onda faal haldedir. Bunlarla iyi geçinme yollarını araştırmalıyız ama hiçbir zaman tam itimad etmemeli ve sırlarımızı vermemeliyiz.
- Son olarak düşman kesime karşı durumumuz söz konusudur ki, bu zaten bilinen bir meseledir. Evet, düşmana hiçbir zaman hüsnü zan da edilmez itimad da.
Hasılı, hüsnü zanla adem-i itimad arasındaki dengeyi korumak, insanın kendisi de dahil herkes için geçerlidir. Ne zaman nasıl davranılacağı ise, insanın basiretine ve firasetine bağlıdır.
Ayrıca bkz.