Hadislerde imanın ileri dereceleri anlatılır. Bir hadiste bu ileri derece “ihsan” ifadesiyle anlatılır. İnsanın bu şuura yükselmesi ancak laubaliliği terk etmesiyle mümkündür. Ciddiyet, kulun imanının kemaline işaret eder.
Cibril hadîsinde, ihsan mertebesi en son merhale olarak ele alınmaktadır. Allah Resûlü’ne gelen Cibril, evvela imanı, sonra İslâm’ı sormuş ve bunlara Allah Resûlü’nün verdiği cevapları tasdikten sonra da, “İhsan nedir?” diyerek ihsanı sormuştur. Efendimiz de O’na şu cevapla mukabele etmiştir:
“İhsan, senin Allah’ı görüyor gibi O’na kulluk yapmandır. Her ne kadar sen O’nu görmesen de O seni görmektedir.” (Buharî, İman, 37; Müslim, İman, 1.)
Bu mertebeyi yakalama da, ancak azami takva, zühd ve velayet ile olabilir. İnsan, evvela o noktaya ulaşmayı bir ideal ve gaye haline getirmeli; sonra da, oraya götüren yolları bir bir denemelidir.
“Mâlâyani”, insanı hiçbir zaman alâkadar etmeyen, gereksiz ve onun ne bugünü ne de yarını için hiçbir faydası olmayan lüzumsuz şeylerle meşgul olması demektir. Öyle ki, meşgul olduğu şeylerin, ne şahsına, ne ailesine ne de milletine hiçbir faydası yoktur. İşte İslâmiyet’teki güzellikleri yakalayabilmiş biri aynı zamanda laubalilikten de uzaklaşmış demektir. İnsan daima, yüce ve yüksek meselelerle meşgul olmalı, uğraştığı her mesele ya doğrudan doğruya, ya da dolayısıyla, hem kendine, hem ailesine hem de cemiyete faydalı bulunmalıdır. Bir cihetle, ciddî insan olmanın tarifi de budur…
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası