Şeytan, insanın cibilli düşmanıdır ve insanı takva libasından etmek için elinden gelen herşeyi yapar. Bu ise insanın Allah’dan uzaklaşması demektir. Her halde bir insanın bu hale düşmesi, şeytanı sevince boğar. Kur’an, bu mevzuda bizi uyarır ve dikkatli olmaya çağırır.
“Ey Ademoğulları! Şeytan ana-babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak Cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belaya düşürmesin. Çünkü o ve tayfası, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları inanmayanların dostları yaptık.” (A’raf, 7/27)
Şeytan durmadan sizin ayıp ve kusurlarınızla uğraşır ve hakkınızda ne planlar ne planlar çevirir. Ve tabii en başta sizi takvadan uzaklaştırır. O sizi şehvetle vurduğu zaman yolların en kestirmesini bulmuş demektir. Zira şehvet iradeyi gevşeten ve insanı şeytanın oyuncağı yapan en tehlikeli bir silahtır. O size daha hilelerle yaklaşır ama, siz bunları sezemezsiniz. Çünkü o sizi, sizin onu görmediğiniz yerlerden, yani size ait boşluklardan temaşa eder. Siz onun tayfasını da göremezsiniz; çünkü o ve kabilesi, sizin göremeyeceğiniz tabyalarda mevzilenmişlerdir. Hiç beklenmedik bir anda sızar gelir ve sizi kalplerinizden vururlar. Ayrıca ayette “Biz, şeytanları inanmayanların dostları yaptık.” buyurulmaktadır ki, insan, inancı nispetinde şeytana buğzeder ve ona karşı tavır alır. İnanç azaldıkça da şeytanla dostluk bağları kuvvet kazanır.
Öyle ise ey inananlar! Sakın şeytana kanmayın ve onun oyunlarına aldanmayın. Ortada kurtuluşa taşıyan bir Sefine-i Nuh var; bu sefine, imandır, Rabbe bağlılıktır. Ona binin ve şeytânî tayfların, şeytânî dalgaların sizi sizden uzaklaştırmasına meydan vermeyin! Zira onun dalgaları araya girerse kurtulamaz ve “Bugün kurtulan yoktur” ayetinin şumulüne dahil olursunuz.
İşte, böyle bir akıbete düşmekten korkun, sahilden ayrılmayın ve ilk fırsatta sefineye girmeye bakın!. Yani sürçme ve düşmelerinizle, tevbe arasında öldürücü fasılalara takılmayın” Yani hemen istiğfar ve tevbeye koşun! Kalp ve kafanızı daima murakabe altında tutun; tutun ki, şeytan ve avanesi o mahrem açıklarınızdan içinize sızmasınlar. Hatta hayallerinizi bile mutlaka korumaya çalışın ki, o hayallerinizde size fısk kapılarını açmasın. Evet, ona böyle bir adım atma cesareti vermesin. Çünkü her adım bir başka adımla neticelenir ve sonunda şeytan da asıl istediğini elde etmiş olur. Böyle birşeyin olmaması için, şeytandan size bir dürtü geldiğinde, hemen istiaze edip kendinize geliniz ve Rabbiniz olan Allah’a sığınınız. İşte her zaman üzerinde durulacak yol budur ve Kur’an size bu yolu salıklamaktadır.
“Allah’tan korkanlar, kendilerine şeytandan gelen vesveseler dokunduğu zaman, (Allah’ı) hatırlayıp hemen gerçeği görürler. (A’raf, 7/201)
İşte bu, şeytandan gelebilecek herhangi bir esinti, tesir ve tayf karşısında takva dairesine girmiş insanların tavrıdır. Hayallerinizde olsun, az çizgiden çıkmanız, istikametinizi koruyamamanız, sizi onların kuklası haline getirir. Aksine, gönlünüz takvaya, gözleriniz de hakikata açık olursa, İlahî siyanet altında sayılırsınız. Evet, takva ehlinin kalbine, gönlüne ve kafasına şeytanın yol bulup girmesi mümkün değildir. O, olsa olsa onların ancak, hayal harimlerinin dış avlusunda dolaşabilir.
Kaynak: Varlığın Metafizin Boyutu, “İnsanın Cibillî Düşmanı“