Hep sorulur: İrademi güçlendirmek istiyorum, ancak yapamıyorum. Kendime bir program çiziyorumama uygulayamıyorum, araya maniler giriyor. Karar veriyorum fakat kararımda sebat edemiyorum. İrademi güçlendirmek için ben ne yapmalıyım?!
İrade, akü gibidir; kullandıkça dolar, doldukça da kuvvetlenir. Fakat iradenin, akü gibi belli bir kullanım süresi yoktur. Ömür boyu kuvvetlenmeye devam eder. Bu sebeple, irademi kullanamıyorum, iyi şeyler yapmaya karar veriyorum fakat yapamıyorum diyenlerin en büyük ilacı, iradeyi kullanmaktır. İrade böyle sırlı bir varlıktır. Evet, küçük küçük amellerle de olsa iradeyi kullanmalıdır. Zira insan iradesini ortaya koyabildiği, onunla kendini ispat edebildiği ölçüde insandır. Yoksa hayvandan farkı kalmaz. Zaten insan iradesini kullanmadıkça hayvani hayata yaklaşır, kullandıkça da melekleşmeye başlar.
Başka bir benzetmede bulunacak olursak, irade yeni araba gibidir. Yeni arabalar hızlı gidemez. Hız yapmaları için motorun açılması, motorun açılması için de hız yapması gerekir. Hız yaptıkça motor açılır, motor açıldıkça daha da hızlanır. İşte irade de kullandıkça kuvvetlenen, esrarengiz bir yapıya sahip, sırlı bir şeydir.
Denebilir ki, bir açıdan insan, kendi iradesini görmek üzere yaratılmıştır. Evet insan iradesini kullanacak, enini boyunu kendisi görecek, sonra da en büyük irade sahibi Zat’a yönelecek ve diyecek ki, “Ya Rabbi neyi yaptım dediysem, aslında hepsi Sen’in yaptırmanla oldu.. Ben hayır adına ne yaptıysam bütün bunları yaptıran Sen’din. Bana düşen ise sadece kusurlardır.” Bir insanın yürekten bunu diyebilmesi ve duyabilmesi için iradesini kullanması gerekir. İradeyi kullanmadan insanın kendini tanıması zor olacağından, Allah karşısında ben yapmadım Sen yaptırdın demesi, içi tam dolu olmayan bir söz olur. Daha doğrusu, iradesini kullanmayan insan böyle bir şey diyemez. Çünkü o, kendi kendine her şeyi yaptığını ya da yapacağını zanneder, kendi kendini köreltir. Büyük zatların bütün iradelerini kullandıktan sonra Allah’ın huzurunda dünyanın en günahkar insanı gibi yalvarmalarının altında da bu vardır. Onlar iradelerinin hakkını tam vermişlerdir, kendi mahiyetlerini çok iyi tanımışlar, aslında insanın, Allah’ın iradesi olmadan bir şey yapamayacağını vs. çok iyi anlamışlar, sonra da bu özellikleriyle Allah’ın huzurunda yanmış yakılmışlardır. Allah Tealâ da onların iradelerin sürekli fer vermiştir.
Tekrar başa dönelim: İnsan, iradesini kullanmalıdır. Tabi iradeye destek veren bazı yan unsurları unutmamak gerekir. Bir defa irade, tek başına bir mekanizma değildir. O, vicdan mekanizmasının içinde yer alan bir fakültedir, bir parçadır. Diğer fakülte ve parçalar, kalp, his ve zihindir. Mekanizma içindeki parçaların herbiri hayır istikametinde kullanıldığında diğerlerine olumlu yönde tesir eder, şer yoluna sevk edildiklerinde ise olumsuz tesirle birbirlerine zarar verirler. Öyleyse iradenin güçlenmesinin bir yolu da kalbi, hissi zihni yaratılış hikmetleri istikametinde kullanmaktır. Kalp, Allah’ı zikirle güçlenir, tatmin olur. His, Allah’ı sevmekle, Allah’tan ötürü mahlûkata muhabbet beslemekle kıvamını bulur. Zihin, Allah’ın sanatını, eserlerini, fiillerini tefekkür etmekle zinde kalır. Bunlar yapılırsa iradeye fer gelir, şevk gelir, o da kalkar ibadetlerini eda eder, en ufak bir iyiliği dahi küçük görmeden yapar ve böylece kulluğunu yerine getirir.
İradeyi kuvvetlendirmenin bir diğer yolu da ona yapabileceği küçük hedefler göstermek, büyük hedefler koyup yapamamak suretiyle ümidini kırmamaktır. Evet irade çocuk gibidir. Küçük şeylerden başlayarak alıştıra alıştıra eğitilir, terbiye edilir ve zamanla Allah’ın izniyle sarsılmaz bir yapı haline gelir. Bediüzzaman Hazretleri, asrımızın insanına seslenirken takva dairesini kolay gösterir ve der ki, büyük günahlardan sakınan, farzları yerine getiren, günlük beş vakit namazını kılan, yıllık orucunu tutan takva dairesine girmiştir. Namazı anlattı yerde, abdestiyle beraber beş vakit namazın farzlarını kılmak için bir saatin yeteceğini söyleyerek 24 altın misalini verir. Evet, Allah’ın verdiği 24 altın kıymetindeki 24 saatin sadece bir saatini Allah yoluna vermekle namaz gibi büyük bir ibadet yerine getirilmiş olmaktadır. İrade bu misal karşısında insafa gelir ve der ki, evet 24 saatten sadece bir saatini Allah’ın huzurunda durmak için vermezsem ben insan değilim. Nefis bile bu mantığa razı olur. Öyleyse günlük veya aylık olsun,iradeyi güçlendirecek kolay programlar yapılmalı, altından kalkılmayacak, yapılmayacağına kendisinin bile inanmadığı hedefler koyulmamalı.Bu arada iradenin güçlenmesinde bize göre bir sınırının olmadığı da bilinmelidir. Yani irade sürekli güçlenebilir, belli bir sınırı yoktur.
İradeyi güçlendiren diğer bir husus, duadır. Dua Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle hayra kuvvet verir. Dua dua yalvaran insanın tembellik yapması düşünülemez. Öyleyse gönülden duaları dilimizden eksik etmemeliyiz.
İradeyi güçlendirecek diğer bir şey de istikbaldeki güzel mükafaatlardır. Allah, inanan ve amel-i salih işleyenlere cennetleri vadetmiştir. İradenin zayıfladığı demlerde ya da daha da kuvvetlenmesini istediğimizde cennetleri anlatan ayetlere müracaat etmeli oradan şevk almalı.
Bir diğer mevzu da, cezanın varlığını bilmektir. Evet, özellikle gençlik dönemlerinde, iradeyi iyi yönde kullanmamanın bir cezasının olduğunu bilmek, iradeyi uyandırır, ata vurulan kamçı vazifesi yapar.
Son olarak şunu da hatırlatmakta fayda vardır. İnsan tek başına iradesini tam kullanamayabilir. Bu yüzden iyi bir çevreye ihtiyacı vardır. Özellikle zamanımızda güzel bir arkadaş, komşu ve iş arkadaşı çevresi, bu çevreyle yapılan güzel faaliyetler, tatlı sohbetler insanın başka zaman yüzde yirmi beş kullanacağı iradesinin gücünü yüzde yüze çıkarabilir.