Değerli kardeşimiz,
Evvela şu hususun iyi bilinmesi gerekir ki namaz bir ibadettir. İbadetlerin ibadet hükmünü kazanabilmesi için dinin belirlediği emirlere ve şartlara uygun olması gerekir. İbadetler ancak, Allah emrettiği için O’nun istediği zamanda, O’nun gösterdiği şekilde ve O’nun rızasını kazanmak niyetiyle yapıldığında ibadet hükmüne geçer. Dinin belirlediği zaman ve formatın dışında ibadet adına yapılanlar, ibadet hükmünü almadıkları gibi bir kıymet de ifade etmezler.
Bu itibarla namaz ibadeti Kur’ân’da nasıl emredilmiş, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından nasıl gösterilmişse aynen öyle korunup uyguladığında, herhangi bir değişiklik, artırma, eksiltme yapılmadığında, ibadet hükmünü kazanır. Aksine insan, Allah’ın koyduğu kurallara, kendi mantığını ve tasarruflarını karıştırırsa, ibadeti kendi mana ve muhtevasından çıkarmış ve dolayısıyla Allah’a yakınlaşma vesilesi olan ibadeti, bir uzaklık sebebi hâline getirmiş olur.
Bu konuda Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), günümüzde mevzu edilen bu sorunun cevabını asırlar öncesinden vererek şöyle buyurmuştur:
لَا يَقْبَلُ اللّٰه صَلَاةَ حَائِضٍ إلَّا بِخِمَارٍ
“Büluğa ermiş bir kadının namazı ancak başını örterek kıldığı zaman kabul olur, başı açık kıldığı namaz kabul olmaz.” (Ebû Dâvud, salât 84; Tirmizî, salât 160; İbn Mâce, tahâret 132.)
Dolayısıyla kadının namaz kılarken başını örtmesi gerektiğinde icma ve ittifak vardır ve bir kadın başı açık olarak namaz kılmışsa iade etmesi gerekir. (Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali)
Selametle kalınız.