Bir namazı vaktinde kılmaya “eda”, namazda oluşan herhangi bir eksiklik sebebiyle aynı namazı vakti içinde tekrar kılmaya “iade“, vaktinden sonra kılmaya ise “kaza” denir. Vaktinde kılınamayan namaza “fâite” (çoğulu fevâit) denir. Vaktinde kılınamamış namazı ifade için “kaçmış” anlamındaki fâite kelimesinin kullanılmış olması, bir Müslüman’ın namazı kasten terk etmeyeceğini, vakti içinde eda edeceğini, ancak uyuma ve unutma gibi elde olmayan nedenlerle namazın kaçmış olabileceğini hissettirmesi bakımından manidar bir seçimdir.
Allah Resûlü’nün (aleyhissalatü vesselâm) bu husustaki ifadesi şöyledir:
“Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, hatırladığı vakit o namazı kılsın; o vakit, kaçırdığı namazın vaktidir.” (Buharî, mevakit, 37; Müslim, mesacid, 314-316.)
Vaktinde kılınamamış olan beş vakit farz namazın kazası farz, vitir namazının kazası ise vacip olur. Sünnet namazlar, kural olarak, kaza edilmez. Bununla birlikte sabah namazının sünneti farzı ile birlikte kaçırıldığında o gün güneşin doğup, kerahet vaktinin çıkmasından sonra öğleyin Güneş tam tepede oluncaya kadarki zaman dilimi içinde kaza edilebilir.
Namaz belli vakitlerde yerine getirilmesi gereken bir farz olduğu için, bir özür olmaksızın namazın vaktinde kılınmayıp kazaya bırakılması büyük günahtır ve namazı kaza etmek bu günahı kaldırmaz. Kaçırılan namazı kaza etmek, namazı terk etme günahını kaldırır, fakat vaktinden sonraya bırakma günahını kaldırmaz. Bunun için ayrıca tövbe ve istiğfar etmek gerekir.
Meşru bir mazeret sebebiyle namazın kazaya kalması veya bırakılması günah olmaz. Düşman korkusu veya bir ebenin doğum yapacak kadının başından ayrılması halinde çocuğun veya annesinin zarar göreceğinden korkması gibi durumlar meşru birer mazerettir. Nitekim Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hendek Savaşı’nda namazlarını tehir etmiştir.
Hayız ve nifas hallerinde kadınlardan namaz borcu düşer. Yani kadınlardan bu hallerinde namaz kılmaları istenmediği gibi, bu halde iken kılmadıkları namazları daha sonra kaza etmeleri de istenmemiştir.
Beş vakit namaz süresince ve daha fazla devam eden akıl hastalığı veya bayılma yahut koma halinde namaz borcu düşer.
Müslüman toplumların dışında başka bir toplumda İslâm’a giren, yani yabancı bir ülkede Müslüman olan kimse namazın farz olduğunu ve nasıl kılındığını öğreninceye kadar mazur sayılır. Çünkü böylesi bir durumda bazı emir ve yasakların ayrıntılarını bilmemek mazeret kabul edilir.
Kaza Namazlarının Kılınışı
Kazaya kalmış bir namaz, vakti içinde nasıl eda edilecek idiyse daha sonra kaza edilirken o şekilde kılınır. Meselâ seferde iken dört rekâtlı bir namazı kaçıran kimse bunu ister seferde isterse aslî vatanına döndükten sonra kaza etsin, iki rekât olarak kılar. Aynı şekilde, normal zamanda kazaya kalmış olan dört rekâtlı bir namazı sefer esnasında kaza edecek olan kişi de sefer haline bakılmaksızın bu namazı dört rekât olarak kaza edecektir.
Üzerinde çok sayıda kaza namazı bulunan, meselâ namaza geç yaşlarda başlamış olan kişi, geçmiş namazları kaza ederken “Vaktine yetişip de kılamadığım ilk sabah /ilk öğle /ilk akşam /ilk yatsı namazını kılmaya” şeklinde niyet edebileceği gibi, “Vaktine yetişip de kılamadığım son sabah… namazını kılmaya” şeklinde de niyet edebilir.
Böylece hangi namazı kaza ettiği bir ölçüde muayyen hale gelmiş olur.
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası