Sehiv “yanılma, unutma ve dalgınlık” gibi anlamlara gelir. Buna göre sehiv secdesi, yanılma, unutma veya dalgınlık gibi durumlar yüzünden namazın vaciplerinden birini terk veya tehir etme durumunda, namazın sonunda yapılan secdelere denir. Sehiv secdeleri sayesinde namazda meydana gelen kusur ıslah edilmiş, eksiklik telâfi edilmiş olur. Şu hadis-i şerifler sehiv secdesini anlatır:
“Biriniz namazında şüpheye düşerse doğrusunu araştırsın ve namazını kanaatine göre tamamlasın, sonra selâm versin ve sehiv secdesi yapsın.” (Buharî, salat, 31.)
“Biriniz namazını dört rekât mı yoksa üç rekât mı kıldığında şüpheye düşerse, şüpheyi atsın ve yakinen bildiğine göre davranıp namazını tamamlasın. Selâm vermeden önce de iki secde yapsın. Eğer beş kılmış ise bu secdeler namazına şefaatçi olur, eğer namazını tam kılmış ise bu secdeler şeytanın uzaklaştırılmasına vesile olur.” (Buharî, sehv, 6-7.)
Sehiv secdesinin yapılış biçimi
Son oturuşta tahiyyat duası okunup iki yana selâm verildikten sonra iki secde daha yapılır ve oturulur.
Bu oturuşta tahiyyat duası, “salavat (salli ve bârik)” ve “Rabbenâ âtinâ” duası okunarak, her zamanki gibi önce sağa sonra sola selâm verilir. Sadece sağ tarafa selam verdikten sonra sehiv secdelerinin yapılması daha faziletlidir, ihtiyata uygundur. Bundan dolayı cemaatla kılınan namazlarda cemaatın yanlışlıkla dağılmaması için, yalnız sağ tarafa selam verdikten sonra sehiv secdesi yapılması tercih edilmiştir.
Sehiv için yapılacak iki secde vacip olduğu gibi, secdeden sonraki oturuşta tahiyyat okumak ve selâmla çıkmak da vaciptir. Sehiv secdesi imam için de tek başına namaz kılan kişi için de söz konusudur.
Sehiv secdesini gerektiren durumlar
Daha önce geçtiği üzere namazın farzları (rüku ve secde gibi) vacipleri, (Fatiha ve ardından başka bir sûre veya ayetlerin okunması, tertibe riayet edilmesi gibi) ve sünnetleri (kadelerde salavat okumak gibi) vardır. Namazın tam olabilmesi için bunların hepsine riayet etmek, namazla ilgili yapılması gerekenleri tam ve yerli yerinde yapmaya çalışmak ve iç tadili erkan diyeceğimiz huşu içinde namaz kılmaya özen göstermek gerekir. Bununla birlikte çeşitli sebeplerle bu şartlara riayet etmeyerek terk etme de söz konusu olabilir. Bu durumda ne yapılması gerektiği bilinmeli ve ona göre hareket edilmelidir.
Namazda terk edilmesi söz konusu olabilecek fiil ya farz ya vâcip ya da sünnettir. Bunlardan her birisinin terk edilmesinin hükümleri ayrı ayrıdır.
Şimdi bunların üzerinde duralım:
- Namazın farzlarından birinin tehiri veya vaciplerinden birinin terk edilmesi sehiv secdesini gerektirir. Herhangi bir namazda namaza ait bir farzın kasden veya unutularak terk edilmesi, o namazın yeniden kılınmasını gerektirir. Böyle büyük bir noksanı gidermek için sehiv secdeleri yeterli değildir.
- Bir vacibin kasden terki veya geciktirilmesi bir günahtır. Bundan dolayı sehiv secdeleri gerekmez, böyle bir namazı iade etmek daha iyidir. Bir vacibin sehven terk edilmesi veya geciktirilmesi, sehiv secdelerini gerektirir. Bu şekilde o noksanlık düzeltilmiş olur. Bir sünnetin kasden veya sehven terk edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Fakat kasden terk edilmesi bir kusur olup sevab ve faziletten mahrum olmayı gerektirir.
Malikî ve Şafiî’lere göre sehiv secdeleri sünnettir. Ancak imam sehiv secdelerini yaparsa, cemaatın imama uyması vaciptir. İmam Şafiî’ye göre, sehiv secdeleri iki tarafa selam vermeden önce yapılır.
- Namazın sünnetlerinden birinin veya birkaçının terk edilmesi durumunda bir şey yapılmaz. Bir sünnetin kasden veya sehven terk edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Fakat sünnetin kasden terk edilmesi bir kusur olup, sevab ve faziletten mahrum olmayı gerektirir.
- Bir namazın tam bir rüknünü, bir farzını öne almak veya sonraya bırakmak sehiv secdelerini gerektirir. Çünkü önealmak ve sonraya bırakmak, vacibi terk etmek demektir. Kıyamda “Sübhaneke”den sonra, henüz kıraat yapmadan rükûa varılıp ondan sonra hatırlanarak kıyama dönmekle farz olan kıraatin yerine getirilmesi gibi. Bu durumda önceki rükü geçerli olmaz. Kıraattan sonra yeni bir rükü yapılır. Eğer dönüp kıraat ve ondan sonra rüküa yapılmazsa bu şekilde kılınacak namaz bozulmuş olur. Çünkü böyle bir rekatta rükü gibi tekrarlanmayan rükünler arasında sıraya riayet edilmesi farzdır.
- Namazın rekatlarından birindeki iki secdeden biri yanılarak terk edilip ondan sonraki rekatın veya kadenin sonunda hatırlansa, bunun geciktirilmesinden dolayı namazı iade gerekmez, hemen o secde kaza edilir. Eğer son oturuşta iken hatırlansa, bu secde yapılır ve ondan sonra bu oturuş (kade) iade edilir, daha sonra da sehiv secdeleri yapılır. Bu durumda son rekatta beş secde ile üç kade bulunmuş olur. Çünkü bir rekatta iki secde vardır. Böyle tekrarlanan bir rüknün kısmen sonraya bırakılması, farzı terketmek sayılmadığından namazın iadesini gerektirmez.
Bir rekattaki iki secdeden ikisi de yanılarak öne alınsa, önce iki secde ve ondan sonra rükü yapılmış olsa, bu durumda farz olan tertibe riayet etmek için tekrar rükü ve ondan sonra da secdelere gidilir. Bu tekrar ve iadelerden dolayı da namazın sonunda sehiv secdeleri yapılır.
- Herhangi bir namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Bir rekatta iki defa rükü veya üç defa secde yapmak gibi.
- Birinci ve ikinci rekatlarda Fatiha’nın tekrarlanarak okunması veya arka arkaya okunması veya rüku, secde ve teşehhüdde Kur’an okunması sehiv secdesini gerektirir.
- Bir vacibi yanılarak terk etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Birinci oturuşu veya vitirde Kunut’u veya bayram namazlarında ziyade tekbirleri yahut birinci ve ikinci oturuşlarda Tahiyyat’ı okumayı terk etmek gibi.
Vitir namazında rüküdan sonra Kunut duasının unutulduğu hatırlanmış olsa, artık onu okumak için geri kıyama dönülmez. Rükudan sonra okunması da gerekmez. Çünkü yeri kaçırılmıştır. Rüku halinde hatırlandığı halde de okunması gerekmez. Bununla birlikte okunsun veya okunmasın, her iki halde de sehiv secdeleri gerekir.
Kunut tekbirini unutmak, bir görüşe göre sehiv secdesi gerektirir, bir görüşe göre de gerektirmez.
- Bir vacibin yanılarak geciktirilmesi de sehiv secdesini gerektirir. Birinci veya üçüncü rekattan sonra biraz oturulması, dördüncü rekattan sonra beşinci rekat için ayağa kalkılması, sabah namazının ikinci rekatinden sonra üçüncü bir rekata ve akşam namazının üçüncü rekatından sonra dördüncü bir rekata kalkılması gibi…
Birinci oturuşta (Kade’de) teşehhüd mikdarından fazla oturulup üçüncü rekata kalkmanın geciktirilmesi de sehiv secdesini gerektirir.
- Bir vacibin vasfını değiştirmek, sehiv secdesini gerektirir. İmamın açıktan sesli okuması gereken ayetleri gizlice okuması veya gizlice okunacak ayetleri açıktan okuması gibi. Açıktan okumanın en az derecesi, başkasının işiteceği mikdardır. Gizlice okumanın en limiti de, yalnız okuyanın işiteceği mikdardır.
Gizli okunacak yerde, Fatihanın çoğu yanılarak açıktan okunsa, geri kalanı yine gizlice okunur. Aksine olarak açıktan okunması gereken bir namazda Fatiha’nın bir kısmı gizli okunup ondan sonra açıktan okunması gerektiği hatırlansa, Fatiha yeni baştan açıktan okunur.
- Tek başına namaz kılanın açık veya gizli okumasından dolayı, tercih edilen görüşe göre, sehiv secdesi gerekmez. Ancak öğle namazı gibi gizli okunacak yerde kasden açıktan okursa, günah işlemiş olur.
Tek başına namaz kılanın gündüzün kılacağı nafile namazlarda açıktan okuması mekruhtur.
- İmam, sabah namazında Fatiha suresini unutarak gizlice okuyup sonra hatırlasa, ekleyeceği süreyi açıktan okur, Fatiha’yı iade etmez.
- Farz bir namazda ikinci rekattan sonra oturulmayıp da üçüncü rekata yanılarak kalkmaya yeltenen kimsenin pozisyonu oturmaya yakın ise, oturur, sehiv secdesi gerekmez. Fakat doğrulması kıyama yakın ise, kalkar ve ondan sonra sehiv secdelerini yapar. Çünkü bu durumda vacib olan birinci oturuş terk edilmiştir.
- Sünnet namazlarda ikinci rekatta oturulup da Tahiyyat okunmadan üçüncü rekatta kalkılırsa eğer bu üçüncü rekat daha secde ile kayıtlanmamış ise, oturmaya dönülür, eğer secde ile bağlanmışsa, dönülmez.
- Dört rekatlı farzlarda ikinci oturuş yapılmadan beşinci rekata kalkılacak olsa, henüz beşinci rekat için secde edilmedikçe oturuşa dönülür. Teşehhüdden sonra selam verilip sehiv secdeleri yapılır. Çünkü farz olan son oturuş geciktirilmiştir. Bu geciktirme ise, vacibi terk sayılır. Fakat beşinci rekat için secde yapılmış olursa, bu namaz nafileye dönmüş olur. Artık buna bir rekat daha ilave edilir ve tam altı rekatlı bir nafile namaz kılınmış olur.
- Dört rekatlı, bir farz namazın son oturuşunda selam vermeden yanılarak ayağa kalkılsa, hemen oturuşa dönülüp selam verilir ve sehiv secdesi yapılır. Fakat beşinci rekat için secdeye varılmışsa, buna bir rekat daha ilave edilir. Bu durumda önceki dört rekat ile farz tamamlanmış olur; diğer iki rekat da nafile sayılır ve sehiv secdeleri yapılır.
Akşam namazında ikinci oturuştan sonra bir dördüncü rekata, sabah namazında da oturuştan sonra bir üçüncü rekata kalkılması da aynı hükümdedir. - Namazda zikirlerin, duaların ve tahiyyatın açıktan okunması sehiv secdelerini gerektirmez.
- Farz namazların son üçüncü ve dördüncü rekatlarında kasden susarak Fatiha veya diğer bir süre okunmaması bir hatadır; fakat sehiv secdelerini gerektirmez. Yanılarak sükut edilip Fatiha veya başka bir süre okunmaması sehiv secdelerini gerektirir. İmam Ebû Yusuf’a göre, her iki halde de sehiv secdelerini yapmak gerekir.
- Namaz içinde bir rükün yerine getirilecek kadar düşünceye dalınsa başlangıç (iftitah) tekbirini aldım mı, almadım mı diyecek kadar düşünülse sonra tekbir alındığı hatırlansa, veya alınmamış olması sanılarak tekrar bir tekbir daha alınsa, sehiv secdesi gerekir..
Aynı şekilde üç rekat mı, dört rekat mı kıldığında şübhelense veya Fatiha okunduktan sonra hangi surenin okunacağı üzerinde düşünse, yine sehiv secdeleri gerekir. Çünkü bu durumlarda düşünmenin uzatılmasıyla vacip tehir edilmiş olmaktadır.
- Bir kimse, kıldığı bir namazın rekatlarında şübhelense bakılır: Eğer bu şübhe kendisine ömründe ilk kez arız olmuşsa, o namazı yeniden kılar. Fakat birkaç defa olmuşsa araştırır ve kanaatine göre hüküm verir. Namazı yeniden kılması gerekmez. Araştırmada kalbin şahidliği yeterlidir.
Mesela, sabah namazını kılarken bir rekat mı kıldım, iki rekat mı? diye şübhelenip de bir rekat kılmış olduğuna kalben hüküm verse, ihtiyaten buna bir rekat daha ilave eder. Bu husustaki tereddütlerinden dolayı da sehiv secdeleri yapar. Aksine olarak iki rekat kılmış olduğuna hüküm verirse bu takdirde oturur. Teşehhüdden ve selamdan sonra sehiv secdelerini yapar. Hiç birine karar veremiyorsa, az olanı esas alır, çünkü az olanda kesinlik vardır. Bu durumda bir rekat daha kılar; ancak bu takdirde şübhelendiği rekatin sonunda oturur. Ondan sonra kalkıp o bir rekatı kılar. Çünkü önceden iki rekat kılmış olması ihtimali vardır. Bu durumda namazın sonunda sehiv secdelerini yapar.
- Dört rekatlı bir namaza başlamış olan kimse, kıldığı rekatın birinci rekat mı, ikinci rekat mı? olduğunda şübhe edip bir bir karar veremezse, kendisini bir rekat kılmış sayar ve her bir rekatın sonunda ihtiyat olarak bir kere teşehhüd mikdarı oturur; bu şekilde dört defa kade yapılmış olur. Çünkü birinci sayılan rekatın ikinci ve üçüncü sayılan rekatın dördüncü rekat olması ihtimali vardır.
- Bir kimse kıldığı rekatın ikinci rekat mı, üçüncü rekat mı? olduğundan şübhe etse, bu rekatın sonunda oturmaz. Bir tarafı tercih edemezse, bunu ikinci rekat sayar. Geri kalan rekatları da tamamlar. Akşam namazı ile vitir namazı bu hükmün dışındadır. Bu şekildeki bir şüphelenme bu namazlardan birinde olursa, oturmak gerekir. Çünkü şübhelenilen rekatın üçüncü rekat olması da ihtimal dairesindedir. Bu durumda teşehhüdden sonra bir rekat daha ilave edilir. Çünkü şübhelenilen rekatın ikinci rekat olması da mümkündür. Sonunda da sehiv secdeleri yapılır.
- Dört rekatlı namazlarda, kılınan rekatın dördüncü rekat mı, beşinci rekat mı olduğunda ve sabah namazında kılınan rekatın ikinci rekat mı, üçüncü rekat mı olduğunda, akşam ile vitir namazlarında da kılınan rekatın üçüncü rekat mı, dördüncü rekat mı, olduğunda şübheye düşülse, sonunda oturulur ve teşehhüdden sonra kalkılıp bir rekat daha kılınır. Çünkü bu rekatların üçüncü, dördüncü veya beşinci rekat olması muhtemeldir. O halde ilave edilen birer rekat ile fazla olan mikdar nafile olmuş olur. Sonunda da sehiv secdeleri yapılır. Bu şübhe, kıyam veya rükü veya rükudan kıyama geçiş halinde olduğuna göredir.
İlk secde yapıldıktan sonra şübhelenme olursa, ittifakla namaz batıl olur. Çünkü şübhe edilen rekat fazla olup son oturuşun terk edilmiş olması ihtimali vardır.
- Namazda Fatiha’dan önce başka bir sûre bir harf bile olsa yanılarak okunsa, Fatiha yeniden okunur ardından o sure okunur. Namazın sonunda da sehiv secdeleri yapılır. Fakat bir namazda okunan bir sûrenin altında bulunan sûre okunmak istenirken üstündeki sûre okunsa, bundan dolayı sehiv secdeleri gerekmez.
- Bir kimse namazda, Fatiha okuyup okumadığında şüphe etse, eğer henüz başka sûre okumamış ise, Fatiha’yı okur. Fakat başka sure okumuş ise, artık Fatiha’yı okumaz. Çünkü surenin Fatiha’dan sonra okunmuş olma ihtimali daha kuvvetlidir. Bununla beraber namaz kılanın bu hususta ağır basan bir kanaati varsa ona göre hareket eder.
- Bir kimse, ilk rekatlerde birer sure okuyup da Fatiha’yı okumamış olduğunu secdeye vardıktan sonra hatırlarsa, son rekatlerde Fatiha’yı iade etmez. Çünkü son rekatlarda zaten Fatiha okunacaktır. Bir rekatte iki Fatiha okunması ise meşru değildir.
- Dört veya üç rekatlı farz namazların ilk iki rekatinde Fatiha’dan sonra birer sure veya bir mikdar ayet okunmamışsa, bu sure veya ayetler üçüncü ve dördüncü rekatlarda Fatiha’dan sonra ilave edilir. Eğer bu namaz cemaatle kılınan bir akşam veya yatsı namazı ise, üçüncü ve dördüncü rekatlarda hem Fatiha, hem de ilave edilecek sure açıktan okunur, sonunda sehiv secdeleri yapılır.
- İmamın yanılması, kendi hakkında asaleten, cemaat hakkında da imama uymuş olmalarından ötürü sehiv secdelerini gerektirir. Fakat imama uyan cemaatten birinin yanılması ile ne kendisine ne de imama sehiv secdesi yapmak gerekmez.
- Sehiv secdelerini yapmakta olan bir imama uyulabilir. Bu itibarla sehiv secdelerinin herhangi birinde veya teşehhüdünde iken olması fark etmez. Sehiv secdelerinin ikincisinde imama uyan kimsenin birinci secdeyi ve teşehhüdünde uyan kimsenin de her iki secdeyi kaza etmesi gerekmez.
- Mesbuk, imamla beraber sehiv secdelerini yapar, imamın yanılması, mesbukun imama uymasından önce de olsa hüküm aynıdır. Çünkü mesbuk imama bağlıdır.
İmam teşehhüdde iken daha selam vermeden önce mesbuk kalkarak kıraat veya rüküda bulunduktan sonra, imam selam verip sehiv secdesine gitse, mesbuk da hemen bu secdeye uyar ve evvelce yaptığı kıratla, rüküu aradan çıkar, bunları sonradan kalkıp tekrar yerine getirir. Bununla birlikte mesbuk bu secdelerde imama uymazsa namazı bozulmaz. Namazı bitirince bu sehiv secdelerini kendi başına yapar.
Yine mesbuk secdeye vardıktan sonra, imam sehiv secdelerini yapacak olsa, imamına uymaz, namazını bitirir ve sonra sehiv secdelerini yapar. Eğer bu durumda imama uyacak olursa, namazı bozulur.
- İmam selam verdikten sonra, noksan kalan rekatlarını tamamlamak için ayağa kalkan bir mesbuk, bu rekatlarda yanılmış olursa, sehiv secdelerini yapması gerekir. Önceden imamla beraber sehiv secdeleri yapmış olsa bile bu hüküm değişmez. Çünkü mesbuk, noksan kalan rekatları tamamlarken tek başına namaz kılan gibidir.
- Mesbuk imamla beraber yanılarak selam verse, onun sehiv secdeleri yapması gerekmez. Fakat imamın selamından sonra selam verecek olsa, sehiv secdesini gerekir. Çünkü birinci durumda henüzmuktedi (imama uyan), ikinci halde ise, münferid (yalnız başına namaz kılan) olmuştur. Muktediye, kendi yanılmasından dolayı sehiv secdesi lazım gelmez.
- Bir namazda birden fazla sehiv secdesi yapmaya gerektiren yanılma olsa, bunlar için namazın sonunda yalnız bir defa sehiv secdelerini yapmak yeterlidir. Sehiv secdelerindeki bir yanılma da başka sehiv secdelerini gerektirmez.
- Sehiv secdeleri kasden veya yanılarak terk edilirse, namaza aykırı bir durum olmadıkça, sehiv secdesi yapılır. Fakat teşehhüdden sonra gülmek, konuşmak gibi, namaza aykırı bir durum meydana gelirse veya kerahet vakti girerse, sehiv secdeleri düşer. Sabah namazında selamın peşinden güneşin doğması veya ikindi namazında yine selamdan sonra güneşin (sarararak kamaştırıcılığının) değişmesi gibi…
- Bir imam, sehiv secdesini terk edecek olsa, cemaat da terk eder. Cuma ve bayram namazlarında da, fazla kalabalıktan dolayı bir karışıklığa meydan vermemek için bu sehiv secdeleri terk edilir.
- Sehiv secdesindeki iki secde ile Tahiyyat ve selam vacibdir. Tahiyyattan sonra Salavat ve dua okunması, bu secdelerdeki tekbirler, secde halindeki tesbihler ve iki secde arasındaki oturuş sünnettir.
- Bir kimse, namazını tam olarak kıldığını kesinlikle bildiği halde, sözüne inanılır bir adam ona eksik kıldığını haber verse, onun sözünü kabul etmez. Fakat iki güvenilir adam haber vermişse onların sözüne uyulur. Çünkü böyle bir iki kişinin şehadeti ile doğruluğu gerçekleşen bir haber çok yerlerde geçerli ve bağlayıcıdır. İmam ve cemaat ihtilaf ettikleri takdirde, imamın bilgisi varsa, cemaatın sözü ile hareket etmez, imam kesin bilmiyorsa cemaatın sözünü kabul eder.
- Bir kimse açıktan okunan (akşam, yatsı, sabah) bir namazı imam olup gündüz cemaat halinde kaza ederken, sehven gizlice okusa, sehiv secdesi gerekir. Aynı şekilde gizli okunan bir namazı (öğle, ikindi) imam olarak gece açıktan okuyarak kaza ederse sehiv secdesi gerekir.
- Bir kimse geceleyin nâfile namaz kıldırmak üzere bir topluluğa imam olsa ve unutarak gizliden okusa veya gündüz nâfile namaz kıldırmak üzere imam olup sehven açıktan okusa sehiv secdesi gerekir. Bunu kasden yaparsa isâet işlemiş olur.
Kaynak: Bir Müslümanın Yol Haritası
**
İlave bilgi için: