İslâm hukukuna göre altın ve gümüş, para cinsindendir. Para çeşitlerinin birbiriyle mübadelesine ise sarf akdi denir. Dolayısıyla günümüzdeki sarrafların ve döviz bürolarının yapmış oldukları bütün işlemler, sarf akdinin hükümlerine göre değerlendirilir.
Sarf akdinin diğer akit çeşitlerinden farklı bir kısım özellik ve şartları vardır. Bunların en başında gelen şart ise bedellerin karşılıklı olarak peşin ödenmesidir. Yani sarf akdinin yapıldığı mecliste, taraflar bedelleri birbirlerine peşin olarak vermeli, karşı taraf da bunu kabzetmelidir. Zira Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Altın altınla misli misline ve peşin olarak; gümüş gümüşe misli misline ve peşin olarak satılmalıdır.”[1]1 Buharî, Büyu’ 78; Müslim, Musâkât 81.
Konuyla ilgili diğer bir hadis-i şerifte ise Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:
“Altın ve gümüşten peşin olmayanı peşin olan karşılığında satmayınız.”[2]2 Buharî, Büyu’ 78; Müslim, Musâkât 75.
Hadis-i şeriflerden de açıkça anlaşıldığı üzere sarf akdinde bedellerin karşılıklı olarak peşin ödenmesi zorunludur. Dolayısıyla her iki taraf veya taraflardan birisi için vadenin söz konusu olduğu bir sarf akdi, fasit kabul edilmiştir. Zira vadenin bulunması, akit meclisinde kabzın gerçekleşmesine mâni olur. Fakat taraflar birbirinden ayrılmadan yani akit meclisi dağılmadan vade şartı iptal edilerek peşine çevrilirse bu durumda akit yeniden sahih hâle gelir.
Ayrıca sarf akdinde bedeller karşılıklı olarak peşin verilmediği takdirde ribe’n-nesie (veresiye faizi) ismi verilen bir çeşit faiz muamelesi meydana gelir ki, bu da haramdır. Ribe’n-nesie, aralarında ölçü/tartı ile cins birliği bulunan malların veresiye olarak mübadelesi demektir ki, Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), إنَّمَا الرِّبَا فِي النَّسِيئَةِ “Hiç şüphesiz veresiyede faiz vardır.”[3]3 Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, 6/141 (12113). sözleriyle bunun açıkça faiz olduğunu beyan etmiştir.
Buna göre sarraftan veya başka bir şahıstan altın satın alan bir kimsenin, aldığı altının bedelini peşin olarak vermesi gerekir. Aksi halde hem yaptığı akit fasit olacak hem de kendisi faize girmiş olacaktır. Diğer yandan bu kişinin aldığı altının çeşidi de önemli değildir. Yani veresiye olarak gram, çeyrek veya yarım altın almak caiz olmadığı gibi, bilezik, küpe veya gerdanlık gibi ziynet eşyaları almak da aynı şekilde caiz değildir.
Altının kredi kartıyla satımına gelince, bu konuda iki tür satış söz konusudur: Tek çekimle yapılan satış ve taksitle yapılan satış. Kredi kartıyla taksitli altın satışında araya vade girdiğinden dolayı faiz oluşmakta ve dolayısıyla bu, caiz olmamaktadır. Tek çekim halinde ise, her ne kadar fiyat peşin ödenmiş gibi görünse de araya zaman girmektedir. Zira tek çekimle çekilen paralar, yaklaşık kırk gün sonra satıcının hesabına geçmektedir. Ancak bazı âlimler, sarrafın sattığı altının karşılığının banka tarafından hemen hesabına geçirilmesi durumunda haramlığın ortadan kalkacağını söylemişlerdir.[4]4 Vehbe Zuhayli, el-Muâmelâtu’l-mâliyyetü’l-muâsıra, s. 133. Çünkü onlara göre önemli olan, müşterinin borcunu bankaya ne zaman ödediği değil, sarrafın sattığı ürünün karşılığını hemen alıp almamasıdır. Müşterinin altını almasına mukabil sarraf da bunun bedelini bankadan hemen peşin olarak alıyorsa, bedeller aynı mecliste karşılıklı olarak kabzedilmiş olacağından satış da caiz olacaktır.
Ne var ki böyle bir satış sözleşmesinde de bir kısım mahzurlar vardır. İlk olarak müşterilerin, sarrafın bankayla yapmış olduğu anlaşmayı bilmeleri genel itibarıyla mümkün değildir. İkinci olarak da, pos cihazıyla yapılan satışların karşılığı bankadan peşin olarak alındığında, banka bir miktar kesinti yapmaktadır ki, bunun caiz olup olmadığı da tartışmalıdır.
Bu itibarladır ki, altın alan kimselerin aldığı altının bedelini peşin vermeleri en uygun olan yoldur. Altın veresiye alındığında açıkça haram işlenmekte, kredi kartıyla tek çekimle alındığında da en azından şüpheli bir durumla karşı karşıya kalınmaktadır. İslâm ise şüpheli şeylerden uzak durmayı tavsiye etmiştir. Bununla beraber, günümüzün şartları düşünüldüğünde, altın alımlarında bazen zaruret hali oluşabilir. Alternatifin olmadığı bazı zaruri durumlarda insanlar, bu konuda bazı fetva verenlerin fetvalarına da istinaden, kredi kartlarını kullanarak tek çekimle altın alabilirler.
Diğer yandan altına ihtiyacı olan fakat yanında peşin parası bulunmayan kimseler için karz-ı hasen bir çıkış yolu olabilir. Yani onlar sarraftan altını borç olarak alır ve daha sonra aldıkları altını yine altın olarak geri öderler. Böyle bir muamelede ise şer’an bir mahzur yoktur.
Dipnotlar