وَاَنْذِرْ بِهِ الَّذٖينَ يَخَافُونَ اَنْ يُحْشَرُٓوا اِلٰى رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُمْ مِنْ دُونِهٖ وَلِيٌّ وَلَا شَفٖيعٌ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Enâm sûresinin 51. âyetindeki bu ayet iki şekilde tefsir edilmektedir. Buna göre, iki yorumu yansıtan meâlin her ikisini de kaydetmekte fayda vardır:
- “Allah’tan başka birtakım tanrıların, Allah’ın huzurunda kendilerini kurtaracaklarına inanan o kimseleri sen Kur’ân’la uyar ki, O’nun huzurunda kendilerini savunacak ne bir hâmîleri, ne de bir şefâatçileri olmayacaktır.”
- “Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur’ân ile) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki sakınırlar.”
Taberî, bu âyeti şöyle tefsir etmiştir: Ey Muhammed! Rablerinin huzuruna haşrolunacaklarından korkanları, sen, sana indirdiğimiz Kur’ân ile uyar. Çünkü onlar Allah’ın vâdettiği mükâfat ve cezayı tasdik ediyorlar. Allah’ı hoşnud edecek ameller yapıyorlar ve âhirette kendilerini kurtaracak çalışmalara devam ediyorlar. Onlar için Allah’tan başka –azab ettiği taktirde– Allah’ın azabından kurtaracak hâmileri ve şefâat edenleri yoktur. İşte sen onları kendi nefisleri hakkında Allah’tan sakınmaları, Rab’lerine itaat etmeleri ve ona isyan etmekten sakınarak, öfkesinden emin olmaları için uyar.”
Ayrıca Taberî, âyete şu anlamın da verildiğini kaydeder: “Haşrolunacaklarını bilenleri uyar.” Buna göre âyette geçen الَّذ۪ينَ يَخَافُونَ yani ‘korkanlar’, ‘bilenler’ makamında zikredilmiştir.”
Âyetin iniş sebebi hakkında şu rivâyet zikredilmektedir: “Müşriklerden Utbe, Şeybe ve Mut’im ibn Adiyy gibi ileri gelen kişiler, Ebû Tâlib’e gelerek şöyle dediler: ‘Eğer yeğenin şu bizim köle ve hizmetkârlarımızı yanından kovsa çok rahatlayacağız ve ona tâbi olmamız da kolaylaşacak.’ Ebû Tâlib Hz. Peygamber’e gelir ve bu söylenenleri ona iletir. Orada bulunan Hz. Ömer: “Onların dediklerini bir yapsan da niyetlerini ve bu sözleriyle hangi hedefe ulaşmak istediklerini bir anlasak” diye öneride bulunur. İşte bu olay üzerine Allah, yukarıdaki mezkûr âyetleri indirdi. Hz. Ömer ise yaptığı tekliften dolayı Hz. Peygamber’den (s.a.s.) özür diledi.
Bu âyetle ilgili olarak Elmalılı Hamdi Yazır’ın yorumu, âyeti tüm açıklığıyla izah etmektedir:
“Ve bu vahiyle, o kimseleri inzar et ki, Rab’larının huzuruna çıkmaktan korkarlar. O halde ki, kendilerinin Rabbülâlemîn’den başka ne bir velîleri, ne de bir şefâatçileri yoktur. Gerek vukûuna iman ile olsun ve gerek imkân ve ihtimal üzerine şekk ü tereddütle olsun kalplerinde böyle bir haşir korkusu, bir âhiret hissi bulunduğu halde korunmayan veya korunmasını bilmeyen gayr-i müttakîleri inzar eyle. Yani bunlar içinde, bu sayede ittikâ edecek, korunacak olanlar vardır. Gerçi haşir ve ahireti külliyyen inkâr edenler, yahut ahirete inanmakla beraber Allah’ın azabından kendilerini katiyyen kurtarabilecek Allah’dan başka velîleri ve şefâatçıları bulunduğuna kesin itikad etmiş bulunanlar, meselâ putlarının vesâir ilâh tanıdıklarının ve babalarının, dedelerinin, pirlerinin ve Allah’ın izni olmadan Peygamberlerinin Allah’a karşı kendilerine sahib olup şefâat edeceğine inanmış olanlar, kâbil-i inzar değil iseler de, Allah’dan başka velî ve şefîleri olmadığına inanan veya ihtimal verenler kâbil-i inzar ve teessürdürler.” (Elmalılı, 3/1940.)
Âyet hakkında iki farklı tefsir görüyoruz:
Birincisinde uyarılmak istenen insanlar müslümanlardır. Elmalılı’nın ifadesiyle, “kalplerinde zayıf olsun kuvvetli olsun bir şekilde âhiret hissi bulunup da korunmayan veya korunmasını bilmeyenlerin uyarılması” söz konusudur.
İkincisinde ise, Ebu’s-Suûd ve Şevkânî gibi âlimlerin yorumuna (Ebussuûd, 3/138; Şevkânî, 2/119) göre, âhirette Allah’tan başka birilerinin kendilerini kurtaracağına veya yardım olunacaklarına inanan müşriklerin ve kitap ehlinin uyarılması sözkonusudur.
İkinci yorum, âyetin lafzî örgüsüne pek uygun düşmemektedir. Bizim kanaatimizce, âyette, uyarılmak istenen kimseler, haşre ve neşre inandıkları halde, eskiden sahip oldukları şirk inancını tamamen gönüllerinden silememiş veya tevhid inancını henüz tam hazmetmemiş bulunan bazı yeni Müslümanlar olmalıdır. Böylelikle, eskiye ve câhiliye dönemine âit yanlış inançlar, müslümanların kalbinden tamamiyle ortadan kaldırılmak istenmiştir.
Diğer bir uyarı ise şu âyetle yapılmaktadır:
“Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence hâline getiren, kendilerini dünya hayatı aldatmış olan kimseleri kendi hallerine bırak. Sen, onlara yalnız Kur’ân ile öğüt ver ki, Allah’tan başka yardımcısı ve şefâatçisi bulunmayan hiçbir nefis, işlediği günahlar yüzünden helâke sürüklenmesin. O, her türlü fidyeyi denkleştirse bile, yine ondan kabul edilmez. İnkârlarından dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve acı veren bir azap vardır.” (En’âm, 6/70).
Bu âyette çok açık bir üslup ile inkârcılara hitab edilmiş ve inkârcılar âhiretteki zorluklardan kurtulmaları için dünyada iman etmeleri hususunda ciddi bir şekilde uyarılmışlardır.
Kaynak: Dr. Mesut Erdal, 40 Soruda Şefaat İnancı