Kur’ân’da, üzerinde ciddiyetle durulması gerekli görülen mühim meseleler devamlı olarak tekrarlanmıştır. Böylece Kur’ân, insanların âsi tabiatlarına ve ürkek nefislerine etki eden bir yol bulmuş, kendine ısındırmış ve böylece bir sulh ve sükûn ortamı sağlamıştır.
Bunun en güzel örneklerinden birisi, Kur’ân’ın, tevhid inancını yerleştirmek, şirkin yarasını da tedavi etmek için, değişik yerlerde, bazen açıktan, bazen imalarda bulunarak, bazen veciz, bazen de uzunca bu tekrar vasıtasını kullanmış olmasıdır. Evet, Kur’ân’da bazı cümlelerin, kelimelerin, kıssaların, değişik yerlerde tekrarlandığı görülür. Ancak bütün bu tekrarların bir gayesi ve hedefi vardır. Okuyanı asla sıkmamaktadır. Bazen bir sûrede birçok tekrar olmasına rağmen, insanı bıktırıp usandırmaz. Hatta okuyan veya dinleyen, bir sonraki tekrarda, bir öncekinden daha farklı şeyler hisseder. Mesela tevhidi, bir sûrede bile çokça tekrar eder. Ancak her zaman onun ayrı bir tarafını ele alır. Bunun için bazen bir yönünü uzunca ele alıp, diğer yönünü kısa geçer. Bazen mücerred olarak akideyi takdim eder, bazen bunun arkasından bir delil getirir; bazen darb-ı meselle bunu anlatır; bazen de bir kıssanın arasında zikreder.
Kur’ân’daki tekrarların çeşitli maksat ve hedeflere göre farklı üslupları vardır. Söz konusu hedeflerden birisi, bir şeyi pekiştirmek ve dinleyeni çarpıcı bir şekilde etkilemektir. Mesela:
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ , ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
“Hayır. (Geçici dünya zevklerine bağlanmak doğru değil, sakının bundan.) Hayır, ileride bileceksiniz, Evet, evet! İleride bileceksiniz.” (Tekâsür, 102/3-4)
Burada aynı ifadenin iki defa tekrar edilmesi te’kid içindir. Aynı zamanda bu, tehdit üstüne tehdittir. Nitekim biz de nasihat ettiğimiz birisine: “Ben sana demedim mi, demedim mi ben sana böyle yapma…” deriz.
وَمَا اَدْرٰیكَ مَا يَوْمُ الدّٖينِ , ثُمَّ مَا اَدْرٰیكَ مَا يَوْمُ الدّٖينِ
“O din gününün, o hesap gününün ne olduğunu sen bilir misin? Evet, bir daha söylüyorum: Din gününün ne olduğunu sen bilir misin?” (İnfitâr, 82/17-18)
Buradaki tekrarda da, ceza gününün büyüklüğü ve dehşeti anlatılmak isteniyor ve karşıdakinde bir tesir ve etki meydana getirilmek hedefleniyor.
Söz konusu hedeflerden biri de, bir şeyin büyüklüğünü belirtmek ve korku uyandırmak içindir. Kur’ân-ı Kerim’deki bazı ifadeler, anlatılan şeyin büyüklüğü ve ondan insanların çekinip kendilerini korumaları için tekrar edilmiştir. Buna örnek olarak şunları verebiliriz:
الْحَاقَّةُ , مَا الْحَاقَّةُ , وَمَا اَدْرٰیكَ مَا الْحَاقَّةُ
“Kesin gerçekleşecek olan, evet nedir o gerçekleşecek olan? Gerçekleşecek kıyameti sen nereden bileceksin?” (Hâkka, 69/1-3)
الْقَارِعَةُ , مَا الْقَارِعَةُ , وَمَا اَدْرٰیكَ مَا الْقَارِعَةُ
“Kâria, nedir o kâria? Kâriayı, o kapıları döven ve dehşetiyle kalplere çarpan o kıyamet felaketini sen nereden bileceksin ki!” (Kâria, 101/1-3)
Kâria, kıyametin isimlerindendir. Burada ta’zîm ve korkutma maksadından tekrar edilmiştir. Yani kıyametin o dehşetli anının özelliklerini henüz anlatmadan, karşıdaki muhataplara, meydana gelecek o dehşetli olaylar hissettirilmiştir. Tekrardaki diğer bir hedef de şaşkınlık ve hayranlık uyandırmak içindir. Bazen de tekrar edilen ifadeyle, muhatapların hayretleri uyandırılmak istenmiştir. Buna örnek olarak şu âyeti verebiliriz:
اِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ , فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ , ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
“O düşündü, ölçtü, biçti… Kahrolası, nasıl da ölçtü biçti! Hay kahrolası! Nasıl, nasıl da ölçtü biçti!” (Müddessir, 74/18-20).
Bu ifadeler, kelimeleri değil, sanki bir fırçanın resim yapması hatta ondan da öte âdeta bir film sahneleri gibi zikri geçen bu adamın hareketlerini gözler önüne seriyor. Evvela düşünüp taşındı, sonra da “kahrolası” hükmüne muhatap oldu. “Nasıl da ölçtü biçti?”denilerek de alay edilmekte ve onun bu durumu hayretle karşılanmaktadır. Devamında da hakkındaki beddua ve istinkâri durum iyice ortaya çıksın diye tekrar edilmektedir. Yani onun bu durumu son derece yadırganmış ve böylece azabı hak ettiği vurgulanmıştır.
Diğer bir gaye de, insanları iyice uyarmak ve muhatapta güzel bir kabul bulmaktır. Kur’ân-ı Kerim, bazen karşıdakinin dikkatini iyice uyandırmak ve onda bir etki meydana getirmek için bazı kelimeleri bir veya birbiriyle ilgili iki cümle içerisinde tekrar eder. Buna örnek olarak:
وَقَالَ الَّذِي اٰمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ اَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِۚ يَا قَوْمِ اِنَّمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌۘ وَاِنَّ الْاٰخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ
“İnanan (adam) dedi ki: “Ey kavmim, bana uyun, sizi doğru yola götüreyim. Ey kavmim, bu dünya hayatı (kısa) bir geçinmedir. Âhiret ise ebedî olarak durulacak yerdir.” (Mü’min, 40/38-39)
âyetlerini verebiliriz. Burada iki defa “Ey kavmim” geçmekte ve bununla karşıdaki muhatap uyarılmakta, söylemek istediği şeyi iyice dinlemesi için onun dikkatleri çekilmektedir.
Diğer bir hedef de söz uzadığında onu yeniden hatırlatmaktır. Kur’ân’da bazen cümleler uzun olabilir. Bu durumda muhataplar başta söylenilen konuyu unutabilir veya dikkatleri dağılmış olabilir. Böyle bir duruma düşmemek için, bazı kelimeler cümlenin orta veya sonunda tekrar edilmiştir:
ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
“Sonra Rabb’in şunlardan yanadır ki, cehâletle kötülük işlediler, sonra onun ardından tevbe ettiler, uslandılar. Bun(u yaptık)dan sonra Rabb’in (böyleleri için) elbette bağışlayan ve merhamet edendir.” (Nahl, 16/119)
لَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَٓا اَتَوْا وَيُحِبُّونَ اَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌاَلِيمٌ
“Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azaptan kurtulacaklarını da sanma; elem verici azap onlaradır.” (Âl-i İmrân, 3/188)
Tekrardaki ayrı bir hedef, tekrarı ilgilendiren bir anlamın yeniden iadesidir. Yine Kur’ân-ı Kerim’de bazı cümlelerin aynı sûre içerisinde belli aralıklarla yeniden tekrar edildiğini görürüz. Bu tekrarlar lüzumsuz ve maksatsız olmayıp, her birinin ayrı bir sebebi bulunmaktadır. Her bir tekrar, kendinden önceki tekrardan farklı bir durumu ilgilendirmektedir. Mesela Rahmân Sûresi’ndeki فَبِاَیِّ اٰلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ “Öyleyken, Rabbinizin hangi nimetini inkâr edebilirsiniz?” (Rahmân Sûresi, 55/13.) ifadesi otuz bir kez tekrar edilmiştir. Bu tekrarların her biri, Cenâb-ı Hakk’ın saymış olduğu ayrı bir nimetten sonra söylenmiş olup, bununla, insanların ve cinlerin bu nimetleri hatırlamaları, Yaratıcılarına şükretmeleri ve görevlerini unutmamaları amaçlanmıştır.
Yine aynı şekilde Mürselât sûresinde:
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ “Yalanlayanların vay haline o gün!” (Mürselât, 77/15)
ifadesi on kez tekrar edilmiştir. Bunun, her âyette tekrarlanmadan önce geçen konunun ifade ettiği manaya göre düşünülmesi gerekir. Meselâ birinci geçtiği yerde hüküm günü, ikincide suçlulara yapılacak azap, üçüncüde Allah’ın ilmi ve gücü, dördüncüde insanoğlunun muhtaç ve sınırlı bir güce sahip olduğu, ilâhî kudretin her şeyi kapladığı ve Allah’ın nimetini inkâr manaları bulunmaktadır.
Anlaşıldığı üzere Kur’ân’da birtakım ifadeler tekrar edilmektedir. Bu bazen bir kelime, bazen bir cümle olabilmektedir. Ancak bütün bunların bir hedefi ve gayesi vardır. Yoksa onların yerine başka kelime veya cümleler bulunamadığından böyle bir duruma baş vurulmuş değildir. Bu tekrarların muhatapları bıktırması şöyle dursun, daha fazla etkilemekte ve tekrarının lüzumu hissedilmektedir. Bu metoduyla Kur’ân, ıslah ettiği kimseleri mükemmel bir şekilde eğitmek, günümüz ifadesiyle pedagojik formasyonu tam bir öğretmen edâsıyla öğrencilerini yetiştirmek ve onlara vermek istediği faydalı bilgileri daha iyi aktarmak amacını gütmüştür.
Kaynak: Kur’an İkliminde Seyahat, Muhittin Akgül