Başta, ayetin hükmüyle “Mü’minler sadece kardeştirler”(Hucurât, 49/10) Kardeş olan Müslümanların birbirlerine sövmesi şöyle dursun, üç günden fazla küs durmaları, gıybette bulunmaları, birbirleriyle alay etmeleri, kötü lâkap takmaları, hatta birbirlerine sûizan beslemeleri bile ayet ve Hadisi Şeriflerin hükmüyle haram kılınmıştır. (Hucurât Suresi’nin meal ve tefsirine bakılabilir.)
Lanetlemeden menetme sadedinde Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Birbirinize, Allah’ın laneti, Allah’ın gadabı ve cehennem temennisiyle bedduada bulunmayın.”Ebu Dâvud, Edeb 53, (4906); Tirmizî, Birr 48, (1977).
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem mü’mini tarif ederken şöyle buyurur: “Mü’min ne ta’n edici, ne lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayasızdır.”Tirmizî, Birr 48,
Müslümanlara sürekli söven, onları lanetleyenler hakkında ise Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem şu mahrumiyeti bildirir: “Lâneti çok yapanlar Kıyamet günü şefaatçi olamazlar, şehid de olamazlar.”Müslim, Birr 85, (2598); Ebu Dâvud, Edeb 53, (4907).
Lanet edilen o lanete layık değilse, lanet lanet edene döner. Peygamber Efendimize kulak verelim: “Şunu bilin ki, kim bir şeye haksızlıkla lanet ederse, lanet kendisine döner.”Ebu Dâvud, Edeb 53, (4908); Tirmizî, Birr 48, (1979).
Sövmenin, lanet etmenin ne kadar çirkin bir şey olduğunu; Müslümanların birbirlerini korumaları, zulüm içinde bırakmamaları, birbirlerinin kusurlarını örtmeleri hakkındaki, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in şu mübarek sözlerinden de çıkarabiliriz: “Sakın zanna yer vermeyin. Zira zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin, haber koklamayın, rekâbet etmeyin, hasetleşmeyin, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, ey Allah’ın kulları, Allah’ın emrettiği şekilde kardeş olun…
Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona (ihânet etmez), zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahkir etmez (hor görmez)…
Kişiye şer olarak, müslüman kardeşini tahkir etmesi yeter…”Buhari, Nikah 45, Edeb 57, 58, Feraiz 2; Müslim, Birr 28-34, (2563 – 2564); Ebu Dâvud, Edeb 40, 56, (4882, 4917); Tirmizi, Birr 18, (1928).
Nerede bu Hadisi Şerifler, nerede bir müslümana sövmek, lanet etmek, hele hele ona karşı düşmana yardım etmek!!
Lanet etmek, sövmek, Peygamberimizin dilinde bu kadar tehlikeli bir unsur olarak bildirildiğine göre lanetin ötesindeki şeyler, daha bir tehlike arz etmekte ve o oranda da Allah’ın azabını çekmektedir. Şu Hadisi Şerif bu gerçeği hatırlatır: “Bir kimse diğer bir kimseyi fıskla veya küfürle itham etmesin. Aksi takdirde, itham edilen arkadaşında bunlar yoksa kelime kendisine döndürülür.”(yani o kelimeye kendisi müstahak olur) Buhârî, Edeb 44.
Peygamberimiz pek çok hadisinde horoza, zamana, rüzgara, ölmüşlere lanet etmeyin der. Bir hayvana bile lanet edilemezken, yaratılanların en şereflisi olan insana nasıl lanet edilir?!
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in neslinden olup, açmış olduğu nurlu yol pek çok şube halinde bugüne kadar devam eden büyük veli Abdülkadir Geylani hazretleri (K.S) el Gunye adlı eserinde Müslümanlara şu tavsiyelerde bulunur:.
Müslüman, hiçbir varlığa lanet etmemelidir. Bu ebrar ve sadıkların ahlakıdır. Böyle davranırsa, kazandığı iyiliklerle beraber Allah’ın koruması altında dünyadaki ömrünü güzel bir şekilde bitirir. Halkın eziyet ve kötülüklerinden korunur, Allah’ın ve kulların şefkat ve merhametini kazanır.
Zulme bile uğrasa, hiçbir varlığa düşmanlık beslememelidir. Zulmedene ne fiilen ne de dil ile karşılık vermemeli, Allah için yapılana tahammül etmelidir. Böyle davranmak kişiyi hem dünyada hem ukbâda yüceltir, yakın-uzak bütün halkın sevgisini kazanır, duaları kabul olur ve izzet sahibi olur.
Ehl-i kıble olan hiç kimseyi kesin küfür, şirk veya nifakla itham etmemelidir. Bu merhametli olmanın gereğidir ve Peygamber yoludur. Allah’ın rahmet ve rızasını kazandırır, azabından ve nefretinden de korur. Neticede kişi bütün varlığa merhametle yaklaşır.
Bir mü’min, hidayetten başka bir şey dilemez
Değil bir müslümana lanet etmek, bir müşrike bile Peygamber Efendimiz ciddi bir sebep yokken lanet etmemiş, sövmemiştir. Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a: “Ey Allah’ın Resulü! Müşriklere beddua etsen, onları lânetlesen!”denilmişti. Allah Resulü şu cevabı verdi: “Ben rahmet olarak gönderildim, lanetleyici olarak değil!”Müslim, Birr 87, (2597).
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Taif’i yirmi günden fazla muhasara altına almıştı. Mücadele iyice zorlaşınca, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Sahabeye Medine’ye dönme emri vermişti. Bazı sahabiler dediler ki; “Ey Allah’ın Resulü, Taif halkına beddua etsen!”Peygamberimiz ellerini kaldırdı ve şöyle dua etti: “Allahım, Sakif’e (Taif halkına) hidayet eyle ve onları mü’minlerin arasına kat!”Devs kabilesi hakkında da benzer talepte bulunulunca Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem aynı duayı yapmıştı: “Allahım, Devs’e hidayet eyle, onları inananlar arasına kat”(Buhari, Müslim)
Yıllar önce de Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Taif’e dinini anlatmak üzere gittiğinde, görülmemiş hakaretlerle ve işkencelerle karşılaşmış, kölesi Zeyd ile beraber Taif’in dışına zor çıkmışlardı. Bir ağacın altına oturup soluklanırken, Cebrail’in “Eğer istersen Allah’ın emri ile şu iki dağı onların üzerine kapatıvereyim”teklifine O, bir mü’minin merhametinin zirvesini gösteren şu cevabı vermişti: “Hayır, eğer yüz yıl sonra da olsa, onların neslinden birisi gelip de iman edecekse, onun hürmetine hayır!”
Mü’minin karakteri budur ve bu olmalıdır. Kendisine yıllarca çektirenlere bile affedici davranabilme, bununla da kalmayıp hidayetleri için onlara dua etme.. Haddi aşan, işleri zorlaştıran, halden, sözden, affetmeden, müsamahadan, mü’mince karakteri sergilemeden anlamayanlar karşısında ise Peygamberimiz’in yaptığı tek şey, bir cümlelik havaledir: “Allahümme aleyke bihim = Allahım, onları sana havale ediyorum!”