Öteden beri Ehl-i Sünnet alimleri, istikbalden haber veren, gelecekten bahseden eserleri ve bu mevzuun işlenmesini tasvip etmemişlerdir. Çünkü bu, insanlarda merakı tahrik edici ve su-i istimale açık bir mes’eledir. Günümüzde bile bu tür şeyler, inanmış veya inanmamış insanlar arasında hâlâ bir hayli revaçta…
Ehl-i Sünnet alimleri istikbale ait bir şey söylemişlerse, mutlaka âyet ve hadîslere dayanarak söylemişlerdir. İtikadî sınırları zorlayacak sahalara kat’iyen girmemişler ve ifade etmek istedikleri hususlarda da: “Allahu a’lem”, “Allah’ın atâsı gelip, onu bozmazsa” gibi kayıtlar düşmüşlerdir.
Bugün, bu hassasiyet gösterilmiyor. Dolayısıyla, istikbal haberlerine kapı açmak bir yönüyle din düşmanlarının ekmeğine yağ sürmek demektir.
Bu ve bunun gibi pek çok sakıncalarından dolayı Osmanlı uleması Şeceretü’n-Numaniyye’yi bastırmamışlardır. Sadece, Selimiye Kütüphanesi’nde mahdut bir nüshası mevcuttur.
Bütün bunlara rağmen, isbat makamında, ehl-i velayetin istikbale ait verdiği haberlerden istifade edilebilir, anlatılabilir. Fakat, isbat makamı teşhir makamından çok farklıdır, bunu da unutmamak gerekir. (Fasıldan Fasıla I, “İstikbalden Haber Verme”)