İçindekiler
Farz namaza konsantre olma adına önem taşıyan bir diğer unsur da ondan önce eda edilecek sünnet namazlarıdır. Sünnet namazlar, farz namazda insanın yüreğinin daha bir dolup ayrı bir dolgunluğa ulaşması adına atılan adımların bir diğerini teşkil eder. Başka bir ifadeyle, henüz farzla gerçek kurbet enginliklerine açılmadan evvel, ılgıt ılgıt ilahî rahmet esintileriyle ruhların bir kere daha kuşatılması, o ana kadar abdest ve namazla adım adım derinleştirilen konsantrasyonun bir kere daha kontrol edilmesidir. Böylece insan, sünnetlerle biraz daha mesafe almış ve Allah’a biraz daha yaklaşmış olacaktır.
Bilindiği gibi, farz namazların dışında kılınan namazların hepsine nafile denir. Bunların bir kısmı günlük beş vakit namaza bağlı olarak kılınır ki, bunlar sabah namazının sünneti, öğle namazının ilk ve son sünnetleri, ikindi, akşam ve yatsı namazlarının sünnetleridir.
Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem), çeşitli hadislerinde, bu nafileler üzerinde durur ve onların önemini uzun uzadıya anlatır. Revâtib sünnetler de denilen bu nafile namazlar, bir hadis-i şerifte toplu olarak zikredilir ve: “Her gün on iki rekâta kim devam ederse, Allah ona cennette bir ev bina eder.” buyrulur. Sonra da bu on iki rekâti şöyle sayar Allah Resulü: “İkisi sabahtan, dördü öğleden önce, ikisi öğleden sonra, ikisi akşamdan sonra, ikisi de yatsıdan sonra.”(Tirmizi, salât 206; Nesei, kıyamu’l-leyl 66)
Diğer hadislerinde ise, bu nafilelerin faziletini ayrı ayrı anlatır. Meselâ; sabah namazının iki rekât sünnetiyle alâkalı: “Sabah namazından önce kılınacak iki rekât nafile namaz dünyanın tamamından daha hayırlıdır.” buyurur ve: “Sizi atlılar kovalayacak bile olsa o iki rekâti terk etmeyin.”(Buharî, teheccüd 27; Müslim, salâtu’l-müsafirin 96) diyerek ne kadar önemli ve faziletli olduğunu bildirmiştir.
Yine Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), öğle namazı nafileleri için: “Kim öğleden önce dört, öğleden sonra da dört (rekât nafile) kılarsa, Allah onu ateşe haram eder”(Ebu Davud, salât 296; Tirmizi, salât 317) buyurur. Aynı şekilde ikindi namazı sünneti için: “İkindiden önce dört rekât nafile kılan kimseye Allah rahmetini bol kılsın.”(Ebu Davud, salât 297; Tirmizi, salât 318.); akşam namazı sünnetini anlatırken de: “Kim akşam namazından sonra hiç konuşmadan iki rekât kılarsa, namazı illiyyûna yükseltilir.”(Feyzu’l-Kadir, 6/167.) buyurur.
Beş vakte bağlı olarak kılınmayan nafileler ise, teheccüd (gece) namazı, kuşluk namazı, evvâbin namazı, Ramazan ayı boyunca kılınan teravih namazı, küsuf namazı, istiska (yağmur) namazı, tahiyyetü’l-mescid namazı, istihare namazı, hacet namazı, tesbih namazı.. gibi namazlardır.
Nâfileler Farzları Tamamlar
Aslında nafile namazlar, “cebren li’n-noksan” teşrî kılınmıştır. Bunun manası şudur; onlar farzlarda meydana gelecek herhangi bir eksikliği gidermek için eda edilir. Haddizatında cebir, herhangi bir yara-bere üzerine sarılan sargı demektir. Dolayısıyla bizim, beş vakit namazla birlikte onlara tahsis edilen revatib sünnetleri eda etmemiz, manevî ve ruhî hayatımızda meydana gelen çeşitli yaraları tedavi edecek, günahlarımıza keffaret olacak ve kıyamette eksik olan farz namazların yerine sayılmak suretiyle cennete girmemize vesile olacaktır.
Allah Resulü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem), bu hakikati ifade eden bir hadisini, Hureys İbni Kabîsa (r.a.) rivayet ediyor:
“Medine’ye geldim ve: “Ey Allah’ım! Bana salih bir arkadaş nasip et!” diye dua ettim. Derken Ebu Hureyre’nin (radiyallahu anh) yanına oturdum. Kendisine: “Ben, Allah’a bana salih bir arkadaş nasip etmesi için dua ettim. Bana, Resulullah’tan işittiğin bir hadis söyle! Olur ki Allah Teâlâ ondan faydalanmamı nasip eder!” dedim. Bunun üzerine dedi ki: “Ben, Resulullah’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim: “Kıyamet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa, hüsrana düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Rab Teâla: “Bakın, kulumun (defterinde yazılmış) nafilesi var mı?” buyurur. Böylece, farzın eksikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra, bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir.”(Tirmizi, salât 305; Nesei, salât 9.)
Kurbet-i İlahîye Vesile Olur
Nafile namazların bir diğer manası ise, kurbet-i ilahî’ye (Allah’a yaklaşma) vesile olmasıdır. Cenab-ı Hakk’a kurbiyet kazanma, O’nun sevgi dairesi içine girme demektir ki, Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir hadis-i şeriflerinde bu hakikati şöyle ifade ederler:
“Allahü Tealâ buyuruyor ki: “Her kim Benim velîlerimden bir velîye düşmanlık ederse, şüphesiz Ben ona îlân-ı harp ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili hiçbir şey ile Benim kurbiyetime mazhar olamaz. Bir de kulum nafileler ile Bana yaklaşır ha yaklaşır ve nihayet öyle bir hâle gelir ki, artık Ben onu severim. Onu sevince de, onun işiten kulağı, gören gözü, tutup yakalayan eli ve yürümesine vasıta olan ayağı olurum (Hâsılı; onun işitmesi, görmesi, tutması, yürümesi doğrudan doğruya meşîet-i hâssa dairesinde cereyan etmeye başlar). Böylesi bir kul Benden bir şey isterse istediğini muhakkak ona veririm. Bana sığınırsa onu hıfz ve sıyânetim altına alırım.”(Buharî, rikak 38.)
Evet insan, nafilelerle Allah’a yaklaşır, O’nun sevgisine mazhar olur. Allah Teâlâ bir insanı sevince, onu başkalarına da sevdirir.
Dereceleri Yükseltir
Yine nafile ibadetler, kulun bir kısım günahlarına keffaret olması hasebiyle, ona bir çeşit derece de kazandırır. Bu yüzden vaktinde eda edilen her nafilenin ayrı bir değeri vardır. Muhbir-i Sâdık, meselâ kuşluk namazıyla alâkalı bir hadislerinde: “Her gün, sizin her bir mafsalınız için bir sadaka terettüp etmektedir. Her tesbih (sübhanallah) bir sadakadır. Her tahmid (elhamdülillah) bir sadakadır, her bir tehlil (La ilahe illallah) bir sadakadır. Emr-i bi’l-maruf bir sadakadır. Nehy-i ani’l-münker de bir sadakadır. Bütün bunlara kişinin kuşlukta kılacağı iki rekât namaz kâfi gelir.”(Müslim, müsafirin 84; Ebu Davud, salât 301.) buyurur.
Demek Allah (c.c.), her nefes alış verişimizde hayatımızı bizlere iki defa bağışlamaktadır. O halde, hayatımızı idam sehpasından her defasında bizlere geri bağışlayan Allah’a şükretmemiz gerekmez mi? İşte, Allah’ın formüle edip belli bir şekle koyduğu namaz, hususiyle de nafileler, O’na karşı böyle bir şükrü eda etme imkânını bizlere bahşetmektedir.
*Bir Müslümanın Yol Haritası, s. 301-304.