Bazı peygamberlere Allah kitap vermiş, bazılarına sayfalar indirmiş, bazılarına bu türden herhangi bir şey vermemiş, sadece önceki peygamberlerin şeriatlarıyla (yol, yöntem ve hukuklarıyla) amel etmelerini istemiştir. Sayfalar, dar bir çevrede küçük topluluklara, ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde indirilen birkaç sayfadan oluşmuş küçük kitapçık veya risalelerdir.
Kur’ân’ı Kerim’de peygamberlere verilen suhuf-i ûlâ’dan (ilk sayfalardan ) bahsedilir. Ayrıca Kur’ân’da Hz. İbrahim’e verilen sayfalardan ve onun soyundan gelen İshak, Yakub, Süleyman, Yusuf ve Zekeriyya (aleyhimusselâm) gibi peygamberlere verilen kitaplardan söz edilir ki bu da, suhuf şeklindeki küçük kitapların varlığını te’yit etmektedir. Kur’ân’da bunun dışında hangi peygamberlere ne kadar sayfa verildiği açıklanmamıştır.
Peygamber Efendimiz’den (sas), Hz. Âdem’e on, Hz. Şit’e elli, Hz. İdris’e otuz, Hz. İbrahim’e on sayfa verildiği nakledilmiştir.
Peygamberlere verilen sahifelerden hiçbiri zamanımıza kadar ulaşmadığından muhtevaları tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte bu sahifelerin iman, ibadet ve ahlâka ait esas ve bilgileri içerdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Neden bazılarına kitap verilmiş, bazılarına verilmemiş sorusunun cevabını Allah’a havale ederek hikmet olarak şöyle düşünebiliriz:
Allah insanların ihtiyacının büyüklüğünden dolayı bazen kitap indirmiştir. Kitapların indiği kavimlere baktığımızda bunların büyük nüfuslu, geniş coğrafyada yaşayan ve derin bir dalalete girmiş olduklarını görürüz. Kitap kadar bir ikaz ve tebliğe ihtiyacı yoksa insanların, bu durumda Allah onlara sayfalarla hitab etmiştir.
Yeni bir kitap ya da sayfaya ihtiyaç yoksa, önceki peygamberlerin yolu ve hükmüyle amel etmelerini istemiştir. Yani, mesele ihtiyaç endeksli cereyan etmiştir denebilir. Ancak yanlış anlaşılmasın bu ihtiyaç, -haşa- Allah’ın insanları ikaz etme ihtiyacı değil, insanların tebliğe ve ikaza olan ihtiyacıdır. Yoksa kalpleri evirip çeviren Allah, bir anda insanların kalplerini kendine çevirebilirdi.