Her çocuk, okul öncesi dönemde, planlı-plansız etkilerle yoğun bir öğrenme ve etkileşim süreci yaşayarak gelişmesini sürdürür. Çocuk bu dönemde, ahlâk ve inanç muhtevalı olan “sosyal ve kültürel kimlik geliştirme”yönünde de önemli mesafeler alır. Dinin kabul ettiği zihnî doğrular/yargılar ve ahlâkî erdemler bakımından olumlu ve olumsuz şekillenmeler de bu dönemde belirgin bir duruma gelir.
Hemen belirtmemiz gerekir ki, din eğitimi, çocuğa sadece ihtiyacı olan dinî bilgileri aktarıp öğretme ve onları zihnine yerleştirme ameliyesi değildir. İslâm’ın, insanı ulaştırmak istediği nihaî hedef, iman, ahlâk ve davranış olgunluğu ile beraber, âhiret mutluluğu da olduğuna göre, elde edilen bilginin, zikrettiğimiz seviyeye ulaşmada sadece temel bir araç olduğu rahatlıkla görülecektir.
Şu anda okullarımızdaki Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersleri, 4. sınıftan itibaren başladığına göre, doğumdan itibaren çocuğu sarması gerektiğini düşündüğümüz dinî değerlerin hemen hemen tek taşıyıcısı anne ve baba olmaktadır diyebiliriz.
Okul öncesi çağda, çocuğa göre, Allah, Peygamber ve Melek gibi kavramlar henüz örtülü anlamlar ihtiva etse de o, bunların üzerindeki sır perdesinin kalkmasını ister ve kendine göre sorular sorarak merakını gidermeye çalışır. Bu çağda, çocuğun dinî nitelikli ilgi ve merakının rasgele, gelişigüzel bir şekilde cevaplandırılması veya cevapsız bırakılması, büyüdüklerinde bu çocukların bazı ruhî boşluklar duymalarına sebep olacaktır. Dolayısı ile, küçük yaşlarda ferdin kişiliğinde meydana gelecek manevî boşlukları ileride kapatmaya çalışmak ise ya çok zor ya da büsbütün imkânsız hâle gelebilecektir.
Resûlüllah’tan (sav), çocuğa güzel isimler verilmesi yönünde, hadis kitaplarında pek çok hadis bulunmaktadır. Bu hadis-i şeriflerden hareketle diyebiliriz ki, din eğitimi faaliyeti daha çocuğun ilk günlerinde bu şekilde başlatılmış olmaktadır. İleriki günlerde ise içinde Allah sözünün geçtiği Mâşaallah, Allah bağışlasın, Allah’a emanet ol, Allah’a ısmarladık vb. gibi sözler ve dualar, çocuğun sürekli bu söze muhatap olmasına imkân tanıyacak ve olumlu etkilenmeler meydana gelmiş olacaktır (Öcal, s).
Öyle ise, ailede, okul öncesine ait dinî eğitim-öğretim faaliyetleri programlanırken, gerekli görülen zihnî tedbirler, ilk etapta, bazı dinî kavram ve ifadelerin tekrar edilmesi şeklinde olabilir. Çocuğun küçük yaşta sık sık duymaya başladığı Allah, cami, ezan, Müslüman, Kur’ân vb. kelimeler, onun anlayış ve ifade kabiliyetine göre tekrar edilerek manevî duyguların tedricen artacak bir şekilde hissettirilmesine çalışılabilir.
Ayrıca, çocuk yemek yemeye başladığında ve sonrasında, uyuyacağında “euzu billahi mineş-şeytanir-racim”demeye, dua etmeye yavaş yavaş alıştırılabilir; çevresi ile olan ilişkilerinde, yaşı arttıkça iyilik duygusuna yönlendirilip, varsa olumsuz tutum ve tavırlarından uzaklaştırılmaya çalışılabilir. (Cebeci, “Genel Din Eğitimi Çağı ve İlkokullarda Din Dersleri”, Orta Dereceli Okullarda Yürütülen Din Eğitim-Öğretiminin Problemleri, s. 84-90).
Çocuk görerek, duyarak, taklit ederek öğrenir. Kişiliği de, çevresinde görüp-duyduklarına göre oluşur. Bundan ötürüdür ki, din eğitimine en sağlıklı başlangıç, çocuğun, dinin yaşandığı bir ortamda, hayatını dinin gereklerine göre düzenleyen bir aile ya da çevre içinde bulunması ya da bulundurulması ile gerçekleşebilir. Temel Eğitim Yasası’na göre çocuklarımız ancak 10 yaşlarında, ilköğretim 4’üncü sınıfta iken Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Derslerini almaya başlar. Bu da demektir ki, çocuk bu yaşa gelinceye kadar, kendisine öncelikle ebeveyninin dinî tutum ve davranışlarını örnek olarak alabilecektir. Sadece bu faktör bile, anne-babanın çocuklarının dinî eğitiminden birinci derecede sorumlu olduğunu göstermeye yetmektedir.
Çocukta Allah Mefhumu ve İnancı
Çocuk hangi yaşta Allah mefhumunu tanımaya başlar? Bu, gerçekten güç bir sorudur. Genellikle 3-4 yaşından itibaren dünyayı ve kendi varlığını soru konusu yapan çocuğun dinî fikirlerle temas ettiği kabul edilir. Çocuğun Allah kavramı ile karşılaşması sadece yaş faktörüne bağlı değildir. Olgunlaşmanın yanında, çevrede yaşanan dinî hayatın onun üzerindeki etkisi de küçümsenemez (Selçuk, s.70).
Dinî bilgilerin çocuklara 3-4 yaşından itibaren verilebileceğini, her şeyi yaratan, düzene koyup idare eden Allah tasavvurunun, çocukların o yaşlardaki anlayışlarına zor gelmeyeceğini söyleyebiliriz. Esasen çocuk düşünmeden, şüphelenmeden ve itiraz etmeden inanmaya hazır olduğundan, söylenenlere içtenlikle inanır. Buna sadece dilde inanma denmez. Bu, aynı zamanda ruhun da kabulü ve inanışıdır. Tabiî olan da budur. Çünkü çocuk, inanmakla kendini güçlenmiş ve Allah’a yaklaşmış hisseder. Böylece o, hayatı iyi, güzel ve yaşamaya değer bulacak ve o nispette yaşama gücü artacaktır.
Büyüklere bir çok sorular sorması, onun öğrenme merakını, olumlu yaklaşımını gösterir. Bu sebeple çocuğa Allah inancı hakkında bilgiler aktarırken, bu bilgilerin anlaşılır olmasına bilhassa dikkat etmek, Allah’ın büyüklüğünü, her şeyin yaratıcısı, bütün iyilik ve güzelliklerin sahibi olduğunu öncelikle belirtmek gerekir (Ayhan, s).
Dinimizin en temel konusu olan Allah inancı, bu yaşlarda şu şekilde de verilebilir: Allah, bütün varlıkları yaratan ve insanları onlardan daha üstün kılan ve seven, özellikle çocukları daha çok seven ve koruyan, besleyip büyüten, sayılamayacak güzelliklerde yiyecekler ve içecekler veren, çiçeklerle, hayvanlarla tabiatı dolduran, suçları ve yanlış davranışları hemen cezalandırmayıp, farkına varıp vazgeçmemiz için zaman tanıyan, davranışlarımızın iyi ve güzel olanlarına büyük ölçüde mükâfatlar veren, yaptığımız bir iyiliğe karşı daha başka pek çok iyiliklere ulaşmamızı sağlayan Yüce Rabbimizdir (Ayhan, s).
Ya da çocuğumuza; nimetleriyle bizi perverde eden Allah’ın (cc) şefkati, Rahmâniyeti ve Rahîmiyeti onun anlayacağı şekilde anlatılabilir. Allah’ın (cc) bizi nasıl beslediği, baktığı, büyüttüğü, bize nasıl sevgi verdiği anlatılır ve: “O (cc), çok şefkatlidir, bizi korur, bütün belâlardan muhafaza, himaye ve vikaye eder”denilerek, çocuklarda O’na karşı güven, itimat ve sevgi hissi coşturulmalıdır. Hattâ en küçük yavruların, dahası haşaratın, Allah’ın (cc) re’fetiyle, rahmetiyle beslendiği uygun bir dille ona anlatılarak, Rabbisiyle olan münasebeti sağlama bağlanılmalıdır.
Kaynak: Çocuğun Din Eğitimi, Musa Kazım Gülçür