İçindekiler
Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Kadınlara Merhameti
İslâm’dan önce kadınlar çok perişan hâldeydiler. Kadının ne ailede ne de toplumda hiçbir hakkı yoktu. Kadınlar âdeta alınıp satılan bir mal durumundaydı. Hattâ İslâm’dan önce insanlar, kadın nedir? Bir ruhu var mıdır, yok mudur diye tartışmaktaydılar. Kadın, toplumda daima hor görülen ve aşağılanan bir yaratık olarak değerlendiriliyordu. Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu. Kadınlar şefkat ve merhamete muhtaçtılar.
Peygamberimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün insanlığı kuşatan şefkat ve merhameti kısa zamanda kadınlar üzerinde de görülmeye başladı. Onları insanların ayakları altında ezilmekten kurtararak o kadar yüceltmiştir ki, “Cennet anaların ayakları altındadır.” (Nesâî, Cihâd, 12.) buyurarak, cennete girmeyi annelerin rızalarıyla eş tutmuştur. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ailesini çok sever, eşlerine şefkat ve merhametle muamele ederdi. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) erkeğin kadına iyi davranması gerektiği hususunda ümmetine şu tavsiyelerde bulunurdu:
“Size hanımlarınıza iyi davranmanızı tavsiye ediyorum.” (Tirmizî, Rada, 11; İbn Mace, Nikâh, 3.)
“En hayırlınız hanımlarına karşı iyi davrananınızdır.” (Canan, İbrahim, Hadis Ansk, XVII, 212.)
“Müminlerin iman bakımından en mükemmeli ahlâkı en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlara karşı hayırlı olanınızdır.” (Tirmizî, Rada, 11; Ebu Davud, Sünen, 14.)
“Sizden biriniz hanımına karşı kin beslemesin, onun bir huyunu beğenmezse bir başka huyunu beğenir.” (Tirmizî, Rada, 61.)
İşte bu hadîslerde Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), kadınlara anlayışlı davranmayı tavsiye etmektedir.
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) zaman zaman ev işlerinde hanımlarına yardımda bulunurdu. Koyunları sağması, ev süpürmesi, elbisesini ve ayakkabılarını tamir etmesi, deveyi yemlemesi, çocuklarla ilgilenip ihtiyaçlarını görmesi, hep onun bu merhamet ve şefkatinin neticesi değil midir?
Efendimiz yemek ayırımı yapmazdı. Eve geldiğinde eşi ne yemek hazırlamışsa oturur yer ve Allah’a hamdederdi.
Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Yetimlere Merhameti
Yetim, küçük yaşta babasını kaybeden kişidir. Dolayısıyla küçük yaşlarda anne-babasını kaybeden çocuklar, sevmeye, sevilmeye, merhamete, bakıma, güvene, nasihate ve eğitilmeye muhtaçtırlar. Yetimler, ana-babasızlığın doğurduğu duygusal eksikliği, maddi yoksulluktan daha fazla hissederler.
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisi küçük yaşta yetim kaldığı için yetimlerin hâlini çok iyi anlar ve yetimlere daima şefkat ve merhametle davrandığı gibi Müslümanlara da yetimler hakkında şefkat ve merhametle davranmayı emrederdi.
Yetimlerin sadece başını okşamak bile, çok büyük bir sevap ve Cennet müjdesidir. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sevabı şöyle ifade buyururlar:
“Kim sırf Allah rızası için şefkatle yetimin başını okşarsa, elinin değdiği saçlar sayısınca ecir ve sevap kazanır. Yanındaki yetime iyilik yapan kimse ile ben şu iki parmak gibi Cennet’te beraber olacağız.” Daha sonra da orta parmağı ile işaret parmağının aralarını açarak gösterdi. (Ahmed b.Hanbel, el-Müsned, V, 250.)
Nitekim katı kalbli oluşundan şikâyet eden bir kimseye Sevgili Peygamberimiz; yoksulları doyurmasını, yetimleri sevindirmesini, başlarını okşamasını tavsiye buyurmuşlardır. (Ahmed b.Hanbel, age., II, 263, 387.)
Ebu Seleme seçkin sahabilerden biriydi. Bir savaşta şehit düşmüştü. Geriye beş yetim çocuk bırakmıştı. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Ümmü Seleme ile evlenmiş ve yetim kalan çocuklarına öz babalarını aratmayacak derecede şefkat ve merhametle davranmıştır.
Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Çocuklara Merhameti
Çocuklarımız bizlere Allah’ın bir emanetidir. Emanetlere gereken değeri vermeliyiz. Nitekim Yüce Allah bu hususta şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.” (Tahrim, 66/6.)
Anne-babalar çocuklarına, Allah’ın verdiği bir emanet nazarıyla bakmalıdırlar. Ailevî mesuliyetlerini yerine getirmemek anne-babanın kıyamet günü sorguya çekilecekleri bir konudur.
Hz. Peygamber’in (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuklarıyla olan münasebetlerinde de daima onlara şefkat ve merhametle davrandığını ve onları İslâmî terbiye ile yetiştirdiğini görmekteyiz.
Çocuklara karşı sınırsız bir sevgi ve şefkat gösteren Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), onlarla çok sıkı münasebetler kurmuş, etrafındaki bütün çocuklarla yakından ilgilenmiştir. Enes b. Malik (r.a) “Peygamberimiz ailesine ve çocuklarına karşı insanların en şefkatlisi idi.” (Münavî, Feyzu’l-Kadir, V, 167.) demektedir. Zîrâ Peygamber Efendimiz iyi ve müşfik bir baba idi. Çocuklarına samimi ve içten bir sevgi besliyor, yeri geldikçe de bu sevgiyi gösteriyordu.
Hz. Peygamber Efendimiz, çocuklara âdeta yetişkin bir insan muamelesi yapardı. Resulüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), çocuklara selâm verir, onların hâl-hatırlarını sorar, hastalandıklarında ziyaretlerine gider, zaman zaman onlarla şakalaşır, eğlenir, çocukları omzuna sırtına bindirirdi; onları asla azarlamazdı. (Buharî, Edeb, 81; Müslim, Selam, 15.)
Enes b. Malik (r.a) Rasulüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuklarla karşılaştığı zaman onlara: “es-Selâmü aleyküm yâ sıbyân” (Selâm size ey çocuklar) diye selâm verdiğini; çok sevdiği küçük kuşu ölmüş olan kardeşine ise “Yâ Ebâ Umeyr, küçük kuşun ne oldu?” diye hal hatır sorduğunu, onu üzgün görünce de teselli ettiğini nakleder. (Bkz., Buharî, Edeb, 81; Müslim, Edeb, 30.)
Efendimiz bütün insanlara ve özellikle de küçük çocuklara çok şefkatli ve merhametli davranmıştır. Torunlarını namazda bile omzunda taşımış, zaman zaman onların ve diğer çocukların oyunlarına katılmıştır. (Buharî, Edeb, 81, 112; Müslim, Edeb, 30.) Yıllarca hizmetinde bulunan Enes b. Malik şöyle demiştir: “Aile fertlerine karşı Allah Resulü’nden daha şefkatlisini görmedim.” (Müslim, Fazail, 63; Ahmed b.Hanbel, age., III, 112. )
Nitekim Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: “Ey Allahın Resulü! Siz çocuklarınızı öper misiniz?” diyen bir bedeviye karşı: “Allah senin gönlünden şefkat ve merhameti çekip çıkarmışsa ben ne yapabilirim?” buyurmuştur. (Buharî, Edeb, 18, 112; Müslim, Fazail, 64; İbn Mace, Edeb, 3.)
Kaynak: Yeni Ümit Dergisi, Sayı: 96, Prof. Dr. Mehmet Soysaldı