Dinimiz birçok ibadet için özel vakitler tayin etmiştir. İbadetlerin kabul edilmesinin şartlarından biri de kendisine tayin edilen vaktin içinde eda edilmesidir. İslam hukukçuları herhangi bir alamete göre yerine getirilmesi gereken mükellefiyetleri üç başlık altında incelerler: 1.Kameri mükellefiyetler, 2.Şemsi Mükellefiyetler 3. Diğer alamete göre teşriedilen ibadetler (Koçyiğit, 2011).
Namaz gibi günlük ibadetler güneşin hareketine göre yerine getirilirken hac, oruç, zekât, fitre, bayram namazı, kurban gibi aylık ibadetler de ayın hareketine göre yerine getirilir.
Dünyadan bakan kimseye göre ayın kendi etrafında bir tur atması bir ay kabul edilmektedir. Bir kameri ay ortalama 29,53 gündür. Bu yüzden aylar bazen 29 bazen de 30 çeker.
Allah Resulünün “Hilali görünce oruca başlayın, onu tekrar görünce iftar edin.” (Buhârî, savm 11; Müslim, fazlu şehr-i Ramadan 18-20), emri gereğince hilal ilk görüldüğünde kameri ay başlar, bir sonraki hilalin görülmesiyle de sona erer. Müminler güneşin batışını müteakip batı ufkunda ayı gözetlerler. Bu şekilde güneş battıktan sonra batı ufkunda yeni ayın görülmesine “hakiki rüyet” denir. Günümüzde tarihten gelen gözlem ve hesap tartışmasını gidermek için “hükmi rüyet” şeklinde bir kavram daha ortaya atılmıştır. Buna göre, hilalin görülebilecek şekilde ufkun üstünde olduğuna kesin olarak hükmedilmesi de rüyet olarak kabul edilmektedir (Yücel, 1998). Teoride hükmi rüyet ile hakiki rüyet arasında bir fark yoktur; ikisi de aynı zamana işaret etmektedir.
Yeni ayın tespit edilmesinin ardından başlayan gece ve onun gündüzü ayın ilk günü kabul edilir. 29. günün bitiminde yeni hilal görülürse içinde bulunulan ayın bittiğine, bir sonraki ayın da başladığına hükmedilir. Aksi taktirde ay otuza tamamlanır.
Günümüzde ulaşım ve iletişim imkanlarının gelişmesiyle birlikte tarihte problem olmayan bazı konular tartışmaya açılmıştır. Müslümanların farklı günlerde ramazana başlamaları ve farklı günlerde bayram kutlamaları sadece bu konunun uzmanları tarafından değil, sıradan halk tarafından da sorgulanmaktadır. Bu yüzden hilal ile ilgili tartışmaların açığa kavuşturulması önem arz etmektedir.
Günümüzde farklı ülkelerin farklı tarihlerde ramazan ve bayrama başlamalarının nedenlerini birkaç başlık altında toplamak mümkündür:
1.İçtihadi farklılıklar: Gece ve gündüz dünyanın her yerinde farklı zamanlarda başladığı gibi hilal de dünyanın farklı yerlerinden farklı zamanlarda görülür. Bu yüzden hilalin farklı yerlerde görülmesine itibar edilip edilmeyeceğiyle ilgili İslam hukukçuları arasında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Ebu Hanife, Ahmed b. Hanbel, Leys b. Sa’d gibi Hanefi, Maliki ve Hanbeli fıkıhçılar ve Ebut-Tayyip et-Taberi gibi bazı Şafii fıkıhçılara göre itilaf-ı metaliye itibar edilmez. Yani usulüne uygun şekilde bir yerde görülen hilal, dünyanın diğer yerlerindeki Müslümanlar için de bağlayıcıdır (Yücel, 1998).
İbn Abbas. İkrime, Salim b. Abdullah b. Ömer, Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir,İshak b. Rahuye gibi bazı sahabe ve tabiln alimleriyle Şafiiler’in çoğunluğu, bazı Hanefi ve Maliki fakihlerine göre ise herhangi bir yerdeki rü’yete bu bölgeye yakın olan yerlerde itibar edilmesi gerekir (Yücel, 1998).
Bu tartışmanın pratik sonucu: Yaklaşık aynı boylamlarda bulunmalarına rağmen, ihtilaf-ı metaliye itibar eden Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler ile itilaf-ı metaliye itibar etmeyen Türkiye arasında bile bazen bir gün fark oluşabilmektedir.
2.Astronomik farklılıklar: Günümüzde Müslüman ülkelerin büyük kısmı hilal olarak astronomik bazı kriterlere itibar etmektedir. Örneğin Mısır, ayın güneşten erken doğmasını ve güneşten beş dakika sonra batmasını esas almakta, Türkiye, CFCM ve ECFR ay faz açısını 5, ayın dünya güneş düzlemine yaptığı açıyı da 8 derece olarak almakta, Tunus ise yeni ayın doğmasından geçen süre ile gün batımı-ay batımı aralığına itibar etmektedir.
Türkiye ile Mısır’ın esas aldığı kriterler açısından konu incelendiğinde şöyle bir farklılık ortaya çıkmaktadır: Güneşten beş dakika sonra ayın batmasının astronomik karşılığı ayın güneş dünya düzlemini terk etmeye başlamasının üzerinden yaklaşık 2 saatin geçmiş olmasıdır. Türkiye’nin esas aldığı kriter ise 11-17 saat arasında bir sürenin geçmesidir.
3.Gerçeğe aykırı beyanlar: Zaman zaman hem astronomik farklılıklar hem de içtihadi farklılıklarla izah edilemeyecek rüyet hadiselerine rastlanmaktadır. Bunun tek nedeni, gerçeğe aykırı olarak yapılan rüyet beyanlarıdır. 1978 yılı Ramazan orucu ve 2014 Kurban Bayramı bu açıdan ilginçtir. Ne astronomik farklılıklar ne de içtihadi farklılıklar bir günden fazla farkı ön görmezken 1978 yılı Ramazan orucu ve 2014 Kurban Bayramı dört gün farklılaşmaya neden olmuştur.
İçtihadi ve astronomik farklılıklar giderilse bile dünyanın yapısından dolayı bazı ülkelerin daha geç ramazan ve bayrama başlamaları doğaldır. Fakat günümüzde olduğu gibi aynı boylamda bulunan ülkelerin farklı zamanlarda oruç ve bayram yapmasının önüne geçmek mümkündür.
KAYNAKÇA:
Buharî, Ebû Abdillah, Muhammed İbn İsmail. (1979). Sahihu’l-Buharî. el–Mektebetü’l–İslâmiyye.
Koçyiğit, H. (2011). İbadetlerde Vakit. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Müslim, Ebu’l-Hüseyn el-Haccâc en-Neysâbûrî. (tsz.). Sahîhu Müslim. Dâruihyâi’ttürâsi’l-Arabî.
Yücel, İ. (1998). Hilal. TDV İslam Ansiklopedisi. 18, 13-15.