Ruh beden ilişkisi insanın en çok merak ettiği konuların başında gelir. Varoluşa dair en gizemli meselelerden biri de olan ruh-beden münasebeti aslında mana ve madde arasındaki irtibatın detayı.. ve bizi daha ziyade alakadar eden en önemli yönüdür. Konunun İslam ilahiyatı açısından tarih boyu tartışıldığını da belirtmekte fayda vardır. Cenab-ı Hak Kur’an’da ruhla ilgili insanın kuvvetli merakını dillendirir ve ruhun bir ilahî sır/iş (ilâhî bir takdir ve kanun) olduğunu; bu konuda biz fânî insanlara pek fazla bilgi verilmediğini beyan eder.
Bu ifadeler elbette ki ruhun mahiyeti ve bedenle kurduğu sırlı münasebetle ilgili bizi araştırmak ve anlamak isteğinden uzak tutmak için değildir; bu ayet bize konunun bizi aşan yanları olduğunu ve ilâhî düzen ve tabi ki ilim karşısında haddimizi bilmemiz gerektiğini ifade eder. Müslüman alimlerin, ruhu ve bedenle arasındaki münasebeti tarih boyu konuşup tartışmış olmaları da böyle bir yasak veya caydırmanın olmadığını açıkça gösterir. İslam ulemasının konuya dair görüşlerini ifade edip değerlendirmek uzunca bir çalışmanın ürünü olacağından burada mevzunun genel hatlarını şöylece özetleyebiliriz:
Ruh ilâhî bir emirdir; Hak katından insana bahşedilmiş bir nefestir. Ezelîdir ve bedenlerimize sonradan üflenmiştir. Mana cihetiyle ruha bedende bir mekan tayin edilemez. O, bedenin bütününe yayılmıştır (sâridir). Bu açıdan ona en geniş anlamda “nefs” de denir. Her ne kadar İslam alimleri insanda 3 türlü nefisten bahsetmişlerse de bu ayrım izâfî olup insana bahşedilen tek ruhun farklı fonksiyon alanlarına işaret etmektedir.
Bu fonksiyon alanları:
1. İnsanî ruh
2. Hayvanî ruh
3. Nebâtî ruh
Bazı muhakkik alimlere ve irfan ehline göre ruh ezelde hazîre-i Kuds cennetlerindeydi; varlığı Hak’tan olarak sonsuzluk hali üzereydi. Bedenin halk edilip dünya tecellisinin başlamasıyla bu ruh bedenlere nefh edildi. Bedenimizdeki bütün canlılığın kaynağı olan bu ruh maddi-manevi bütün faaliyetlerimizin yegane kaynağı ve belirleyicisi konumundadır. Yukarıda da belirtildiği üzere ruh ve bedenin birleşiminden kaynaklanan bazı fonksiyonlar mevcuttur. İnsanın kemâl yolculuğu ve imtihanı da bu fonksiyonlarla ilgilidir.
Tabiat (Nefs-i emmare), akıl ve kalp de diyebileceğimiz bu faaliyet merkezlerinin denge çerçevesinde hareket etmesi insanı kemâle ulaştırırken; dengenin aşırı uçlara doğru bozulması da Hakk’tan uzaklaşmaya sebep olmaktadır. Ruhun bedenle, manevî kalbin kalp organıyla ve aklın beyinle olan ilişkisi son derece sırlı bir ilişkidir. Bunların arasında kuvvetli bir münasebet olduğu muhakkaktır ve ehl-i tahkik alimler bize bu konuda çok değerli bilgiler sunarlar. Fakat bu etki oranının tam tespit edilmesi ve kesin beyanlarla ifade edilmesi beşer kapasitesini aşmak yönüyle mümkün değildir.
Bahsedilen münasebetlerdeki yoğunluk ve inceliğe dikkatlerimizi çeken bazı alimlere göre de organ naklinin cevazı baştan sorunludur ve bu yönüyle de tartışmalıdır.
Organ nakli ile ilgili detaylı bilgiler için sitemizdeki yazılara bakabilirsiniz.
*Orhan Bircan