İçindekiler
Tüp bebek uygulamasının çeşitli türleri bulunmakla birlikte, en yaygın olarak uygulanan şekli; erkek ve kadından alınan üreme hücrelerinin, uygun bir ortamda yaklaşık 48 saat bekletildikten sonra, oluşan bu embriyonun kadının rahmine yerleştirilmesidir. Dünyada ilk defa 1978 yılında uygulanan ve giderek yaygınlaşan bu yöntemin Türkiye’de de uygulama alanın son zamanlarda yaygınlaştığını görüyoruz. Günümüzde yaklaşık yüz çiftten on beşinin çocuğu olmadığını ve ülkemizde 150 bin civarında ailenin kısırlıktan dolayı tedavi gördüğünü göz önüne alınacak olursa, tüp bebek uygulamasının aileler nazarında ne kadar cazip hâle geldiği kolayca anlaşılır. Bunu çok iyi bilen hastaneler ve tıpçılar da bu alanda tedavi verebilmek için âdeta yarış hâlindedirler.
Türkiye’de -izinsiz açılan yerleri saymazsak- tüp bebek merkezlerinin sayısının sekseni aştığı bilinmektedir. Bu arada, ülkemizde evli çiftlerin dışında bu uygulamanın yapılması yasak olduğundan, birçok kişinin de yurtdışına giderek, evlilik bağını gözardı ederek bu yöntemle çocuk sahibi olmaya teşebbüs ettikleri hatta bu yolla çocuk sahibi olanların bulunduğu haberlerde yer almaktadır.
Dinî Hükmü
Sun’î tohumlama yoluyla bir kadının hamile kalabilmesi için üç unsura ihtiyaç vardır; yumurta, sperm ve rahim. Eğer bu üç unsur evli olan eşler tarafından tedarik ediliyorsa tüp bebek uygulaması günümüz fıkıhçıları tarafından câiz görülmektedir. Ancak, çocuğun evliliğin tek gayesi olmadığını, dolayısıyla da sun’i tohumlama esnasında kadının başkalarına göstermesi câiz olmayan yerlerini açmak zorunda kalmasını göz önünde bulunduran bazı âlimler ise çocuk sahibi olma ihtiyacının, haramı helâl kılacak ölçüde bir zaruret olmadığını ifade ederek meseleye daha farklı ve hassas bir açıdan bakmaktadırlar.
Burada önemli bir husus da şudur. Tüp bebek işleminin câiz olabilmesi için eşlerin normal ve tabii yollardan çocuklarının olmaması ve böyle bir uygulama için zaruret bulunması gereklidir. Yani bir anlamda sun’î tohumlama, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “tedavi olunuz” emri mucibince hareket etmenin bir ifadesi olmalıdır. Aksi hâlde, bu işlemlerin yapılabilmesi için mahremiyet sınırları aşıldığından ve olayın fıtrat kanunlarına göre cereyan etmesine mâni olunduğundan keyfi bir uygulamaya cevaz vermek mümkün değildir. Yani bu uygulamanın câiz olması, usul-ü fıkıhtaki meşhur “Zaruretler sakıncalı olan şeyleri helâl kılar” prensibine dayanmaktadır.
Tüp bebek, çağımızda tıbbın ilerlemesi neticesinde ortaya çıkan bir yöntem olduğundan klasik fıkıh kitaplarında bunun hükmü elbette bulunmamaktadır fakat bununla beraber Şirbînî, tüp bebek uygulamasına benzer bir durumla ilgili olarak şöyle demiştir: “Bir kadın ihtilâm olmuş kocasının menisini cinsel organına yerleştirmek suretiyle gebe kalsa, doğan çocuk meşrûdur ve kadın bu işlemden dolayı günahkâr olmaz.”(Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, 3/384.)
Haram Olan Çeşitleri
Eğer tüp bebek yoluyla kadının hamile kalma aşamasında, evli çiftlerin dışında, yabancı bir kişinin spermi, yumurtası veya rahmi kullanılırsa bu uygulama câiz olmaz. Dinimizce haram olan bu yolları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Eşlerin üreme hücreleri alınarak laboratuar ortamında oluşturulmuş embriyonun, yabancı bir kadının rahmine yerleştirilmesi. Bu kadın ister ücretle kiralansın isterse gönüllü olsun, hüküm aynıdır.
- Eşlerden alınan üreme hücreleri birleştirilerek oluşturulmuş embriyonun, erkeğin ikinci bir hanımının rahmine yerleştirilmesi. Çocuğun babasının belli olacağını ve her iki kadının da erkeğin nikâhı altında bulunmasını delil gösteren bazı fıkıhçılar buna cevaz vermişlerdir fakat kadınların annelik psikolojileri ve çocuk açısından ortaya çıkabilecek problemler düşünüldüğünde bu uygulamayı câiz görmek çok zordur.
- Kocanın sperminin, yabancı bir kadından alınan yumurta hücresiyle eşleştirilmesi ve oluşan bu embriyonun hanımının rahmine yerleştirilmesi de haramdır.
- Kadının üreme hücresinin, kocasının dışında yabancı bir erkeğin spermiyle aşılanarak, bu kadının rahmine yerleştirilmesi haramdır.
- Üreme hücrelerinin her ikisinin de yabancı olan kadın ve erkekten alınarak, meydana gelen bu embriyonun herhangi bir kadının rahmine yerleştirilmesi haramdır.
- Hiç evlenmemiş bir kadının, yabancı bir erkeğin spermi kullanılarak hamile kalması da aynı şekilde haramdır.
Dinimizde zaruriyyat-ı diniyye veya makasıd-ı hamse (korunması gereken beş unsur) tabirleriyle ifade edilen; dinin, nefsin, aklın, neslin ve malın korunması prensipleri, Müslümanların karşılaştıkları problemlerin çözümünde temel dayanak noktaları ve yönlendirici birer ilke olmalıdır. Tüp bebek uygulamasının haram olan çeşitlerine bu zaviyeden baktığımızda, bunların, zaruriyat-ı hamse içinde yer alan “neslin korunması” prensibine ters düştüğü görülecektir çünkü evli eşlerin dışında gerçekleşecek böyle bir uygulamayla çocuğun “aidiyet” problemi gündeme gelir. Bu uygulama neticesinde nesillerin karışacağı, dinimiz açısından miras, mahremlik ve evlilik gibi birçok problemin ortaya çıkacağı da aşikârdır. Yine kiralık anne olarak veya yumurtalıklarını satarak geçinmeye çalışan fakir birçok kadın, suiistimale maruz kalacak ve bundan kendisi de zarar görecektir. Tabii ki bu durumda, çocuğun gerçek annesinin hangisi olacağı problemi de karşımıza çıkacaktır.
Ayrıca, iffet ve namusuna düşkün hiçbir Müslüman, çocuk sahibi olmak için araya yabancı birisinin girmesini istemez çünkü bir tür zina diyebileceğimiz “evli çiftler arasında olmayan tüp bebek uygulaması”, insanın keramet ve saygınlığına muvafık düşmez.
Evli Çiftlerin Tüp Bebek Uygulamasında Dikkat Etmeleri Gereken Hususlar
- Bu yöntemle çocuk sahibi olmanın maliyeti yüksek olduğundan, suiistimale açıktır. Binaenaleyh mağdur olmamak için hastanenin araştırılarak iyi seçilmesi gerekir.
- Tüp bebek uygulamasına başlamadan önce, diğer tedavi yöntemleri araştırılmalı ve başka alternatif varsa onlar denenmelidir.
- Günümüzde zaman zaman doğum sonrası çocukların bile karıştırıldığını düşünecek olursak, sun’î tohumlamada ne kadar titiz olunması gerektiği anlaşılacaktır. Bunun için mümkün mertebe güvenilir ve işinde uzman doktorlar seçilmeli ve muhtemel bir karışıklığa meydan verilmemelidir.
- Sun’î tohumlama sonucu meydana gelen hamileliklerden sıklıkla ikiz, üçüz ve daha fazla çocukların olduğunu göz önünde tutarak, uygulama öncesinde tüp bebek hakkında yeterli bilgi edinilmelidir.
- Çocuğu olmayanlar, her ne kadar sebepleri yerine getirme açısından, bu tür tedavi yöntemlerine başvursalar da kendileri hakkında neyin hayırlı olduğunu bilemeyeceklerinden, bu yolda varını yoğunu harcama gibi yanlışlara düşmemelidirler çünkü nice çocuklar vardır ki anne-babalarına “Böyle çocuk doğurmaz olaydım!” dedirtmiştir. “Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey de sizin için şerli olur. Gerçeği Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara Sûresi, 2/216.)
- Son olarak tevekkül elden bırakılmamalıdır çünkü biz sebeplere ne kadar riayet edip gereğini yapsak da Müsebbibü’l-Esbab (sebepleri yaratan) Allah’tır. Yani neticede Onun murad buyurduğu olacaktır. Bunun için fiilî duayı yerine getirirken, kavlî dua da unutulmamalı ve Cenâb-ı Hak’tan hayırlısı istenmelidir.
Not: Biz bu metni, konu hakkında şu anki malumatımız çerçevesinde kaleme aldık. Eğer ileride meselenin bilmediğimiz farklı yönleri ortaya çıkacak olursa, ona göre farklı şeyler söylenebilir.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali