Yolda Kur’ân okuyarak yürümekte mahzur yoktur. Bilâkis kendini başka türlü duygu ve düşüncelerden koruyup gaflete dalmaktan muhafaza etmek için Kur’ân okumakta isabet vardır. Yeter ki, kimse rahatsız edilmesin, okunan yerler temiz olup, necaset gibi kirler bulunmasın. Vasıtada giderken de aynı hüküm câridir.
Kur’ân okumak, eline tesbihini alıp zikir ve fikirle meşgul olmak, gözü ve gönlü kötü şeylerden korumak için hayırlı ve faydalı bir meşguliyettir. Ancak, ağızla Kur’ân okunurken kalb ve göz Kur’ân’ın câiz görmeyeceği şeylerle meşgul olmamalı, mümkün olduğu kadarıyla göz ve gönül de okunan Kur’ân’a müteveccih halde bulunmalıdır. Bu şekilde okuyuş iş ve tezgâh başında da câizdir.
Kur’ân bizim son nefesimize kadar ayrılmak istemediğimiz kudsî rehberimizdir. Ondan hiçbir yerde uzak kalmak istemeyiz. Hatta yatarken bile onunla olmak isteriz. Bu yüzden yatağına uzanmış kimsenin ayaklarını çekip Kur’ân okumaya devam ederek uyuması mahzurlu değildir.
Hamamda Kur’ân okumak mekruh görülmüştür. Zira yer temiz olmaz, etraf kirlerden âri bulunmaz. Demek ki, Kur’ân ancak temiz yerlerde okunur, kirli yerlerde okunursa hürmetsizlikte bulunulmuş olunur. Kur’ân’ı okumak için abdestli olmak şart değildir. Abdest Kur’ân’ı ele almak için farzdır. Abdestsiz Kur’ân’a el dokundurulmaz. Ezbere ise her zaman okunabilir. Ashab-ı kirâm toplantılarına Kur’ân’la başlar, bitiminde de Kur’ân’la son verirlerdi. Bu sırada hazır bulunanlar hürmetle dinler, huşu ile tefekkür ederlerdi. Dinlenmeyen yerlerde ise sesli okumak mekruh sayılmıştır. Zaten sesli okunan Kur’ân’ı hiç olmazsa bir kişinin dinlemesi farzdır. Diğerleri mes’uliyetten ancak böyle kurtulurlar.
Ahmet Şahin