Resûlullah zamanında böyle bir okuyuş görülmemiştir. Resûlullah’dan sonraki ashab devrinde de böyle bir tatbike rastlanmamıştır. Görülen tatbikat bellidir. Bir kişi Kur’an okursa diğerleri dinler. Ancak, topluluğun içinden bir kişi dinlemekle diğerlerinden dinleme mükellefiyetini kaldırmış olacağından ya hürmeten dinlerler, yada sükûnetle kalkıp giderler, dinleme hürmetini bozan bir gürültüye sebebiyet vermezler.
Kur’ân’ı dinleyenlerden birinin aşka gelmiş görünüp nârâ atması da bu bakımdan mekruhtur. Dinleme hürmetini bozuyor, sükûneti ihlâl ediyor, demektir. Dinlenen âyetlerin verdiği heyecan ve haşyet, çağırıp bağırmaya vesile olmamalıdır. Belki derinden düşünüp, sessizce tefekküre dalmasını temin etmelidir. Dinlemeyenlerin yanında sesli Kur’ân okumak uygun olmaz. Hürmetsizliğe mâruz kalmasına sebep olunur. Bu ise câiz değildir.
Öğrenmek için evde sesli Kur’ân okuyan çocuğun durumu bundan müstesnadır. Ev halkı iş yapıyor da olsa yine sesli okuyabilir. Öğrenmesine olan ihtiyaç bunu istisna kılmıştır.
Ahmet Şahin