Soru Detayı: Çok şey yapmak istediğim halde kendimde o gayreti bulamıyorum. Kendimi birçok alanda geliştirmek, bol bol kitap okumak, derslerime ‘daha fazla’ çalışmak istiyorum, vaktimi boşa geçirmek istemiyorum ama olmuyor. Onca zaman su gibi akıp gidiyor ve ben kendimi çok boş bir insan gibi hissediyorum. Tavsiyeleriniz nelerdir?
Birincisi, kendinizi yakın takibe alabilirsiniz. Hiç boşa vakit geçirip geçirmediğinizi kontrol edersiniz. Mesela yemeğe, çaya, arkadaşlarla konuşmaya vs. ne kadar zaman harcıyorsunuz, bunu sorgularsınız. Bütün bunları “ihtiyaç” ölçüsünde tutmaya gayret edersiniz. İhtiyacınız olmayan kısmında kalkar, kitabın başına oturur ya da ibadetinizi yerine getirir veyahut da gerekli işlerinize başlarsınız. Unutmayın zaman, insanın değerlendirmesine göre değerlenir. Zamanı kullanacak olan sizsiniz.
İkincisi, işlerinizi, meşguliyetlerinizi gereklilik, ihtiyaç, zaruret şeklinde sıralamaya tabi tutabilirsiniz. Gerekli olmayanları kapı dışarı atarsınız. Mesela ekonomiyle ilgilenmiyorsanız, onun size bir faydasını görmüyorsanız, gazete okurken ekonomi sayfasında vakit kaybetmenizin manası yok demektir, o sayfada daha az vakit harcarsınız. Amerika’da bir kaza olmuş, bir kaç kişi ölmüş..vs. bunun size getireceği bir fazilet ve şuur yoktur, bununla ilgilenmezsiniz. Aynı meseleyi televizyon izlerken, internette iş yaparken, birisiyle sohbet ederken de düşünebilirsiniz.
Üçüncüsü, yaptığınız işe iyi odaklanmaya gayret gösterebilirsiniz. Namaz kılıyorsanız namaza, ders çalışıyorsanız derse, birine gerekli bir şey anlatıyorsanız o anlatmaya odaklanırsınız. Bu vesileyle zamanımızda çokça yaşanan gizli strese de meydan vermemiş olursunuz. Yani bir işi yaparken başka bir işin telaşında olmamaya gayret gösterirsiniz.
Yaptığınız işin hakkını vermeye çalışmak da önemli. Bunu yapabildiğiniz takdirde, belki otomatik olarak, sizin için en gerekli işleri seçmeye zorlanacaksınız. Şunu hatırınızdan çıkarmamalısınız; zaman denilen mefhum insanın emrine verilmiş bir nimettir. İnsan onu ne kadar iyi değerlendirirse, ona ne derece odaklanır, yoğunlaşırsa, konuştuğu kelimelerin dahi hesabını yaparsa, kırmızı ışıkta beklerken dahi işe yarar bir düşünce, bir zikir ile meşgul olursa, zaman da ona genişler, açıldıkça açılır. Zira zaman içinde zaman vardır. Zamanın kıymetini bilmeden har vurup harman savuran; beş dakika konuşulacak bir meseleye bir saat harcayan, otobüste giderken bir saatlik yolu sağına soluna bakmakla israf eden kişilere ise o mefhum, daraldıkça daralır..
Hasılı; yoğunlaşmayla zamanın genişlemesi arasında sırlı bir münasebet vardır. Belki de büyük zatların yaşadıkları “bast-ı zaman= zamanın genişlemesi” meselesine bir de bu açıdan bakmak gerekir.
Dördüncüsü, bütün bunları yaparken iradenin sırrını iyi kavranılmalı ve onu iyi kullanmanın yoluna bakılmalı. Evet irade, kullandıkça kuvvetlenen bir yapıdır. Şunu yapamıyorum, bunu yetiştiremiyorum diyen bir insan, mutlaka iradesini kullanmalı, baştan meseleye ümitsiz bakmak suretiyle iradesini felç etmemelidir. Yapılacak işte, kullanılacak metod, takip edilecek usul, riayet edilecek sebepler ne ise, sırasıyla ve gücünün yettiği nisbette onlara başvurmalı ve Allah’ın inayetine, rahmetine, lütfuna, kudretine, hikmetine sığınarak yoluna devam etmelidir. Tabi bu fiilî duadan sonra kavlî dua da unutulmamalıdır.