Değerli kardeşimiz,
Haramlardan sakınmak, Kabir Azâbından Allah’a sığınmak: Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Kabir azâbından Allah’a sığınmayı emretmiş, (Müslim, Cennet 17) ve Ümmü Habibe’ye (v.44/664) duâ öğretmiş, bizzat kendisi de şu duâyı yapmıştır. “Ey Allah’ım! Muhakkak ki ben kabir azâbından sana sığınırım. Cehennem azâbından da sana sığınırım. Ve yine diri ve ölülerin fitnesinden ve Mesih, Deccal’ın fitnesinden de sana sığınırım.” (Buhârî, Cenâiz 86). Gerek cenaze namazında, gerek sabah, akşam vesair zamanlarda yaptığı dualarda Peygamberimiz, Cehennem ve Kabir azâbından Allah’a sığınarak duâ etmişlerdir (Müslim, Cenâiz 26).
Cenâze namazı kılmak: “Siyâhî bir kadın mescidin kayyumluk -süpürüp temizleme- hizmetini yürütüyordu. Rasûlullah bir ara onu göremez oldu. Kadın hakkında “Ona ne oldu?” diye sordu. “O öldü.” dediler. Bunun üzerine: “Bana niye haber vermediniz?” buyurdular. Ashab, sanki kadıncağızın ölümünü mühim addetmeyip küçümsemişlerdi. “Kabrini bana gösterin” diye emrettiler. Kabir gösterildi. Rasûl-ü Ekrem, kabri üzerinde cenaze namazı kıldı. Sonra: “Bu kabirler, sahiplerine karanlıkla doludur. Allah, onlar için kıldığınız namazla kabirleri onlara aydınlatır” (Buhârî, Cenâiz 67) buyurdular.
Şehit olmak: Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şehitlerin Kabir Azâbından korunacağını haber veriyor (Tirmizî, Cihad 21, 25).
Nöbet esnasında ölmek: Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Her ölenin ameli son bulur. Ancak Allah yolunda nöbet tutarken ölenler müstesna, onların amelleri kıyâmet gününe kadar çoğalır ve onlar kabir azâbından korunurlar.” (Tirmizî, Cihad 2) buyuruyor.
Kabir Üzerine yaş dal dikilmesi: Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) azâp gördüklerini haber verdiği kişilerin kabri üzerine yaş dal dikmiş ve bunlar kurumadıkça bunların tesbih ve zikirleri hürmetine, Allah’ın, o kabirdekilerin azâbını hafifletmesinin ümit edileceğini belirtmiştir (Buhârî, vudu’ 57). “Ya Rasûlallah! Müşrikler kabirlerinde azâp mı olunuyorlar?” sorusuna “Evet, onlar kabirlerinde öyle bir azâpla azâp olunuyorlar ki (onların azâbın şiddetinden attıkları çığlıkları) hayvanlar işitir.” (Müsned, 2/362) buyurmuştur. Kâfir ve Münâfık’ın azâbı için de Allah Rasûlü; “Sonra demirden bir tokmakla ensesine öyle bir vurulur ve kâfir yahut münâfık öyle bir bağırır ki, insan ve cinden başka, ona yakın olan her şey onun feryadını işitir.” (Buhârî, Cenâiz 66, 85) buyurmuştur.
Mülk sûresini okuyanların, karın ağrısından ölenlerin, cuma günü ve gecesi ölenlerin de kabir azâbının hafifleyeceğini veya kaldıracağını yine Allah Rasûlü haber veriyor.
Açlık eziyeti çekenler; Ehl-i sünnet âlimleri açlık gibi dünyada eziyet çekenlerin azâp görmeyeceklerini belirtirler. Ebû Hureyre anlatıyor; “Bir gün Allah Rasûlü’nün yanına gittim. Namazı oturarak kılıyordu. Namazını tamamlayınca sordum: “Ya Resûlallah hasta mısınız?” diye sordum. “Hayır, açlık!. Ya Eba Hureyre,” dedi. Ağlamaya başladım. Kâinat, kendisi için yaratılmış, Allah’ın en sevgilisi, açlık ve gıdasızlık sebebiyle ayağa kalkacak gücü olmadığından namazını oturarak kılıyordu. Benim ağladığımı görünce teselli etti. “Ağlama Ya Eba Hureyre!. Bu dünyada açlık ızdırabını çeken, diğer tarafta Allah’ın azabından emin olacaktır.” (Kenzul-Ummal, 7/199).
Allah Rasûlü, Hayatı boyunca karnını arpa ekmeği ile dahi doyurmamıştı. Bazen günler, haftalar ve aylar geçerdi de O’nun saadet dolu hanesinde yemek pişirmek için ne bir ocak yanar ne de bir tas çorba kaynardı.
Kaynak: Osman Oral, 100 Soruda Ahiret Hayatı
Selametle kalınız.