Bediüzzaman Hazretleri için bütün Kur’ân’ı tek bir sayfa gibi görebilen, Kur’ân’ın neresinde ne var bilen, ayetlerin birbiriyle irtibatlarının yanında kelimelerin bile bir irtibatı olduğunu eserleriyle ortaya koyan âlimdir diyebiliriz.
Tarihçe-i hayatta, Üstadın hafızlığı ile alakalı şu bilgiler vardır:
Molla Said, günde bir-iki cüz okumak suretiyle Kur’ân’ı hıfza başladı. Her gün iki cüz ezber etmekle, Kur’ân’ın mühim bir kısmını hıfzına aldı, fakat iki sünuhat ile, tekmili müyesser olmadı:
Birincisi: Kur’ân’ın çok sür’atle okunması bir hürmetsizlik olmasın diye,
İkincisi: Kur’ân hakaikinin hıfzının daha ziyade lüzumu var diye kalbine gelmiş.
Onun için Kur’an hakaikının anahtarı olacak ve şübehata karşı muhafaza ve mukabele edecek hikmet ve fünun-u İslâmiyeye dair kırk risaleyi iki senede hıfzına aldı. Her gün bir parça ezberden okumak suretiyle, hepsini üç ayda ancak devrediyordu. (Tarihçe-i Hayat)
Evet, Üstad bildiğimiz usulle bir hocadan hafızlık dersi almamıştır. O kendi kendine hafızlık yapmaya başlamış, ancak bunu tamamlamamıştır. Sebebi ise, birincisi çok zeki olduğu için hızlı okuması ve bunu Kur’an’a karşı saygısızlık olarak görmesi, ikincisi lafızdan ziyade mananın ehemmiyetli olması ve kendisinin de bu yönde çalışması. Ancak Üstad Kur’ân’ı çok iyi bilen bir insandır. Hatta denebilir ki o, alışıla gelen yollardan hafız olmamışsa bile kendine ait bir üslupla hafız olmuştur. Zira okuduğunu ezberleyen bir hafızaya sahiptir.