Değerli kardeşimiz,
Sorudan anladığımız kadarıyla kasdelilen husus, namazın vaktin evvelinde kılınmayıp, kazaya da bırakılmadan vaktin içinde veya sonunda kılınmasıdır. Bu zaviyeden soruyu cevaplandırmaya çalışırsak;
- Namaz “namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.” (Nisa, 4/103) ayetinin ifade ettiği hakikate göre, belli zaman aralıkları içinde eda edilir.
- Namazı vakti içinde ve hasseten evvelinde eda etmek, Allah Rasulünün beyanlarına göre en faziletli ameller arasındadır. (Buhari, mevâkit, 5; tevhid, 48; Müslim, iman 139; Nesei, mevakit 61; Müsned, 1/ 410, 439.)
- Namazı, vaktin en son cüz’üne , mazeret olmaksızın tehir etme, tahrimen mekruhtur. (İhtiyar,1/41; Zuhayli, 1/522, 523.)
- Vaktinde eda edilmeyen namaz, hepimizin bildiği gibi kazaya kalır. Fakat kaza ne mükellefiyeti eda etme biçimi ne de sevap kazanma cihetiyle vaktinde eda gibi değildir.
Yalnız Allah Rasulünün bir hikmete veya bir sebebe bağlı olarak tehir ettiği namazlar vardır. Mesela, havanın bulutlu olduğu bir günde namazı vaktin evvelinden biraz geciktirme (İhtiyar, 1/40.), sıcak yaz günlerinde öğle namazını tehir etme (İhtiyar, 1/40.), sabah namazını“isfar“ dediğimiz tan yerinin ağarma vaktine yakın kılma gibi (İhtiyar, 1/39.).
Dolayısıyla bu sebeplerin bulunduğu veya O’nun gözettiği hikmeti gözetme gayesinin olduğu durumlarda, namaz Allah Rasulünün uyguladığı şekliyle de kılınabilir. Fakat mutlak manada namaz, vaktin evvelinde kılınmalıdır.
Selametle kalın.
**
İlave bilgi için: