Cemaatle kılınan namazlar, Müslümanların bir araya gelmesi, bir vahdet teşkil etmeleri açısından çok önemlidir. Bu yüzden namazın cemaatle kılınması çok kuvvetli bir sünnettir. Hele Cuma namazı, bayram namazı gibi cemaatsiz kılınmayan namazlarda bu husus çok daha kuvvetlidir.
Cemaatte asıl olan, bir yerdeki bütün Müslümanların bir araya gelerek o ibadeti ifa etmeleridir. Bu yüzden de elden geldiğince çok kişinin bir araya gelmesi hedeflenir. Dolayısıyla beldenin büyüklüğüne göre en az sayıda camide bu namazların kılınması esastır. Yani bir beldede kendilerine Cuma namazı farz olan herkesin çok büyük meşakkat çekmeden gelebildiği ve hepsini alan bir cami varsa, bu mükelleflerin hepsinin, namazı o tek cami ya da musallâda (toplu namazlar için belirlenmiş mekân) kılması gerekir ki herkes bir araya gelebilsin. Ancak bunun mümkün olmadığı ya da çok büyük meşakkatlerle mümkün olduğu durumlarda ikinci, üçüncü camilerde de Cuma namazı ikame edilir.
Aynı durum, tek bir camide kılınan namaz için de geçerlidir. Gerek Cuma namazı gerekse de beş vakit namazda, o civardaki tüm Müslümanların bir arada namaz kılması esastır. Bu yüzden de ilk cemaate yetişmeye çalışmak gerekir. Vakit namazlarında ilk cemaati kaçıran kişiler kendi aralarında yine cemaat yaparak namazlarını eda ederler, cemaat sevabını tamamen kaçırmamak için bu önemlidir. Ancak ilk cemaate yetişmek çok önemlidir ve herhangi bir mazeret yoksa o ilk cemaati kaçırmamaya çalışmalıdır.
Cuma namazına gelince, burada şartlar daha sıkıdır. Yukarıda söylediğimiz gerekçelerden dolayı normalde Cuma namazı bir camide bir defa kılınır. Cemaate yetişemeyenler artık Cuma namazını kaçırmış olurlar, cemaatle ya da münferiden öğle namazını kılarlar. Ancak pek çok Batı ülkesinde olduğu gibi, Müslümanların ellerinde olmadan içinde bulundukları bazı durumlar, bizi bu mevzuda biraz daha geniş düşünmeye sevk etmektedir.
Dediğimiz gibi normalde bir camide bir defa cuma namazı kılınır. Bununla birlikte, namaz vakitlerine göre mesaisini ayarlayamayanların Cuma namazından mahrum kalmaması, namaz kılınan mekânın o civardaki herkesi alamayacak kadar küçük olması… gibi sebeplerle, bazen bir camide iki üç nöbet halinde Cuma namazı kılınması gibi bir durumla karşılaşılmaktadır. Normal durumda cevaz verilmeyecek böyle bir uygulama, bir ihtiyaç kaynaklı olduğu için caiz görülmektedir. Zira buna cevaz verilmediğinde, Müslümanların ancak bir kısmı Cuma kılabilecek, diğerleri bu önemli ibadetten mahrum kalacaklardır.
İki namazı da aynı imamın kıldırmasına gelince; Hanefi mezhebine göre bir imam aynı namazı iki defa kıldıramaz. Zira ilk namaz ile farz borcu üzerinden düşmüştür; daha sonra kıldığı namaz nafile olur. Nafile kılanın farz kılana imamlığı caiz değildir. Eğer namaz kıldırma konumunda bulunan kişi Hanefi mezhebine tabi biri ise buna riayet eder. Namaz kıldırabilecek durumda birileri varsa, ikinci üçüncü namazlarda (hutbe olmasa da en azından namaz için) ayrı imam belirlenir. Ancak diğer bazı fukahanın görüşlerinde bu hususta bir genişlik vardır, onlara göre aynı imamın aynı namazı tekraren kıldırması caizdir.
Cuma’yı kıldığınız camide namazları hep aynı imam kıldırıyorsa, ikinci, üçüncü cemaatlere yetiştiğinizde siz de diğer mezhepleri taklit edersiniz. Bu tür durumlarda işi çok tekellüfe sokmamalı. Zira bir şey bir mezhepte caiz görülüyorsa ve siz de orada ister istemez onunla amel etmek durumunda kalıyorsanız artık siz de o gün o konuda o mezhebe tabi olmuş olursunuz. Bunlar içtihadi konulardır. Bu tür konularda, güvenerek gittiğiniz caminin uygulamasına uymuş olursunuz.
Bu, namaza gelen cemaate söyleyebileceğimiz hükümdür. Cuma namazlarını tertip eden heyete, imam ve hatiplere düşen vazife ise, elden geldiğince ihtilaftan kaçma adına en azından namaza farklı farklı imamları geçirmeleridir. Zira Cuma namazına her mezhepten, her dinî düşünceden insan gelmektedir. Cami tertip heyetleri, elden geldiğince kimseyi şüpheye, tereddüde düşürmemeyi, düşürüp camiye ve namaza karşı şöyle ya da böyle bir soğukluk oluşturmamayı bir sorumluluk addetmelidirler.